gdh'de ara...

Kerkük’te peşmerge provokasyonu

💢 Kerkük’teki olaylar durulsa da sorunun tamamen çözüldüğü söylenemez.

💢 Kerkük'teki statükonun değişeceğine işaret eden herhangi bir gelişme, yeni çatışmalara yol açabilir.

1. resim

Tarihi Türkmen şehri olan Kerkük, Irak Anayasası’nın 140. Maddesine göre, statüsü belirsiz yerlerden biri. Şehir, ABD’nin Irak’ı işgal ettiği 2003 senesinden 2017 yılına kadar peşmerge unsurlarının işgali altında kaldı. Anlaşılacağı üzere, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY), işgal sırasında ABD ile işbirliği yapmayı fırsata çevirerek bölgedeki güç boşluğundan yararlandı. Dolayısıyla Kerküklüler, 14 yıl boyunca peşmerge unsurlarının işgali altında yaşadı. Bu işgali sona erdiren hadise ise IKBY’nin 25 Eylül 2017 tarihinde düzenlediği sözde bağımsızlık referandumu oldu. Hukuksuz referandumun ardından düzenlenen operasyonla Kerkük’teki işgal sona erdirildi.

Bu noktada Kerkük Ortak Operasyonlar Komutanlığı karargahının hem peşmerge unsurları açısından hem de Kerküklü Türkmenler ve Araplar için sembolik öneme sahip olduğu vurgulanmalı. Zira karargah binası, peşmerge unsurları açısından Kerkük’ün egemenliğini sembolize ediyor. Çünkü söz konusu bina, şehirdeki işgal dönemi boyunca Irak Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) merkezi olarak kullanıldı.

Türkmenler ve Araplar ise Ortak Operasyonlar Komutanlığı’nın bu binayı karargah olarak kullanmasını işgal karşısındaki kazanımlarının simgesi olarak görüyor. Dahası işgal döneminde bu bina, peşmerge unsurları tarafından bir işkence merkezi olarak da kullanılmıştı. KDP’nin binadan çıkarılmasıyla çok sayıda ceset bulunmuştu.

Bahse konu olan realiteye rağmen Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani’nin Ortak Operasyonlar Karargahı’nın peşmergeye devredilmesini öngören kararı imzalaması, Kerkük’te tansiyonu yükseltti. Zira bu planın gerçekleşmesi, peşmergelerin Kerkük’e dönmesini sağlayacak olmanın yanı sıra bir kez daha Kerkük’ün statüsünün tartışmaya açılmasına yol açabilir. Bu da şehrin çoğunluğunu oluşturan Araplar ve Türkmenlerin kazanımlarının yok edilmesi demek.

Tam da bu gelişmelerin konuşulduğu günlerden biri olan 2 Eylül’de Kerkük’te büyük bir provokasyon gerçekleşti. KDP destekçilerinin yoğun olarak yaşadığı Kürt mahallelerinde Irak ordusuna ait araçların taşlanmasıyla başlayan hadise, şehirde provokasyon gerçekleştirmek için hazır bekleyen PKK terör örgütü üyelerinin de kışkırtmasıyla Türkmen ve Arapların kazanımlarına yönelik bir saldırı girişimine dönüştü.

Olaylar sırasında provokasyonu gerçekleştirenler, Ortak Operasyonlar Komutanlığı karargahına yürümeye başladı. Üstelik yaşanan hadiselerin zamanlaması da son derece manidar. Bu olay, tam da peşmerge unsurlarının Kerkük'e giden bir konvoyunun bulunduğu iddialarıyla eşzamanlı olarak gerçekleşti.

Böylesi bir ortamda şu iddiada bulunmak mümkün: Bir oldubitti yapılarak söz konusu karargahın peşmerge unsurlarının kontrolüne girmesi hedeflendi. Fakat Kerkük’ün statüsünün ve şehirdeki mevcut statükonun korunmasını konusunda son derece kararlı olan Türkmenler ve Araplar, sokağa çıkarak peşmerge destekçilerinin bu girişimini önledi.

3 kişinin hayatını kaybettiği ve 15 kişinin de yaralandığı olayların ardından Irak Başbakanı Sudani, Kerkük’te sokağa çıkma yasağı ilan etti ve daha sonra da Ortak Operasyonlar Komutanlığı karargahının KDP’ye devredilmesinin ertelendiğini duyurdu.

Kararın ardından Türkmenlerin ve Arapların evlerine döndüğü görülürken, peşmerge destekçilerini de güvenlik güçleri dağıttı. Ortak Operasyonlar Komutanlığı karargahına ilişkin erteleme kararının Türkmenler ve Arapları memnun etmesinin nedeni ise basit. Zira başından beri Türkmenler ve Araplar, bu kararın Aralık ayındaki seçimlerden sonraya bırakılmasını savunuyor. Çünkü peşmergelerin seçimlerden önce Kerkük’e girmesinin KDP’ye ciddi bir psikolojik üstünlük sağlama olasılığı var.

Buna ek olarak Türkmenler ve Arapların kararın ertelenmesinden duydukları memnuniyet, sürecin oldubittiye getirilmesinin önlenmesiyle ilişkili. Bu konuda Türkmenler ve Araplar, kararın mahkemeye bırakılması gerektiğini savunuyor. Aynı zamanda mahkemede karargah binasının devlete ait bir arazi üzerinde olduğu için KDP’ye verilmesinin uygun olmadığı argümanın makul görüleceği fikri de var. Bu yüzden de Kerkük’te tansiyon en azından şimdilik düştü.

Bununla birlikte mevzubahis kararın iptal edilmediğini, yalnızca ertelendiğini hatırlatmak önemli. Yani sürecin ilerleyen günlerde KDP tarafından tekrar gündeme getirilmesi ve yeni krizlere sebebiyet vermesi olasılık dahilinde. Fakat Kerkük’ün statüsünün değiştirilmesine yol açabilecek ve/veya bu yönde yorumlanabilecek herhangi bir gelişmenin Türkmenler ve Araplar tarafından kabul edilmeyeceği ortada. Son olaylar da bunu teyit etti.

Sonuç olarak 2 Eylül’de Kerkük’te Ortak Operasyonlar Komutanlığı’nın peşmergeye devredilme sürecinin oldubittiye getirilmesi amacıyla büyük bir provokasyon gerçekleşti. Lakin bu provokasyon, KDP’nin beklediği neticeyi vermedi. Çünkü karargahın devredilmesi meselesi, Türkmenlerin ve Arapların kararlı duruşuyla en azından bir süreliğine de olsa rafa kaldırıldı. Fakat sorunun tamamen çözüldüğünü söylemek için hiçbir neden yok. Dolayısıyla peşmerge unsurlarının Kerkük’e dönüşüne dair yaşanabilecek herhangi bir gelişme, yeni krizlere ve çatışmalara sebebiyet verebilir.

Tartışma