İngiltere’nin Ukrayna stratejisi
İngiltere’de değişen Başbakanlar ve Dışişleri Bakanları, ilk yurtdışı ziyaretlerini Kiev’e gerçekleştiriyor.
İngiltere, tarihi imparatorluk geçmişine dönme arzusu ile hareket eden bir ülke. Esasen Brexit süreci ile Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılmasının nedeni de bu. Yani Londra yönetimi, AB’den bağımsız bir dış politika yürütmenin kendi çıkarlarına daha uygun olduğu kanaatinde. Bu anlamda Ukrayna’daki savaşın İngiltere’nin Brexit kararının kendi çıkarları açısından doğru bir adım olduğunu teyit ettiği ifade edilebilir.
Bahse konu olan durumu açmak gerekirse, İngilizlerin Ukrayna’daki savaş boyunca Kiev’in desteklenmesi konusunda görece daha temkinli hareket eden AB’den farklılaştığı söylenebilir. Hatta İngiltere, henüz savaşın ayak seslerinin hissedildiği dönemde bile inisiyatif alarak Ukrayna ve Polonya ile birlikte üçlü savunma anlaşması imzalayabilecek hareket alanına sahip olduğunu göstermişti.
Savaş sürecinde de İngiliz siyasetinin istikrarsız yapısının da etkisi ile İngiltere’de Başbakan ve Dışişleri Bakanı değişiklikleri oldu. Değişmeyen tek şey ise göreve gelen isimlerin ilk yurtdışı ziyaretlerini Kiev’e gerçekleştirerek bir anlamda Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodomir Zelenskiy’ye güvence vermeleri oldu. Bu da İngiltere’nin Ukrayna’ya verdiği önemin göstergesi. Öyleyse sorulması gereken soru şu: İngiltere, Ukrayna stratejisinden ne bekliyor?
Kıta Avrupası ülkelerinin Ukrayna’ya verdiği desteği ideolojik ve jeopolitik nedenlerle gerekçelendirmek mümkün. İdeolojik olarak Avrupa, Ukrayna’daki savaşı demokrasi ile otokrasi arasındaki bir savaş olarak görüyor ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’da durdurulması gerektiğini düşünüyor.
Bu ideolojik neden, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) ya da bir diğer ifadeyle anglosaksonların da temel yaklaşımını yansıtıyor. Putin, eğer şimdi durdurulmaz ise demokrasiler ağır bir yenilgi alabilir ve Rusya’nın Ukrayna’da elde edeceği bir zafer, Çin’i Tayvan’a saldırma konusunda teşvik edebilir.
Diğer taraftan Putin’in durdurulması gerektiği fikri, yalnızca ideolojik değil, aynı zamanda jeopolitik nedeni de veriyor. Jeopolitik düzeyde Avrupa, Rus saldırganlığının durdurulması gereken son noktanın Avrupa olduğu kanaatinde. Yani Kıta Avrupası’nın savunulmasının ön cephenin Ukrayna olduğu yönünde bir görüş söz konusu.
Bu görüşün Avrupalı partnerler ile işbirliği bakımından İngiltere ve ABD açısından da geçerli olduğunu söylemek mümkün olsa da Londra’nın AB başkentlerine kıyasla çok daha istekli bir biçimde Kiev’i desteklemesi, İngiltere’nin başka bir hesabının olduğunu gösteriyor. Peki, İngiltere neyi amaçlıyor?
Bu noktada jeopolitik teorilerden bahsetmek gerekir. Zira İngiltere, yeniden büyük güç olma arzusu ile hareket ediyor. Klasik jeopolitik teoriler ise küresel güç olmanın Avrasya’nın hakimiyetinden geçtiğini iddia etmekte. Buna Halford Mackinder’in Kara Hakimiyeti Teorisi de Nicolas Spykman’ın Kenar Kuşak Teorisi de örnek gösterilebilir. Benzer şekilde modern jeopolitik teorisyenlerden Zbigniew Brzezinski’nin görüşleri ile de Avrasya jeopolitiğinin önemini ortaya koyan bu düşünce desteklenebilir. Esasen İngiltere’nin Ukrayna’ya desteğini anlamlı kılan nokta da burası. Yani “David Cameron, Dışişleri Bakanı olur olmaz ilk iş neden Ukrayna’yı ziyaret etti?” sorunun yanıtı tam olarak burada. İngiltere’nin Avrasya’ya açılma arzusu.
İngiltere açısından Ukrayna, Avrasya’ya açılan bir kapı olma özelliğine sahip. Bu yüzden Ukrayna’nın düşmemesi ve desteklenmesi gerekiyor. Hatta aralarındaki çeşitli ihtilaflara rağmen Polonya ile Ukrayna arasındaki ilişkilerin olumlu bir seyre sahip olmasını da İngilizler çok önemsiyor. Zira AB’ye alternatif olarak Almanya’nın karşısına bir güç merkezi olarak konumlandırılacak Polonya merkezli yeni bir Avrupa stratejisinden bahsedilebilir.
Bu konuda ABD ile İngiltere arasında bir fikir birliğinin bulunduğundan bahsedilebilir. Buna anglosaksonların dünya okumasının ve gelecek tahayyülünün örtüşmesi de denilebilir. Zira ABD de tıpkı İngiltere gibi Almanya ve Fransa’nın liderliğindeki Kıta Avrupası’nın çok kutuplu dünyada bir kutup olma çabasından rahatsız.,
Anlaşılacağı üzere ABD, Avrupa’nın stratejik özerkliğini güçlendirecek adımları, kendisinin merkezinde yer aldığı tek kutuplu dünya düzenine yönelik bir meydan okuma olarak görüyor. Bu yüzden de Avrupa’nın istikrarsızlaşması için Ukrayna’nın ateşkese zorlanacağı senaryolara karşı çıkarak savaşın uzamasını ve Avrupa’nın Rus tehdidini hissetmeyi sürdürmesini istiyor. Yani Batı’nın yekpare bir blok olmadığı tespitini yaparak “Hangi Batı?” sorusunu sorduğumuzda Kıta Avrupası’nı bölmek isteyen bir anglosakson cephesinin bulunduğunu öne sürebiliriz.
Sonuç olarak İngiltere’de değişen Başbakanlar ve Dışişleri Bakanları, ilk yurtdışı ziyaretlerini Kiev’e gerçekleştiriyor. Eski İngiltere Başbakanı ve yeni Dışişleri Bakanı Cameron’un 16 Kasım tarihli Kiev ziyareti de bunun göstergesi. Yeniden büyük güç statüsü elde etmek için çabalayan İngiltere, Avrasya’ya açılmaya çalışırken, Ukrayna’yı Avrasya’ya açılan kapı olarak görüyor. Aslında Ukrayna’nın direnmesi için verdiği desteğin Avrupa’dan ayrışmasının temel nedeni de bu. Bölünmüş Avrupa hedefi ise angosaksonları birleştiren nokta.