Institute for Security Studies: Hizbullah ile kara savaşı İsrail için bir felakete mi dönüşecek?
İsrail yönetimi, suikastler ve çağrı cihazları saldırılarının ardından cesaretlendi. Hizbullah ile olası bir kara savaşı İsrail için bir felakete dönüşebilir!
ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Institute for Security Studies'de, İsrail'in olası bir kara savaşında Lübnan'da bulunan Hizbullah güçlerine karşı yaşayabileeği olası gelişmelerin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
İsrail'in, Haniye ve Sükrü suikastlerinin ardından çağrı cihazı saldırıları ile de eli güçlendirdiği iddia edilen analizde; gelişmelerin İsrail yönetiminde bir kara harekatına zemin hazırlığına dönüşebileceğine dikkat çekildi.
Analizde ayrıca; olası bir kara saldırısının İsrail için bir kabusa dönüşebileceği ve muhtemel tampon bölgenin İsrail askerleri için bir ölüm bölgesine dönüşeceği tespiti yapıldı.
İşte Institute for Security Studies'de yayınlanan analiz:
İsrail daha önce benzeri görülmemiş saldırılarla Hizbullah üyeleri tarafından kullanılan el tipi çağrı cihazları ve diğer iletişim cihazlarını patlayıcı silahlara dönüştürmeyi başardı.
Hizbullah güçlerine büyük bir darbe vuran İsrail, sabotaja uğramış cihazları patlatarak yaklaşık 3,000 Hizbullah üyesini etkisiz hale getirdi. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah saldırıyı “sert ve benzeri görülmemiş” olarak nitelendirdi.
Bubi tuzaklı cihazların neden olduğu iki günlük patlamaların ardından İsrail güçleri güney Lübnan'a yönelik bombardımanlarını yoğunlaştırdı. İsrail'in eli güçlendi ve Hizbullah'a yönelik saldırıların bir kara harekâtına zemin hazırlayabileceği konuşulmaya başlandı.
Ancak bu İsrail için ciddi bir stratejik hata olacaktır.
Nasrallah saldırıların ardından televizyonda yaptığı konuşma sırasında solgun görünüyordu. İsrail'in yaptıklarının bedelini ödeyeceğine dair yemin etmesine rağmen, ses tonu alışılmadık derecede durgundu. Zira İsraillilerin örgüt içinde muhbirleri olmasaydı saldırılar başarılı olamazdı.
Lübnan halkı ise ikiye bölünmüş durumda. Bir kısım Hizbullah'a destek verirken, bir kısım ise Hizbullah'ı Lübnan'ı İsrail'le daha geniş çaplı bir çatışmaya doğrudan dahil ettiği için suçluyor.
Öte yandan Hizbullah artık çatışmaya o kadar yatırım yapmış durumda ki Gazze'de bir ateşkes anlaşması yapılmadan İsrail'e yönelik saldırılarını durdurması örgüt için tam bir yenilgi olarak görülecektir.
İsrailli yetkililer başarılı operasyonlarının ardından kendilerini cesaretlenmiş hissediyor. Daha önce de Lübnan'a kara harekâtı yapılıp yapılmayacağı tartışılmıştı. Savunma Bakanı böyle geniş çaplı bir operasyona karşı çıkınca Başbakan Benjamin Netanyahu onu değiştirmekle tehdit etti.
Şimdi Hizbullah önemli ölçüde zayıfladığına inanan İsrailli yetkililer bir kara harekâtına girişme konusunda cesaretlenmiş görünüyorlar.
Başta Netanyahu olmak üzere İsrailli yetkililere göre; Hizbullah'ın bir kara saldırısına direnme kabiliyeti son dört günde yaşananlar nedeniyle önemli ölçüde zayıflamış durumda.
Bu arada güney Lübnan'da yaşayanların çoğu evlerini terk ederek kuzeye yöneldi.
İsrailli yetkililerin amacı Lübnan'a girmek ve sınır ötesi saldırıları önlemek ve kuzey İsrail'de yerlerinden edilen sakinlerin boşaltmak zorunda kaldıkları evlerine dönmelerine izin vermek için bir tampon bölgeyi ele geçirmek ve işgal etmek olacaktır.
Ancak bu tampon bölge muhtemelen İsrail askerleri için bir ölüm bölgesine dönüşecektir.
İsrail askerleri 1985'ten 2000 yılına kadar böyle bir tampon bölgeyi işgal etmiş ve nihayetinde tek taraflı olarak geri çekilmek zorunda kalmışlardı.
Hizbullah'ın sürekli saldırıları o kadar çok can kaybına yol açtı ki İsrail'de oluşan kamuoyu tepkisi sonunda onları geri çekilmek zorunda bıraktı.
Nasrallah konuşmasında, İsrail'in grubuna bir darbe indirmiş olsa bile, kuzey İsrail'i sakinlerinin evlerine dönebileceği kadar güvenli hale getirme stratejik hedefine ulaşamayacağını söyledi.
Bu açıklama örgüt üyelerinin ruh halinin açık bir göstergesidir. Düşman acı çektiği ve stratejik hedeflerine ulaşması engellendiği sürece kendilerinin ne kadar acı çektiği önemli değildir.
Şiddet kullanımı Celile'deki İsraillilere güvenlik getirmeyecektir ve bu, İsrail'in Lübnan'ı işgal etmesi halinde zor yoldan öğreneceği bir derstir.
İsrailli yetkililerin dikkate almadığı iki husus var.
Bunlardan ilki Hizbullah'ı köşeye sıkıştırmanın pek de akıllıca bir strateji olmadığıdır. Köşeye sıkışan bir kedi, kendisinden çok daha güçlü olsa bile tehdit olarak algıladığı herkese saldıracaktır.
İkinci konu ise grubun uyum sağlama kabiliyetidir. Bu bir gerilla operasyonu ve geleneksel bir ordunun aksine esnek bir yapıya sahip. Birçoğu kör olmak üzere 3,000 elemanı yaralandığında bile her zaman yeniden toparlanma kabiliyetine sahiptir.
Mevcut çatışmanın başlangıcında İsrail grup üyelerini cep telefonları aracılığıyla tespit edip yerlerini belirleyerek hedef aldı. Grup buna akıllı cihazları bırakıp daha az sofistike olan ve tespit edilmesi ve erişilmesi daha zor olan çağrı cihazları ve telsizleri tercih ederek karşılık verdi. Ancak İsrail bunları da ele geçirmeyi başardı.
Ancak Hizbullah iletişim kurmak için başka yollar bulacak ve ağını hızla yeniden organize edecektir. İsrail'in teknolojik üstünlüğüne daha ilkel ve yaratıcı alternatiflerin kullanılmasıyla karşılık verilmesi muhtemeldir.
Hizbullah'ın kabiliyetleri şimdilik azalmış olsa bile, Lübnan'ın işgali daha geniş çaplı bir bölgesel savaşı tetikleyebilir.
İsrail aylardır ABD'de bu ülkeye yönelik sınırlı bir saldırıya onay verilmesi için lobi yapıyor. Washington böyle bir saldırıya karşı çıkıyor çünkü Hizbullah ve İran'ın nasıl karşılık vereceğini tahmin etmek zor ve özellikle de başkanlık seçimleri öncesinde bölgesel bir savaşın patlak vermesini istemiyor.
Ancak şimdi İsrail cesaretlenmiş durumda.
Temmuz ayında Tahran'da Hamas'ın siyasi lideri İsmail Haniye'ye suikast düzenleyerek İran'ın tam kalbine saldırmış ve kayda değer bir karşılık alamamıştı. Şimdi de Hizbullah'a güçlü bir darbe indirerek örgütü önemli ölçüde zayıflattı.
Ancak askeri uzmanlara göre yine de İsrail kendine aşırı güvenmemeli. Hizbullah ve İran ölümle burun buruna geldiklerini hissederlerse yine de karşılık verebilirler.
En önemlisi, Lübnan'ın işgali Hizbullah'a yeni bir meşruiyet duygusu kazandıracaktır. İsrail'in Lübnan'dan çekildiği 24 Mayıs 2000 tarihinden önce örgüt, çok nefret edilen bir işgalciye karşı savaşan direniş olarak algılandığı için ülke içinde oybirliği ile destek görüyordu. Hizbullah yeniden aynı desteği alabilir.
Diğer bir ifade ile; sonuçta Lübnan işgal edilirse oradaki çeşitli grupların direnişin yanında yer almaktan başka seçeneği kalmayacaktır.
İşte bu nedenle bu tür durumlarda “odadaki yetişkin” olması gereken ABD, İsrail'e işgalden kaçınması için yeterince baskı yapmalı ve hem Lübnan hem de Gazze cephelerinde savaşı sona erdirecek diplomatik bir çözüme ulaşılması için çaba sarf etmelidir.