İslam İşbirliği Teşkilatı ne işe yarar?

Bahtımın yazgısı olsa gerek; zor, cevaplanması namümkün sorular hep beni bulur. İslam İşbirliği Teşkilatı ne işe yarar? diye sordu gdh.digital Genel Yayın Yönetmeni sevgili Cüneyt Polat. Tecvidiyle yazalım: keellemyekün bir kurumdur; yararı yoktur, zararı çoktur.

1. resim

gdh.digital Genel Yayın Yönetmeni Cüneyt Polat’ın aklına bir soru takılmış. Yarı isyankar yarı muteriz bir tonla bana yöneltti bu soruyu sevgili Cüneyt: İslam İşbirliği Teşkilatı ne işe yarar?

Bahtımın yazgısı olsa gerek; zor, cevaplanması namümkün sorular hep beni bulur. Stratejik davrandım ben de ve bir başka sual ile mukabele ettim: İslam İşbirliği Teşkilatı diye bir kurum olmazsa müslümanların hayatından ne eksilir? Neler aksar?

Baktık ki, aksayacak eksilecek bir şey yok, Cüneyt Polat’ın sorusu kendiliğinden cevap buldu: hiçbir işe yaramaz. Don lastiğinden tutun, tayyare kanadına kadar işe yarayan her ne varsa dünyada, yokluğu bir eksikliğe sebebiyet verir. Toplamanın sağlamasını çıkarmayla yapmak gibi bir şeydir bu.

Sana senden gelir bir işte dâd lâzımsa / Zaferden ümidin kes gayriden imdad lâzımsa

demiş Namık Kemal. Hakikaten böyledir. Müslümanlar arasında en sahipli, arkası en çok kollanan mazlum hiç şüphe yok Filistinlilerdir.

Filistin hepimizin kanayan yarası, geçmeyen gönül sızısı… Suriyeliler gibi milyonlarla ölüp ölüp kimsenin umurunda olmamak gibi bir kaderleri olmadı hiçbir zaman. Onlar dahi kendi göbeklerini kendileri kesemediklerinden; paçalarından iti, enselerinden biti eksik olmadı siyonistin.

Suud’un insafına, Ürdün’ün merhametine, BAE’nin şefkatine muhtaç vaziyette göğüslüyorlar gavur mezalimini… Diğer beldelerdeki müslümanların durumu ise daha içler acısı. Kimsenin kendilerini dert ettiği yok.

Peki İslam İşbirliği Teşkilatı’nın bir zararından bahsetmek mümkün müdür? Mümkündür elbette, mümkün olmaz olur mu?

Her şeyden evvel bilcümle Müslümana

Şu kadar milyar adamız, elimizden hiçbir şey gelmiyor. Banttaki tavuk gibi boynumuzun kesilmesini bekliyoruz!

dedirten bir yapıdır. Ondan da fenası, 1400 senedir hep riyaset tahtında olmuş olan alem-i İslam’ın, riyasetten mahrum, küresel sistemin kurumlarından herhangi birisi ile müdafaa edilebilir bir bünye olduğu zehabına kapılmamıza vesile oldu.

Hilafet makamından beklenecek şeyleri İslam İşbirliği Teşkilatı'ndan bekleyen kimseleri gördükçe canımız sıkılıyor bu ikna edilmişliğe.

Elhamdülillah Amerika ile birlikte dünyayı yönetiyoruz!

diyen şehla Kabe imamının kralının imajına katkı sağlamaktan başka başka hiçbir işe yaramadı şimdiye kadar.

Allah aşkına, ölmek-öldürülmek bir şey değil de, bu kadar elleri ayakları prangalı, dili bağlı, gözüne tavukkarası inmiş şekilde sırayla idam sehpasına çağrılır gibi gitmek de nedir? Sanırım bütün Müslümanları isyan ettiren de mağlubiyetler, ölümler, zulümler, işgallerden ziyade bu izzetsizliktir.

Tecvidiyle yazalım: keellemyekün bir kurumdur; yararı yoktur, zararı çoktur. Öyleyse içimize dert edip durmayalım, varmış gibi davranmayalım, kendisinden yana beklenti içinde olmayalım bu mütereddi heriflerin oyun oynayarak uyukladığı yapıyı.

Gerçekten bir İslam İşbirliği Teşkilatı olsaydı, sorunları çözmek bir yana dursun, Müslümanlar hiç değilse aynı gün Ramazan’a başlar, aynı gün bayram ederdi. Bunu bile fitneye çeviren bir kurumu ne diye sorgulamaya devam edelim?

Halklarından korkan rejimlerle, rejimlerinin sindirdiği halkların mecmuunun içine konulduğu bir konservedir. İlkokuldaki trafik kolu bile daha anlamlı bir şeydir; en azından kolumuza pazubandını takar “trafik koluyum” dedirtirdi talebelere. Bu teşkilat sayesinde kimsenin “müslümanım” dediği vaki değildir. O halde zihninizde gömünüz gitsin.

Tartışma