İlişkiler neden koptu, neden başladı?

 Mısır gözünü çevirdiği her noktada etkin bir Türk varlığı ile karşı karşıya. Mısır Türkiye ile hareket ettiği takdirde kazan-kazan durumunun ortaya çıkacağı hakikattir. Türkiye ile ilişki geliştirmesi sadece Türkiye’nin değil Mısır’ın da çıkarına. 

1. resim

Mısır Devlet Başkanı Sisi’nin Türkiye’yi ziyareti dışarıda olduğu kadar içeride de oldukça ses getiren bir ziyarete dönüştü. Bir taraftan Erdoğan’ın Sisi için getirdiği eleştirileri gündeme taşıyanlar diğer taraftan da Türkiye’nin nasıl da savunduğu noktadan ricat ettiğini sosyal medya mecrasından paylaşanlar.

O zaman ne oldu da Türkiye tekrar Mısır ile tekrar diyalog zemini oluşturdu?

Arap Baharı’nın fitilinin 17 Aralık 2010 tarihinde Tunus’ta ateşlenmesi sonrasında kimse olayların tüm coğrafyayı bu denli yakıp yıkacağı ve harap edeceği bir noktaya geleceğini hayal bile etmiyordu.

Hakikatte Tunuslu Muhammet Buazizi’nin kendini yakarak feda etmesinin altını dolduracak sosyolojik, ekonomik ve siyasi o kadar haklı parametreler vardı ki insanların meydanlara akarak bu baskıcı rejimlere karşı seslerini yükseltmesinden daha doğal bir şey yoktu.

Yönetimlerini halklarından aldıkları yetki yerine herkesi bastırarak, sindirerek ve katlederek elde eden yönetimler, oluşturdukları korku ikliminin de katkısıyla istedikleri gibi katlettiler istedikleri gibi harcadılar.

Bunları yaparken Batı’daki liderlere hesap vermeyi yönettikleri halklara hesap vermeye yeğlediler ve devranın hep bu şekilde sonsuza kadar döneceğine de adeta iman ettiler.

Ama öyle olmadı ve protestolar birden Libya’dan Mısır’a ve oradan da Suriye’ye kadar tüm coğrafyayı sardı. Oysa Batı işbaşına getirdiği bu diktatörler eliyle koca bir Ortadoğu’yu hem istediği gibi sömürerek tüm yeraltı kaynaklarına erişebiliyor ve oradan elde ettiği zenginliği Avrupa’nın başkentlerine ve ABD’ye aktarabiliyordu.

Batı sadece bu kadarla iktifa etmiyor dünya ticareti ve güvenliği açısından en stratejik ülkeler, toprak parçaları ve su geçişleri bu düzen içinde kontrol edilebiliyordu.

Şimdi ise kitleler ayağa kalkmış ve Batı’nın elindeki en değerli anahtar elinden alınmak üzereydi ve bu asla kabul edilemezdi. İşte bu ahval ve şerait içerisinde istihbarat teşkilatları anında devreye girerek Arap Bahar’ının Arap Kışına dönmesi için bilinen ne kadar düğme varsa hepsine basmaya başladı ve başarılı da oldu.

Yani birilerinin dediği gibi Arap Baharı Batı’nın bir tertibi ile ortaya çıkmadı, tam tersine yazının başında da belirttiğim gibi bu olayların başlaması için sosyal, iktisadi ve siyasi tüm şartlar hazırdı. Batı kurduğu düzenin elinin içinden akıp gitmesine müsaade etmemek maksadıyla olaylara müdahil oldu.

İşte böyle bir ortamda Mısır tarihinde ilk kez bir başkan Mısırlıların oylarıyla başkan seçilince en başta İsrail sonra tüm Batı’nın tüm dengeleri alt üst oldu ve Mısır’da bir darbe ivedilikle tertiplendi ve karşımıza Sisi çıktı geldi.

Gezi Parkı olayları ve Mısır Darbesi

Sisi’nin darbe ile Mısır’ın başına geçtiği tarihlerde Türkiye kadife devrimleri andıran protesto gösterileri ile çalkalanıyor ve hükümet Ukrayna ve Gürcistan’daki benzer protestolar ile alaşağı edilmek isteniyordu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği ile bu protesto eylemlerinden bir sonuç alınamamışsa da Başbakan Erdoğan Mısır’daki darbenin bir benzerinin Türkiye’de de sahneye koyulacağından son derece emindi.

Nitekim birçok farklı girişimden sonra yine bir Temmuz ayında üç yıl sonra aynı kanlı senaryo Türkiye’de devreye alındı.

İşte o dönem Başbakan Erdoğan’ın Mısır’daki darbeye bu şekilde sert karşılık verme sebebi, içeride kendi tabanını darbelere karşı hazırlamak ve bunun ile alakalı fikri düzeyde bir zemin hazırlamaya matuftu.

Erdoğan o dönemde darbeler konusunda bu denli sert açıklamalar yapmasa, ülke içerisinde 17/25 Aralık yargı darbelerine karşı bir çelik çekirdek misali direnç ortaya koymasaydı korkarım ki 15 Temmuz’da darbeciler ve arkalarındaki efendileri başarılı olacaklardı.

Mısır ile Türkiye Libya’da ve Doğu Akdeniz’de sonraları defalarca karşı karşıya geldiler, lakin ne Libya’da ne de Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin bileği bükülebildi. Trablusgarp hükümeti Mısır üzerinden sonsuz destek alan Halife Hafter’in saldırılarına rağmen ayakta kaldığı gibi, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi dışlayan tüm projeler akamete uğratıldı.

Mısır ise Batılı ülkelerin istedikleri rakamlardan istedikleri kadar silah satabileceği ülke haline getirilince ülkede çok büyük iktisadi sıkıntılar baş gösterdi, IMF ile birçok anlaşma yapılmak durumunda kalındı hatta Mısır bazı adacıkları para karşılığında Suudi Arabistan’a satmak zorunda kaldı.

Mısır’ı çevreleyen sorunlar

Bugün Gazze, Sudan, Etiyopya ve Libya kaynaklı bölgesel sorunlar Mısır açısından son derece büyük tehditler oluşturmaktadır ve Mısır gözünü çevirdiği her noktada etkin bir Türk varlığı ile karşı karşıyadır. Mısır kendisini çevreleyen bu sorunları aşmada Türkiye ile birlikte hareket ettiği takdirde Türkiye’nin de Mısır’ın da kazanacağı bir durumun ortaya çıkacağı hakikattir.

Ayrıca Akdeniz’den çıkarttığı doğal gazın dünya piyasaları ile buluşturulmasından savunma sanayii ürünlerine kadar Türkiye ile ilişki geliştirmesi sadece Türkiye’nin değil Mısır’ın da çıkarlarına uygundur.

Şimdilerde sıklıkla tekrarlanan ve madem barışacaktık neden küstük soruları tamamen iç siyasette tüketmeye matuf bir demagojiden ibarettir.

Tartışma