Hudson Institute: 8 maddede Gazze Savaşı ile Orta Doğu'da şekillenen dengeler!
Hamas, Hizbullah, Husiler, Lübnan, İsrail, İran ve ABD. İşte, 8 maddede Gazze Savaşı ile Orta Doğu'da şekillenen dengeler ve aktörlerin olası adımları...
ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Hudson Institute'de, İsrail'in Gazze'ye devam eden saldırılarının Ortadoğu'daki etkileri ve bundan sonraki olası gelişmelerin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Husi güçlerinin ve Hizbullah'ın artan füze kapasitesine dikkat çekilen analizde ayrıca, Gazze'de savaş sonrası oluşabilecek olası senaryolara da yer verildi.
Analizde ayrıca, İran ve ABD'nin arka planda gerçekleştirdiği örtülü mücadeleye dair gelişmeler değerlendirildi.
İşte Hudson Institute'de yayınlanan analiz:
Tırmanan gerginlikler önümüzdeki daha büyük bir tehdidin habercisi.
İsrail Savunma Kuvvetleri'nin Gazze saldırıları üçüncü ve ana askeri aşamasına girdi. Bundan sonra Hamas'tan sonra Gazze'yi kimin yöneteceği sorusu, muhtemelen gelişmekte olan savaş operasyonlarının temel siyasi hedeflerini şekillendirecektir.
Hizbullah, lideri Hasan Nasrallah'ın söylemi şu ana kadar ölçülü kalsa da, savaş angajmanını kademeli olarak yoğunlaştırma işaretleri gösterdi.
1. Husilerin füze potansiyelindeki yükselen üstünlüğü endişe kaynağı
İsrail Savunma Kuvvetleri'nin Gazze'deki geniş çaplı kara saldırısıı doğal olarak manşetlere taşınırken, Husilerin Yemen'den İsrail'i hedef alan füze saldırısı Orta Doğu'daki potansiyel olarak önemli bir güvenlik zaafiyetine örnek teşkil ediyor.
Gazze'deki savaşın başlangıcından bu yana Husiler, İsrail topraklarını füze ve insansız hava araçlarıyla vurmaya çalışarak giderek daha aktif bir rol üstlendi. Husi savaş oluşumlarının hazırlığı ve kararlılığı, Tahran'ın da Yemen'deki vekiline yönelik artan emellerini de ortaya koyuyor.
Fırlatılan füze portföyü bölgede yeni bir dönemin habercisi olarak görülmelidir.
Kısa süre önce gerçekleşen bir saldırıda Husi güçleri Yemen'den İsrail'in Eilat kentine doğru orta menzilli bir balistik füze fırlatarak en az 1.600 kilometre gibi etkileyici bir mesafe kat etti.
Bu menzil Husiler için bir dönüm noktasıydı ve muhtemelen Orta Doğu'da bir kara bataryasından fırlatılan en uzun menzilli balistik füze saldırısıydı.
2. Arrow füze savunma sistemi iş başında
Husilerin füze fırlatması aynı zamanda İsrail'in Arrow füze savunma sistemi tarafından gerçekleştirilen ilk başarılı önlemeye de işaret etti. Olası atmosfer dışı önlemeye ilişkin ayrıntılar belirsizliğini korurken, Arrow 2 Block-4 serisinin İsrail Savunma Kuvvetleri'nin tarafından kullanılan savunma amaçlı stratejik silah olduğu bildirildi.
Son teknoloji ürünü balistik füze savunma sistemi, yüksek irtifada önleme kabiliyeti ve birden fazla savaş başlığına sahip füzeleri hedef alabilmesiyle biliniyor.
Bu Arrow ailesinin ilk rodeosu değil. Birkaç yıl önce Arrow 2 ailesi Suriye'de İsrail Hava Kuvvetleri jetlerini avlamaya çalışan bir Suriye S-200 karadan havaya füzesini (SAM) engellemişti. Dolayısıyla bu son önleme Arrow'un balistik füzelere karşı ilk muharebesi oldu.
İsrail'in füze savunması şu ana kadar Husilerin balistik füzelerinin başarılı bir şekilde vurulmasını engelledi.
Ancak başarısız bir önleme bile büyük bir nüfus merkezine yönelik tamamlanmış bir saldırıyla sonuçlanabilir. Balistik füze başlıklarının ağır savaş yükü ve silahın yüksek hızı göz önüne alındığında, bu potansiyel olarak felaket bir sonuç olabilir.
3. İki geçit töreninin hikayesi
Husilerin uzun menzilli saldırı kabiliyetlerindeki gelişmeyi tam olarak anlamak için İran ve Yemen'deki, 2022 ve 2023 yıllarında düzenlenen iki askeri geçit törenini incelemek yeterli olacaktır.
Eylül 2022'de Husiler ve İran, ortak ve hızla gelişen füze savaşı yeteneklerini sergileyen büyük ölçekli askeri geçit törenleri düzenledi.
Geçit törenlerinin teknik değerlendirmesi, Husi silahlarının çoğunlukla mevcut İran sistemlerinin kopyaları olduğunu reddedilemez bir şekilde gösteriyor. Bu da Tahran'ın Körfez Arap jeopolitik rakiplerine karşı yürüttüğü füze savaşını gelecekteki çatışmalara yönelik çözümleri test etmek için bir laboratuvar olarak kullandığını gösteriyor.
Eylül 2022'deki geçit töreni sırasında Husiler daha önce açıklanmayan ve muhtemelen İran menşeli olan birkaç füze sistemini de sergiledi.
Bunlar arasında İran yapımı Fateh-110 katı yakıtlı balistik füzeye benzeyen Karar, Fateh-110'un elektro-optik güdümlü arayıcı başlığa sahip ve İran yapımı Khalij Fars'a benzeyen bir gemi savar varyantı olan Aasif ve 1.450 kilometre menzile sahip olan ve 2022'nin başlarında tanıtılan ve İran'ın cephaneliğindeki en yeni sistemlerden biri olan katı yakıtlı İran yapımı Kheibar Shekan'ı taklit eden Hatem füzesi yer alıyordu.
Geçit töreni sırasında Husiler ayrıca Faleq adlı sıvı yakıtlı yeni bir balistik füzeyi de tanıttı. Burkan-2H, Burkan-3 ve Zülfikar da dâhil olmak üzere cephaneliğindeki diğer varlıklar gibi Faleq'in de modifiye edilmiş İran yapımı sıvı yakıtlı Qiam-2 temel hattının birebir kopyası olduğu iddia ediliyor.
Faleq'i farklı kılan unsur, İran'ın sıvı yakıtlı kısa menzilli balistik füze cephaneliğindeki en son teknolojiyle uyumlu hale getirerek hassasiyeti arttıran ayrılabilir, kanatlı yeniden giriş aracıdır.
Husilerin Eylül ayındaki geçit törenindeki tüm donanım, İran'ın Yemenli vekillerine verdiği askeri desteğin iki önemli açıdan değiştiğini gösterdi.
Birincisi, İran'ın güdümlü ve manevra kabiliyeti yüksek Faleq ve Hatem füzeleri gibi gelişmiş füze teknolojilerini Husilerle paylaşmaya istekli olduğunu gösterdi. 2022 geçit töreninden önce analistler İran'ın Husilere teknoloji ve kabiliyet transferinde daha çekingen davranacağını düşünüyorlardı. Bu durum değişmiş gibi görünüyor.
İkinci olarak, geçit töreninde sergilenen füzeler İran'ın bölgesel ortaklarına silah tedarik etme yaklaşımında ciddi bir değişikliğin habercisi oldu.
Husilerin savaş menzilini arttıran sadece balistik füze değil. Husilerin Eylül 2023 geçit töreninde sergiledikleri diğer endişe verici çözümler arasında, yeni Quds 4 de dahil olmak üzere Quds seyir füzesinin çeşitli versiyonları ve potansiyel menzil geliştirmeleri yer alıyordu.
4. Husiler ABD'ye ait insansız hava aracını düşürdü
8 Kasım'da Husiler Yemen açıklarında bir Amerikan MQ-9 Reaper insansız hava aracını (İHA) düşürdü.
Pentagon, Husi güçlerinin düşürülen İHA'yı ele geçirmeye çalıştığını iddia ederken, yaptığı açıklamada İHA'nın Kızıldeniz'e düştüğünü ve bunun da kurtarılma şansını azalttığı vurgulandı.
Olay şüphesiz, ABD'nin Kızıldeniz'e kısa süre önce denizden ve havadan takviye güç gönderdiği bir dönemde bölgesel gerilimi tırmandırdı.
Halihazırda ABD, stratejik açıdan çok önemli olan Kızıldeniz koridorunda güçlü bir varlık gösteriyor ve taşıyıcı saldırı grupları caydırıcı rol oynuyor. Birkaç hafta önce Arleigh Burke sınıfı destroyer USS Carney, İran destekli Husiler tarafından fırlatılan bir füze ve insansız hava aracı barajını durdurdu. Uzun menzilli füzenin İsrail ya da Amerikan varlıklarını vurmayı amaçlayıp amaçlamadığı net değil.
5. Çin donanmasının Orta Doğu'daki duruşu devam ediyor
Ekim ayında Çin Savunma Bakanlığı, Çin Halk Kurtuluş Ordusu Donanması'nın Görev Gücü'nün Birleşik Arap Emirlikleri'nin stratejik merkezi Abu Dabi'ye konuşlandığını duyurdu.
BAE Donanması eşliğinde, aralarında Tip 052DL destroyer Zibo ve 054A Fırkateyni Jingzhou'nun da bulunduğu Çin birliği, tedarik gemisi Qiandaohu ile birlikte Zayed Limanı'na koordineli bir giriş yaptı.
Liman ziyareti BAE'den çok sayıda üst düzey katılımcının ilgisini çekti. Füze destroyeri Linyi, füze fırkateyni Urumqi ve ikmal gemisi Dongpinghu'dan oluşan Çin görev gücü deniz grubunun yakın zamanda gelişiyle birlikte Çin'in Orta Doğu'daki deniz varlığı Ekim ayı itibariyle belirgin bir şekilde artmıştı.
Daha da endişe verici olanı, Çin'in İran, Pakistan ve Rusya ile yaptığı benzer deniz tatbikatları ile birlikte bu angajmanların daha büyük hedeflere işaret etmesidir.
Çin'in deniz ipek yolunu teşvik etmesi sadece ticari bir hedef değil, aynı zamanda deniz diplomasisini Kuşak ve Yol Girişimi'nin jeopolitik hedefleriyle birleştirmek için tasarlanmış stratejik bir hırs olarak görülüyor.
Ayrıca Çin Halk Kurtuluş Ordusu'nun 2017'de Cibuti'de bir askeri lojistik merkezi kurması, bu hedefleri eylem halinde göstermektedir.
Pekin'in Hint Okyanusu ve Basra Körfezi'nde daha kalıcı bir duruş sergilemeye yönelik açık niyeti, Cibuti üssünün yalnızca bir başlangıç adımı olduğunu ve gelecekteki tesislerin de yolda olduğunu gösteriyor.
Pekin'in ticari girişimleri askeri yayılmacılıkla harmanlayan iki yönlü hamlesi, Kızıldeniz'in gelecekteki büyük güç rekabeti için potansiyel bir arena olarak önemini vurgulamaktadır.
6. Gazze Savaşı'nın etkisi
İsrail Ordusu, 7 Ekim saldırılarına yanıt olarak Gazze'ye yönelik geniş kapsamlı ve büyük ölçekli bir saldırı başlattı.
Şu ana kadar, İsrail politika çevrelerinin yazıları da dahil olmak üzere mevcut göstergeler, saldırının Gazze'deki Hamas yönetimine kesin bir son vermek ve neredeyse yirmi yıllık statükoyu tersine çevirmek için tasarlandığını gösteriyor.
Kasım ayının başından ortasına kadar İsrail Savunma Kuvvetleri ile Hamas arasındaki çatışmalar yüksek bir operasyonel tempoda gerçekleşti.
İsrail Savunma Kuvvetleri'nin Gazze'ye kuzeydoğu, kuzeybatı ve doğudan olmak üzere üç eksenli bir saldırı başlattı. On binlerce Filistinli sivil, İsrail Savunma Kuvvetleri'nin tarafından açılan bir koridor aracılığıyla kuzey kesimden şeridin güney kesimine kaçtı.
Bu son gelişmeler Gazze'de devam eden savaşın nasıl üç ana aşamada geliştiğine ışık tutuyor.
Çatışmanın ilk aşamasında; İsrail Savunma Kuvvetleri Gazze çevresine konuşlandırırken eğitim ve savaşa hazırlık seviyesini de arttırdı. Bu arada İsrail hava birlikleri Gazze Şeridi üzerinde neredeyse kesintisiz saldırılar düzenledi. Hedefleri hem yerüstü hem de yeraltı merkezlerini içeriyordu.
İkinci aşamada Gazze'den İsrail topraklarına roket atışı devam etti. 7 Ekim ile 31 Ekim arasında 8.500'den fazla roket atıldı ve bunların yaklaşık yüzde 10'u ise İsrail'in Demir Kubbe savunmasını aştı.
Yeraltı savaşında İsrail'in çatışmanın ilk aşamasındaki ana odak noktası, Hamas'ın lojistik, komuta ve kontrol ve savaş operasyonları için kullanılan Gazze'nin geniş tünel ağıydı.
İsrail Savunma Kuvvetleri'nin ayrıca üst düzey istihbarat yetkilileri ve taktik komutanlar da dahil olmak üzere Hamas komuta hiyerarşisindeki kilit isimleri hedef aldı ve bazılarını etkisiz hale getirdi.
İsrail'in saldırılarının 25 Ekim ile 27 Ekim arasındaki üç geceyi kapsayan ikinci aşaması İsrail Ordusu'nun piyade, zırhlı ve istihkâm birliklerinin Gazze'ye girmesine sahne oldu. Bu operasyonlar İsrail'in bazı kayıplar vermesine yol açsa da, harekâtın üçüncü ve büyük ölçekli aşamasına zemin hazırladı.
Üçüncü aşama ise Ekim sonunda başladı ve bugün de devam ediyor.
İsrail Savunma Kuvvetleri taktiksel olarak Gazze'ye üç koldan girdi ve ilk hamleleri Beit Lahia koridoru olarak da bilinen kuzeybatı kıyı kesiminde gözlemlendi. Ardından, Beit Hanoun yaklaşımı olarak adlandırılan kuzeydoğu cephesi açıldı. Daha sonra Gazze Şehri yakınlarındaki doğu girişi açıldı ve Johr al-Dik geçidi ile Gazze, kuzey ve güney olarak ikiye bölündü.
İlk haftalarda yaşanan ılımlı çatışmaların ardından, İsrail güçleri kentsel yerleşimlere yaklaştıkça çatışma keskin bir şekilde şiddetlendi.
Hamas savaşçıları arasında kesin bir kayıp sayısı vermek zor bir görev olmaya devam ediyor.
Kasım ayı başı itibariyle İsrail Savunma Kuvvetleri'nin, sığınak delici mühimmat ve konvansiyonel hava bombalarından İHA'lardan hassas güdümlü füzelere ve döner kanatlı platformlardan tanksavar füzelerine kadar uzanan çeşitli bir cephanelik kullanarak 12.000 ayrı bölgeyi bombaladı.
7. Hamas'tan sonrasını düşünmek
İsrail'in Gazze'deki kara saldırısı hedefine ulaşırsa, Hamas sonrası Gazze'nin neye benzeyeceği önemli bir soru olarak karşımıza çıkacaktır.
Gazze'deki Hamas'ın üst düzey liderliği ortadan kaldırılsa bile, İsrail'in Gazze'yi süresiz olarak işgal etmesi sonucunda sürekli olarak karşı ayaklanmalarla karşı karşıya kalabilir.
Aksi takdirde ise Hamas'ın kalıntıları veya daha radikal muadili Filistin İslami Cihad tarafından doldurulabilecek bir boşluk bırakarak iktidar için bir iç mücadeleyi ateşleyebilir. İleriye dönük olarak, İsrail'in çözmesi gereken askeri olmayan ana sorun bu olacaktır.
8. Hizbullah duruşunu sürdürecek mi?
Son dönemde Hizbullah'ın askeri faaliyetlerinde kademeli bir artış gözleniyor ve insansız hava araçları ve roket saldırıları yoğunlaşıyor.
Örgütün genel sekreteri Hasan Nasrallah, 3 Kasım'daki Cuma hutbesinde, çatışmaların ciddi bölgesel sonuçları olacak uzun süreli bir çatışma olasılığını da göz ardı etmedi.
Şu ana kadar Nasrallah'ın söylemleri genel olarak ölçülü oldu. İsrailli sivillerin İsrail-Lübnan sınırı boyunca uzanan bölgeden tahliye edilmesinin ardından İsrail Savunma Kuvvetleri'nin Hizbullah'ın tanksavar füze birimlerini insanlı uçaklar, insansız hava araçları, tanklar ve topçu birlikleri ile hedef alarak savunmadan saldırı operasyonlarına geçti.
Eş zamanlı olarak İran destekli gruplar da Suriye ve Irak'ın doğusunda konuşlanmış olan Amerikan askeri varlığını hedef almaktadır.
Bu saldırıların ABD'den daha önemli ve caydırıcı bir yanıt alıp almayacağını zaman gösterecek.