gdh'de ara...

Herson'da kurtuluşu bekleyenler

Herson’da 5 aydır Rus işgali altında yaşayan Ukraynalılar hangi şartlarda yaşıyor; neler hissediyor?

1. resim
30.07.2022

Ukrayna’nın güney vilayetlerinden Herson 5 aya yakındır işgal altında. Herson, Rusya’nın topyekün işgal saldırısının başladığı ilk günlerde – 3 Mart’ta işgal edildi. Rusya, Herson’da referandum yapmayı planladığını propaganda kanalları aracılığıyla defalarca duyurdu. Henüz net bir tarih belli değil, ancak sözde referandumun Eylül ayında yapılmasının planlandığına ilişkin iddialar var. Fakat Ukrayna, Herson’dan vazgeçmek niyetinde değil. Ukrayna Silahlı Kuvvetleri, Herson’u işgalden kurtarmak için bir aydır operasyonlar düzenliyor. Henüz Herson’a kara harekatı mümkün olmasa da HIMARS sistemleri ile vilayette bulunan Rus ordusunun ikmal yolları kesilmeye çalışılıyor. 

Peki bu süreci Herson’da 5 aydır işgal altında yaşayan Ukraynalılar nasıl yaşıyor? 

Belarus’ta yayınlanan “Zerkalo” gazetesi Herson’da işgal altındaki yaşama dair makaleyi gdh.digital okurları için çevirdik.

"Çerbaevka'daki patlamaları penceremden görüyorum" 

23 yaşındaki Aleksandra (adı değiştirildi) Herson merkezinin yakınında oturuyor. Kentte şimdilik durumun sakin olduğunu, patlama seslerinin vilayetin diğer kısımlarından geldiğini söylüyor:

“Bence, 10 Temmuz’da askeri birliği vurduklarında gerçekten büyük patlama oldu. Çok güçlü duyurdu. Gerçekten de Çernobaevka’ya efsanevi atışlar sürüyor. Şimdi de Antonov köprüsünde başladı. Kentin içerisine gelince, geceler otomatik silahlı nöbetlere artık alıştık”.

Herson’un merkezinden Çernobaevka’ya 11 kilometre mesafe var. Tatyana şehrin kenarında oturuyor ve patlamaları kendi penceresinden görüyor. Çernobaevka’da bulunan askeri havalimanına sürekli Rus ordusunun askerleri ve araçları geliyor, Ukrayna ordusu ise onları vuruyor. 10 Temmuz’da Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Ofisi Danışmanı oleksi Arestoviç, Ukrayna ordusunun artık 26’ıncı kez  Çernobaevka’yı vudruğunu duyurdu. 

Tatyana Çernobaevka’yı şu sözlerle anlatıyor:

“Füzelerin uçuşunu görüyorum ve bu, yetkililerin açıkladıklarından daha sık oluyor. Mesela, dün de orada bir şeyler patlıyordu, yanıyordu. Bugün de yine bir şey patladı. Yani bu eğlenceli diziyi biz en ön sırada izliyoruz. Evet, çok gürültülü, her yer titriyor, sallanıyor. Ama benim kapılar ve pencereler sağlam. Biz Rusların Herson’dan ordumuza ve barışçıl kentlerimize ateş ettiğini çok iyi biliyoruz. Bu nedenle de buraya bir füze fırlatıldığında, Çernobaevka olayı tekrarlandığınsa seviniyoruz. Ve zarar mümkün olduğunca çok olsun diye dua ediyoruz, anlıyor musunuz? Bu çok tuhaf sesleniyor. Biz böyle insanlar değildik. Başkasının ölümüne sevinmek normak değil, ancak bu kadar sürede yaşadıklarımız yetti. Onlar burada yabancılar. Bu kadar yaptıklarından sonra kimse onlara acımıyor”.

43 yaşındaki Tatyana bizimle rahat konuşabilmek için pencereye yakın oturuyor, telefon daha iyi çekiyor. Ama zaman zaman bağlantı kayboluyor, sonra yeniden geliyor:

“İnternet Kırım’dan geliyor. Aynı zamanda VPN de kullanmak gerekiyor, yoksa güvenli değil. Sürekli VPN’leri değiştiriyoruz, çünkü çöküyor. Ukrayna mobil ağları çalışmıyor. Mecburen Rus sim kartı aldım, ancak buraya getirdikleri hiçbir şey istikrarlı değil, bazen yarım gün çalışmıyor”. 

Herson Dinyeper nehrinin sağ sahilinde bulunuyor. Kentin doğusunda bir haftadan uzun süredir Ukrayna ordusunun vurduğu Antonov köprüsü bulunuyor. Köprü üzerinden Kırım’a, oradan ise Rusya’nın Krasnodar vilayetine yol gidiyor. Ukrayna yönetimi 27 Temmuz’da bu köprüyü patlattığını açıkladı. 

Aleksandra patlamayı kastederek “Ben görmüyorum, ama duyuyorum diyor”: “Tahminime göre, köprü daha “ölmedi”, ancak “yaralı” Tabi istediğimiz gibi zarar görmemiş, ancak büyük araçlar artık zor geçer. Bu köprü stratejik açıdan çok önemli, işgal edilmiş bölgeleri ayırıyor. İlk günlerde bu köprü için büyük çatışmalar oldu. Eğer bu köprü tamamen imha edilirse, işgalcilerin elinde iki köprü kalacak – Nova Kahovka’daki köprü ile demiryol köprüsü”. 

Tatyana da köprüye indirilen füze darbelerinden ve köprünün imha edileceğine ilişkin konuşmalardan üzülmüyor. Ancak direkt yol olmadan gıda fiyatlarının artacağını da biliyor. Zaten öyle de olmuş. 27’sinde köprünün vurulmasının ardından 28 Temmuz’da pazarlarda fiyatlar ikiye katlamış. 

Ancak Tatyana bundan rahatsız değil:

“Köprünün vurulduğunu gördük, şahane haber. En azından bu yolla Kırım’dan yeni askeri araçlar gelmeyecek, Mikolayiv’e füzeler atılamayacak. Şu an köprü geçişe kapalı, ancak tam dağılmamış, yaya geçilebiliyor. Arabalar ise geçemiyor."

Herson’daki işgal yönetiminin temsilcisi Kirill Stremusov da köprünün araç geçişlerine kapatıldığını doğruladı. İnsanlar Dinyeper nehrini feribotla geçiyor.  Ancak Stremusov, köprünün ciddi zarar gördüğünü inkar ediyor. Savaş zamanında tarafların söylediklerini incelemek ise mümkün değil. 

"Çeneni kapatıp yaşamak zorundasın"

Tatyana yaşadığı yere sık sık Rus askerlerinin geldiğini ve yerli nüfustan kimin nerede yaşadığını, çalıştığını sorduklarını söylüyor. Ancak onun bahçesine hiç girmemişler, sokakta da evrak kontrolü için durdurmamışlar. Gerçi Tatyana da hiçbir zaman sokağa çıkma yasağını ihlal etmediğini ve işgal askerlerine bulaşmadığını itiraf ediyor: “Bazen “Z” sembollü araçlarla geçiyorlar – biz bu araçlara “zetka” diyoruz. Merkezde ise sabahtan akşama her adımda varlar. Bir süre önce eşim pazarda Wagner amblemli askerler ve sözde Donetsk Halk Cumhuriyeti trafik polisi de görmüş. Meydanda kontrol noktası kuruyorlar. Siyah tişörtte, askeri pantolonda duruyorlar ve birkaç kez bagajları kontrol ettiklerini gördüm. Şehirde böyleleri çoktur. Silahı eline ver, hemen savaşçı kesiliyor”.  

Aleksandra da son zamanlarda şehirde Rus askerlerinin azaldığını söylüyor. Ancak ilçeden ilçeye durum değişiyor

“Toplamda şimdi çok değiller, ancak telaşları arttı. Daha önce bölge konseyi binasında 7 odanın ışığı yanıyordu, şimdi bir lamba yanıyor. Polis idaresinde 5 lamba yanıyordu, şimdi hiç yanmıyor. Yani genellikle bulundukları yerlerde sayıları çok azaldı. Bana göre, canlı güçlerinin toplandığı askeri birlikler füzelerle vurulunca azaldılar. Bizimkiler çok net “selam” çakıyorlar. Ve bunlar da artık saklanamıyorlar”.

Aleksandra, Rus askerlerinin şehir ortamına katılmaya, yerli insanlarla arkadaş olmaya çalıştıklarını söylüyor:

“Bir keresinde tesadüfen yanlarından geçtim. Bir Buryat duvardan otomatik silahıyla sallandı ve “Merhaba” dedi. Görünüşe göre, konuşmak istiyordu. Burada onlara herkes gülüyor, ancak onlar konuşmaya çalışıyor. Rusya Günü düzenlediler kısa süre önce, dışarıdan insanlar toplayıp getirmişlerdi.  Ana caddede Z harfli tişörtler giymiş gençler geziniyor, arada birileriyle konuşuyor, kafelerde oturuyorlardı. Onlara nasıl baktığımızı, bizim ruh halimizi soruyorlar. Kontrol noktalarında cevap vermek zorunda kalıyoruz. Herhalde insanların sadakatini ölçmeye çalışıyorlar”.

Tatyana şimdi bir pazarda çalışıyor ve orada çok sayıda Rus askerinin olduğunu söylüyor: “Silahlı, silahsız, üniformalı, üniformasız dolaşıyorlar. Bir şey lazım olduğunda parayla alıyorlar. Sanırım bu ara sivillere dokunmama talimatı almışlar. Gerçi şehirde bir arkadaşımın koluna çok sert vurmuşlar, çürük oluşmuş, kırılmadığına dua ediyoruz. Herhalde o, işgalcilere nefretle baktı, o yüzden.  Böyle şeyler oluyor. Çünkü insanlarımızın arasında kendini tutamayanlar ve riski değerlendiremeyenler oluyor. Askerlerin arasında da farklı insanlar var – 30-50 yaşında adamlar da, üç beden büyük üniforma giymiş çocuklar da. Genellikle gözlük takıyorlar, gözlerine bakamıyorsun. Ancak onların gözlerindeki haksız olduklarına ve burada fazlalık olduklarına ilişkin ifadeyi görmeyi çok istiyorum. Hem de korkuyu. Başkalarının toprağına girmişler ve bunun bedeli olacak. Maalesef canlarıyla ödeyecekler. Biz öleceksek kendi toprağımızda öleceğiz ve ne için öldüğümüzü bileceğiz. Onlar ne için buraya ölmeye geldiler? Bazen karşıma yaşlı, uykulu, kirli adamlar çıkıyor, belli ki iyi bir yaşamdan gelmemişler. Gençlere özellikle acıyorum, onlara bakınca büyük oğlumu görüyorum. Onlar daha aptallar, toylar ve hiçbir şey anlamıyorlar. Komutanları ise şehirde dolaşmıyor. İnsanlar köylerden bir şeyler getirip satıyorlar, bunun için birkaç kontrol noktasından geçmek zorunda kalıyorlar. Anlattıklarına göre, bu kontrol noktalarında askerler onlara sarılıyor, ağlıyor, arabayı aramıyorlar, ancak “bize sabun, yiyecek, su alın” diye yalvarıyorlar”.

Aleksandra’nın sözlerine göre, Hersonluların çoğunluğu işgalcileri kabullenemiyor, ancak açık şekilde direnmiyorlar, çünkü korkuyorlar.  Kız kendisi ise sokağa çıkarken dikkat çekmemek için eski kıyafetler giyiyor, yanına telefon almıyor: “Aslında herkes çok öfkeli, ama sessiz. Ne yapabiliriz ki? Çenemizi kapatıp yaşamak zorundayız. Onları kimse beklemiyordu, kimse de geldikleri için sevinmiyor. Elbette, endişeliyiz. Şehirde dolaşmak halen tehlikeli, her çıkış büyük risk. Hepimiz kendi aramızda işaretlerle konuşmaya, bakışmaya, susmaya alıştık. Bazen birisi yanlışlıkla bir ateş açıyor. Silah sesi duyuluyor, ancak sen ne olduğunu anlamıyorsun. Sonra iç kavga olduğunu öğreniyorsun. Evden çıkıyorsun ve endişeleniyorsun – birisinin hoşuna gitmezsen evine dönemeyeceksin. Ancak onlar bizi kendilerini sevmeye zorlamayı başaramadılar”.

Aleksandra daha önce merkezde, Özgürlük meydanının yakınında yaşamış. İşgalin ilk aylarında orada Ukrayna yanlısı mitingler düzenleniyordu. Protestolar dinince Aleksandra gözaltına alınmamak için oradan taşındı. Röportaj boyunca hep şaka yapan kız şimdi ciddi ciddi anlatıyor: “Her gün insanları arıyorlar, kaçırıyorlar. Garaj kooperatiflerinde arama yaparken güvenlik görevlisine gittiler ve “tüm garaj sahiplerini çağır, ya da dağıtacağız” dediler. Kim yetişebildiyse gelip garajını açtı, yetişemeyenlerin kapılarını kırdılar. Kontrol ettiklerine Z sembolü çizdiler. Ve sen evine ne zaman gireceklerini, sana ne suçlamada bulunacaklarını bilmiyorsun. Bu duygu insanı hiç terketmiyor”. 

Aleksandra kendisi de mitinglere katılmış. Beraber gösteriye gittikleri bir arkadaşının sosyal medyada Ukrayna’yı destekleyen paylaşımından dolayı daha mayıs ayında gözaltına aldıklarını söylüyor: “Başka bir arkadaşımın doğum gününde işgalciler gelip götürdüler, annesi yemek götürdü, almadılar. O son kez Akmescit’ten aradı, ancak bir buçuk ay geçti. Kimse nerede olduğunu bilmiyor. “Askerler insanı götürdü” hikayesi Herson’da artık bir klasik oldu. Okuldan arkadaşımı, babasını, hatta dedesini bile götürdüler. Ancak 3 gün sonra arkadaşımı bıraktılar, çünkü kötü oldu, dayanamadı ve işbirliğini kabul etti. Onu yargılayamıyorum bile. İnsan yaşamak istiyor. Özgürlüğe çıkmak için ne isteseler veriyor. Çok dövmüşlerdi, belliydi. Kafasına çuval geçirerek yere uzattıklarında “Hiç olmazsa babamı bıraksalar diyordum” diye anlatıyor”. 

Aleksandra’dan farklı olarak Tatyana sürekli gerilim içinde olmadığını söylüyor. Telefonunu evde bırakmıyor ve evden çıkarken temizlemiyor. Tabi kendi ilçesinde ve gündüz saatlerinde:

“Belki de benim umursamazlığım. Askerlerle karşılaşıyoruz bazen. Sivil giyiniyorlar, FSB’ciler tebdili kıyafet dolaşıyorlar – halkın tutumunu öğrenmeye çalışıyorlar tabi ki. Ancak bizim partizanlarımız da çalışıyor. Çeşitli söylentiler dolaşıyor. Bazen bir işgalci, bazen diğeri suda batmış halde bulunuyor.  İşgalciler silahsız ve tekbaşına dolaşmaya korkuyorlar – çünkü kimse onların burada bulunmasından memnun değil”.

“Her şey Rusya'dan, hatta tuvalet kağıdı bile"

Bölgede sadece Rus bankaları çalışıyor. Bazı insanlar kendilerine Rus emekli maaşı yaptırmaya çalışıyor. Çünkü Ukrayna’dan gelen emekli maaşlarını alamıyorlar – karttan çekemiyorsun, “Ukrposta” postacıları çalışmıyor. İşgalcilerden emekli maaşı almak için ise Rusya pasaportu almak gerekiyor. Ki onu da şimdi arzu eden herkese dağıtıyorlar: “Pasaport bürosunun yanında sıra var. Tabi genellikle emekliler. Onlar insani yardımı, 10 bin ruble tek seferlik ödemeyi almak ve emekli maaşı yaptırmak zorundalar. Ancak bunu Rusya’nın gelişinden sevindikleri için yapmıyorlar, sadece yaşamak istiyorlar”.

Kapatılan bir yemek işletmesi, yaşlı kadınlara ve erkeklere, dar gelirli insanlara gönüllü yardım etmeye çalışıyor:

“Yemek hazırlıyorlar ve ihtiyacı olanlara dağıtıyorlar. Yaşlı kadınlar pazarda çilek satıyor, örgü örüyor, yaşamaya çalışıyorlar, ancak yetmiyor. Ben o kadınları yemek kuyruklarında görüyorum. İnsanlar için çok zor. Daha işini kaybetmeyenler için nispeten kolay”. 

Bireysel girişimciler de Rus pasaportu almak zorunda kalıyor. Çünkü onlardan yeni vergi formlarına geçiş yapmaları isteniyor, Rusya pasaportu olmadan da bu mümkün değil. İnsanlar yegane gelir kaynakları olan işlerini kaybetmek istemiyorlar. Tatyana’nın anlattığına göre, şu an Herson’da işi olan çok az. Tatyana kendisi de savaşa kadar bir benzin istasyonu ağında muhasebeci olarak çalışmış: “Birinci ay biz çalışmak istedik, ancak zamanla yakıt bitti, kimse devamını getiremedi ve işimizi kaybettik. Maalesef, yakıt istasyonlarının bir kısmı dağıldı – bazılarını Ruslar, bazılarını bizimkiler dağıttı. Bazıları sıkıştılar, istasyonların anahtarlarını aldılar, kendi ekipmanlarını koydular, Kırım’dan yakıt getirip satıyorlar. Ancak bunlar bizim çalışanlar değil. Tanıdıklarım bana pazarcılık yapmamı önerdiler, tabi ki kabul ettim, çocukları bir şekilde doyurmak lazım. Büyük oğlum Polonya’ya gitti, 10 yaşındaki oğlum benimle”.

Kadının anlattığına göre, şehirde sadece ticaret var, özellikle de sigara ve alkol: ”Yerde,  kutularda, arabaların bagajlarında – nerede olsa satıyorlar. “Zetka” yaklaşıyor, askerler çıkıyor, ellerindeki sigara bloklarını çocuklara bırakıyor, onlar da satıyor. Bu da onların ticareti. Eskiden bu şekilde ilaç da satıyorlardı, şimdi Kırım’dan getirmeye başladılar. Eczaneler açıldı, ancak Ukrayna fiyatlarının 3-4 kat pahasına satılıyor. Eczaneler açıldı derken, sahiplerinden anahtarlar alındı demek istiyorum. Bazı söylentilere göre, burada sokak ticareti yapanlar Kırım’dan geliyor, ancak kanıtım yok. Ancak ticaret her halükarda sürüyor. Bizimkiler Kırım’a gidiyor, çünkü depolarda artık hiçbir şey kalmadı, Ukrayna’dan bir şey gelmiyor. Her şey Kırım üzerinden getiriliyor – diş macunu, günlük yaşam malzemeleri, hatta tuvalet kağıdı bile – adını da “Kievskaya” koymuşlar, Anapa’da üretilmiş. Her şeyin fiyatı arttı. Sadece sebze ucuz, çünkü tarım bölgesiyiz. Ukrayna şekeri çoktan bitti – artık Krasnodar şekeri satılıyor. Yumurta Tula’dan Ryazan’dan, hatta Çuvaşistan’dan geliyor. Rus birası çok fazla. Kıyma, dondurulmuş tavuk falan Kırım üzerinden getiriliyor. Bizde daha ev tavuğu, balık falan var, ancak çok az. Ben pazarda herkese un depolamaları gerektiğini söylüyorum. Hasat nasıl olacak bilmiyoruz, çünkü buğdayı taşıyorlar, satıyorlar ve yakıyorlar. Kışın ekmek olacak mı, belli değil”.

Tatyana, 10 yaşındaki oğlunun Eylül’de okula gidebileceğini sanmıyor. Çünkü okullar açılsa bile işgal yönetiminin kontrolü altında olacak. Bu ise Ukraynalı kadının hoşuna gitmiyor: “Telegram kanallarında bazı okulların, öğretmenlerin çocuklar okusun diye işgalcilerle işbirliğine gittiğini yazıyorlar.  Ancak ben çocuğumu kesinlikle göndermeyeceğim – Rus programı ile ders okumayacak. Ancak herkesi korkutuyorlar, evlerde aramalar yapılacağını söylüyorlar, çünkü işgalcilerin elinde ev sahiplerinin, çocukların listesi var. Adrese gelip çocuğun neden evde olduğunu soracakları söyleniyor. Çoğu insan çocuğu ile birlikte şehirden ayrılmaya çalışıyor, çünkü çocukların zorla Rus okullarına gönderileceğinden veya kendilerinin ebeveynlik hukukundan yoksun bırakılacaklarından korkuyorlar. Ancak öte yandan da Ukrayna’nın kontrolü altındaki yerlerde de normal eğitim dönemi başlayacağını sanmıyorum. Rusya günün orta çağında ticaret merkezlerini, evleri bombalıyorsa, çocukların okuldaki güvenliğini kim sağlayacak?”

"Referandum herkes için sıkıcı bir konu"

İşgal yönetimi sonbaharda Herson’u artık Rusya’ya bağlamayı planlıyor. Bunun için referanduma hazırlandıklarını ve referandumun sonbaharda olacağını bildiriyorlar. Konuştuğumuz kişiler ise Rusya’ya bağlanmanın söz konusu olmayacağına inanıyorlar. 

Aleksandra, “Defalarca referandum zamanı belirlediklerini, değiştirdiklerini okudum. Artık sakin yaklaşıyorum. Kaç kez tarih değiştiler” diyor: “İnsanlar artık bu konuyu tartışmıyor bile. Her kes için sıkıcı bir konu. Bu hiçbir şeyi değişmeyecek. Bir kağıda şimdi bizim Rusya olduğumuzu yazacaklar. Ancak biz işgal edilmiş bölgeyiz ve sonra da böyle olacak. Yalnız sonraya kalmayacağına, onları daha erken kovacaklarına inanıyorum. Bizim Ukrayna’ya dönmememiz söz konusu dahi olamaz. Ancak bu “Rusya” işi yıllarca uzarsa muhtemelen ben valizimi toplayıp gideceğim – ara vererek yaşamak istemiyorum. Bu sürede ben yaşamış sayılıyor muyum? Hayır, ben yaşamadım, sadece dayandım”.

Tatyana konuyu devam ettiriyor: “Ruslar neden Herson’da uzun kaldılar. Çünkü sol sahilden sürekli köprüler üzerinden silahlı güç takviyesi aldılar. Kırım’dan buraya aralıksız konvoylar geldi. Yollarının hepsi kesildiğinde, bir yere kıpırdayamadıklarında burada neden kalacaklar ki? Onlar bu durumda kazana düşecekler, kavanoza sıkışmış örümcek gibi ezilecekler. Bunu düşünüyorlar. Burada sürekli Rus askerlerinin bahçelerde kendi kaçaklarını aradıkları tartışılıyor. Çünkü artık onların bir kısmı nereye geldiklerini anlıyorlar. Bazen yaşlı ninelerden biri dayanamıyor, “Oğlum, ne işiniz var burada, evinize gidin” diyor. Onlar ise evlerinde olduklarını söylüyorlar. Ancak mitinglerimizi dağıtmaları halkımızın bununla barıştığı anlamına gelmiyor. Biz kurtarılacağımızı biliyoruz. Herson Ukrayna’dır. Rus bayrağı buradan gidecek. Burada böyle bir şey olamaz – Herson hiçbir zaman Rusya’nın olmadı, olmayacak”.   

Kızlar, Hersonluların Ukrayna ordusunu ve kurtuluşu nasıl beklediklerini oldukça heyecanla anlatıyorlar. Ancak hiç birisi zaman tahmininde bulunamıyor, daha çok “yakında” kelimesini kullanıyorlar.

Aleksandra “Elbette, herkes onları bekliyor” diyor. İşgalden kurtuluşun ölümlere ve daha fazla tahribata yol açmasından korkup korkmadığını sorduğumuzda ise ekliyor: “Elbette, korkuyorum. Ancak hepimiz işgalcilerin yollarının kapatılmasını, bütün köprülerin vurulmasını istiyoruz. O zaman işgalciler silahsız kalacak. Belli bir süre direnecekler, ancak sonra “iyi niyet gösterisi” olarak teslim olmak zorunda kalacaklar. Sokak çatışmaları olabilir, evler vurulabilir. Bizim televizyon kulemiz daha savaşın başında vuruldu. Benim hissiyatıma göre, sert çatışmalar olursa, sadece Ukrayna ordusu işgalcilerin kafasını ezmeyecek, insanlar da ayağa kalkacak. Biz nelerden geçmemiz gerektiğini tahmin edebiliyoruz, o güzel kurtuluş gününü herkesin göremeyeceğini anlıyoruz. Ancak ne yapabiliriz?  Sosis, tahıl alıyoruz, bodrum katlarını düzenliyoruz, iletişim olmazsa ne yapacağımızı konuşuyoruz. Elimizden bunlar geliyor. Ancak bekliyoruz”.

Aleksandra’nın satıcı tanıdığı insanların gerçekten de bozulmayacak ürünler, su depoladıklarını anlatmış. Benzer şeyleri Tatyana da söylüyor – onun bodrumu artık battaniyelerle, konservelerle ve kuru gıdayla donatılmış: “Çoğu kişinin kış sezonuna hazırlandığı ve evlerde yiyecekler hazırlayacakları söyleniyor. Bu sezonun nasıl geçeceğini tahmin edemiyorum, çoğu insan gitmiş, evlerin yarısı boş. (Daha mayıs ayında Herson nüfusunun yüzde 45’nin şehri terk ettiği bildiriliyordu). Bu evleri geri kalanlar için ısıtacaklar mı? Kim kontrol edecek? Bu, bizi bizimkilerin saldırısından daha çok korkutuyor. Bizimkilerin operasyonu konusunda sabretmemiz gerektiğini anlıyoruz”.

"Bir Rus kurşunundan da, bit Ukrayna mermisinden de ölebilirim"

28 Temmuz’da Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Ofisi Danışmanı Oleksi Arestoviç, “Feygin.Live” kanalına yaptığı açıklamada “Herson’un kurtuluşu operasyonunun başlatıldığını söylemek mümkün” dedi. Arestoviç’in sözlerine göre,  Ukrayna Silahlı Kuvvetleri önce düşmanın depolarını, mühimmatlarını, yakıt ve iletişimini yok etmek için yüksek hassasiyetli silahlar kullanacak, sonra ise temizlik gerçekleştirecek. Arestoviç’e göre Rus askerlerinin üç yolu var – geri çekilmek (imkan olursa), teslim olmak veya öldürülmek. 

Tatyana, Hersonluların tüm seçeneklere hazırlandıklarını söylüyor ve kendi tanıdıkları ile pazardaki müşterileri üzerindeki gözlemlerinden yola çıkarak istatistiklerini paylaşıyor: “İnsanların yüzde 70’i Herson’u çatışmadan kurtarmanın çok zor olduğunu anlıyor ve buna hazırlanıyor. Geri kalan yüzde 30 ise “Böyle kalsın, bizi kurtarmaya gerek yok” diyor. Rusya’yı destekleyenler de çıkıyor, ancak onlar çok az. Tabi vatanseverler daha çok. İnsanlar ölebileceklerini anlıyorlar, ancak bununla ilgili konuşmuyorlar. Ben Rus kurşunundan da, Ukrayna mermisinden de ölebilirim – bizimkiler de ıskalayabilir. Ancak bu bir savaş. Her saniye bunu düşünmek çok ağır ve doğru değil. Biz savaşa alıştık. Savaş bana da dokundu – kuzenim Çernobaevka’da mermiyle öldü”. 

Aleksandra, işgalin 5’inci ayı dolarken ve belirsizliği ile korkutan olası kurtuluşun eşiğine gelmişken ilk zamanlarda şehri terk etmeme kararı almasının doğru olup olmadığından çok emin değil: “Korktu kapladığı zaman gelip beni alacaklarını sanıyorum. Ama yine de Herson’dan ayrılmak istemiyorum”.

Tatyana da kendi evinde kalmakta kararlı: “Gerçekten üzülmüyorum gitmediğim için. Ne kadar tuhaf olsa da, şimdi bizde her yerden daha sakin. Odessa, yanıbaşımızdaki zavallı Mikolayiv günde 3-5 kez ateş altında. Biz o füzelerin sesini duyuyoruz. Bizim yanımızdan veya üzerimizden oraya fırlatılıyor. Bizde şimdilik sakin. Tabi kurtuluş operasyonu başladığında herhalde sakin olmayacak”.

Konuşmanın sonuna yakın kadın duraksıyor, dinliyor ve sakince ekliyor:

“Çernobaevka’yı yine vuruyorlar. Tek patlama. Çıkıp baktım, dumanlar yükseliyor. İşte biz böyle yapıyoruz”.