Jamestown Foundation: Türkiye'nin enerji hamleleri, bölgesel enerji dinamiklerini yeniden şekillendirebilir
Türkiye, enerji üssü olma hedefi doğrultusunda çok sayıda ülke ile görüşmeler sürdürürken sondaj çalışmalarına da devam ediyor. Türkiye'nin enerji hamleleri, bölgesel enerji ortamının dinamiklerini yeniden şekillendirebilir.
ABD merkezli düşünce kuruluşu Jamestown Foundation'da, Türkiye'nin enerji üssü olma ve enerji bağımsızlığı konusunda attığı adımların değerlendirildiği bir analiz kaleme alındı.
Türkiye'nin bölgesel bir enerji üssü olma anlamında sadece Rusya ile değil, Kazakistan, Türkmenistan ve Azerbaycan ile de görüşmeler yaptığı belirtilen analizde, Türkiye'nin bu hamleleri ile enerji bağımsızlığı elde etmeye çalıştığı ve bu hedefi doğrultusunda kendi sondaj çalışmalarına da devam ettiği belirtildi.
Analizde ayrıca; Türkiye'nin enerji hamlelerinin bölgesel enerji ortamının dinamiklerini yeniden şekillendirebileceği kanaatine yer verilerek, gelişmelerin jeopolitik yeni denklemler ortaya çıkarabileceği tespiti yapıldı.
İşte Jamestown Foundation'da yayınlanan analiz:
Ankara'nın 2023 ortalarında, Türkiye'nin Rus gazına olan yüksek bağımlılığını azaltma yönündeki açıklaması bölgesel enerji sektörlerinde şok etkisi yarattı.Türk Dışişleri Bakanlığı Enerji Dairesi Genel Müdür Vekili Berris Ekinci, Washington'da düzenlenen bir enerji güvenliği konferansında bu çığır açıcı açıklamayı yaptı.
Zira; halihazırda Türkiye tüketiminin yüzde 36 ya da 37'sini karşılayan Rus gazına olan bağımlılık, jeopolitik kırılganlıklar ve ekonomik kısıtlamalar konusunda endişelere yol açıyor.
Ankara, gaz kaynaklarını çeşitlendirmek için Hazar Denizi, Doğu Akdeniz ve Irak'taki yeni potansiyel kaynakları araştırıyor. Türkiye 2021 yılında doğal gaz ithalatının yaklaşık yüzde 44,9'unu Rusya'dan, yüzde 16'sını İran'dan, yüzde 15'ini Azerbaycan'dan, yüzde 10,2'sini Cezayir'den ve yüzde 8,1'ini ABD'den gerçekleştirdi.
Öyle görünüyor ki Türkiye'nin bu iddialı girişiminin etkileri geniş kapsamlı olacak, yoğun jeopolitik manevralara zemin hazırlayacak ve bölgesel enerji ortamının gelecekteki dinamiklerini yeniden şekillendirecek.
Mayıs 2023'te Ankara ve Moskova, Rus gazı için Türkiye'ye yapılacak ödemeleri erteleme konusunda anlaşmıştı. Ayrıca Petersburg Ekonomik Forumu'nda Rusya, Gazprom'un geliştirilmesi için kavramsal bir belge sunmasıyla birlikte, Türkiye'de önerdiği gaz merkezi projesini hızlandırmaya yönelik beklentilerini dile getirdi.
Genel olarak, enerji fiyatlarındaki son artış Türkiye'nin enerji ithalatının iki katına çıkmasına yol açarak Ankara'yı iddialı bir enerji diplomasisi yürütmeye itti. Bu nedenle Türkiye, Avrupa'ya gaz ihracatı için bir merkez haline gelmeyi hedefliyor.
Türkiye, enerji sektörünü güçlendirmek ve küresel piyasalarda daha aktif bir oyuncu olmak için önde gelen petrol ve gaz şirketlerinin uluslararası yatırımlarını çekmeye çalışıyor. Nitekim Türk hükümeti bu yıl, Moskova'nın önerdiği gaz dağıtım merkezi projesini hayata geçirmeyi planladığını açıkladı ve bu potansiyel merkez için yeterli tedariki sağlamak üzere gaz tedarik eden diğer ülkelerle müzakerelere başladı.
Bu durum Türkiye'nin Rusya'ya olan bağımlılığını derinleştirmesi olarak görülebilirse de Ankara, gaz merkezini sadece Rus gazı için değil diğer ülkelerden yapılan enerji ihracatı için de kullanma niyeti ile hareket ediyor.
Ayrıca Türkiye sondaj faaliyetlerine de aralıksız devam ediyor. Akdeniz ve Karadeniz kıyı şeridindeki Kastamonu, Ordu ve Rize bölgelerinde doğalgaz yatakları için umutlar artıyor. Karadeniz'in yanı sıra Gabar ve Kato bölgelerinde de rekor düzeyde üretim bekleniyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar denizdeki yoğun arama çalışmalarının ve sondaj faaliyetlerinden elde edilen önemli sonuçların altını çizdi. Türkiye'nin en büyük gaz sahası olan Sakarya Gaz Sahası'nın yakın zamanda gaz keşfedilmesinden söz eden Bayraktar, keşfedilmemiş bölgelerdeki çalışmaların yoğunlaştırıldığını vurguladı. Nitekim bu çalışmalar ülkenin enerji ihtiyacının yüzde 20'sinin karşılanması açısından büyük önem taşıyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklama, bu projenin tam kapasiteye ulaştığında Türkiye'nin yıllık enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 30'unu karşılayabileceğini ortaya koyması bakımından oldukça heyecan yarattı. Bu iddialı girişim sadece Ankara'nın ithal doğalgaza olan bağımlılığını önemli ölçüde azaltmayı hedeflemekle kalmıyor, aynı zamanda ülkenin enerji manzarasını yeniden şekillendirme potansiyeline de sahip.
Buna ek olarak, Türk hükümeti nükleer enerji, güneş ve rüzgar enerjisinin yanı sıra hidroelektrik enerjiyi de kapsayan tüm elektrik potansiyelini aktif bir şekilde harekete geçirmektedir.
Türkiye'nin Rusya'ya olan doğalgaz bağımlılığını azaltmaya yönelik bir diğer önemli proje de Trans-Hazar Petrol Boru Hattı.
Türkiye Enerji Stratejileri ve Politikaları Araştırma Merkezi Başkanı Oğuzhan Akyener'e göre bu boru hattının hayata geçirilmesi için en istekli ülkeler Kazakistan ve Türkmenistan.
Proje, Kazakistan ve Türkmenistan'dan Azerbaycan'a ve oradan da uluslararası pazarlara petrol ve doğal gaz taşımak üzere tasarlanmıştır.
Proje iki bölümden oluşmaktadır. Kazakistan'dan Bakü'ye petrol taşıyan bir petrol boru hattı ve Türkmenbaşı'ndan Bakü'ye doğal gaz taşıyan bir doğal gaz boru hattı. Türkiye, enerji kaynaklarının Avrupa'ya ulaştırılmasında kilit bir halka olacağı için bu projeye desteğini dile getirmiştir.
Dolayısıyla Türkiye, alternatif enerji kaynaklarını aktif bir şekilde devreye sokarak, yeni gaz rezervleri için çeşitli araştırmalar yaparak ve genişletilmiş bir ortaklar grubundan gaz ithalatını çeşitlendirerek doğal gaza olan bağımlılığını azaltmayı amaçlayan kapsamlı bir politika benimsemiştir.
Nihayetinde bu hamlelerin çevre bölge için önemli jeopolitik sonuçları olacaktır. Bu gelişmeler aynı zamanda Hazar'a kıyısı olan ülkeler ve Doğu Akdeniz'deki ülkeler gibi diğer enerji üreticisi ülkelerle etkileşim için fırsatlar yaratıyor.
Örneğin, Türkiye'nin Hazar Denizi'nden gaz arama çabaları Azerbaycan ve Türkmenistan gibi ülkelerle derinleşen bir ilişkiyi içermektedir Bu durum muhtemelen yakın dönemde Türkiye ile bu ülkeler arasında daha yakın siyasi ve ekonomik bağları da teşvik edecektir.