Küresel değişimin gölgesinde Afrika'daki örgütlerin geleceği nasıl şekillenecek?

Değişen küresel düzende Afrika'daki örgütlerin ve devletlerin rolünde değişimlerin yaşanması bekleniyor. Bu değişimler kıtanın geleceğini nasıl etkileyecek?

1. resim

Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'nun (ECOWAS) içinde bulunduğu kriz durumu, son 20 yıl boyunca ne siyasi ne de askeri düzeyde herhangi bir Afrika ülkesinde anayasal meşruiyeti desteklemede ve hatta son on yılda anayasayı başkanlığın uzantıları lehine değiştirme mekanizmalarında uyguladığı etkinlikten aciz göründüğü bir kriz durumuna örnektir.

Bu yeni durum, yüzyılı aşkın bir süredir entelektüel Afrikacılık akımının etkisiyle tarihsel olarak billurlaşan Afrika umutları için büyük bir kaldıraç oluşturan Afrika Birliği'nin (AfB) yanı sıra kıtadaki 6 Afrika örgütünün geleceğine ilişkin çeşitli soruları da gündeme getiriyor.

Ana oluşum

Kıtadaki ulusal kurtuluş hareketinin kurucuları tarafından 1963 yılında kurulan Afrika Birliği Örgütü'nden (ABÖ) doğan Afrika Birliği (AfB), 1992 yılında Güney Afrika'nın öncülüğünde kurulan ve kurulduğunda 14 ülkenin üye olduğu Güney Afrika Ülkeleri Örgütü (SADC) gibi tüm bölgesel Afrika oluşumlarının ana örgütü.

SADC'ın kuruluşunun ardındaki örtük amaç, bölgesel komşuluğu güçlendirerek apartheid rejimini güzelleştirme girişimi.

Kuzey ve Doğu Afrika arasında 1994 yılında ilan edilen Doğu ve Güney Afrika Ortak Pazarı'nın (COMESA) kuruluş amacı ise ekonomik ve ticariydi.

Şu anda 5 Arap ülkesi de dahil olmak üzere 21 ülkeyi içerdiği için en büyük ikinci bölgesel örgüt konumunda.

Bu örgüte, Mısır, Sudan, Cibuti, Komorlar ve Libya gözlemci olarak katılmıştır. Afrika ülkelerinden de Etiyopya, Tanzanya, Uganda ve Eritre'nin yanı sıra kıtanın güneyinden Malavi, Zambiya ve Zimbabve katıldı.

Doğu Afrika Topluluğu (EAC), Orta ve Batı Afrika'da 15 ülkenin üye olduğu bir ekonomik örgüt olarak 1975 yılının ilk dönemlerinde kuruluşu ilan edilen ECOWAS'ın sahip olduklarına benzer askeri güçlere (Uluslararası Güvenlik Destek Gücü - ISAF) ve parasal ekonomik birliğe sahip.

Sahel ve Sahra

Bu bağlamda, 1998 yılında Libya'nın Sirte kentinde Sudan, Çad, Nijer ve Burkina Faso'nun katılımıyla düzenlenen bir Afrika zirve konferansının ardından Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi'nin girişimiyle kurulan Sahel ve Sahra Buluşması'nın hatırlanması gerekir.

Tüm bu Afrika alt örgütlenmelerinin, geçtiğimiz yıl yürürlüğe giren Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi'nin (AfCFTA) mevcut kollarından olan kıtasal ekonomik iş birliği başlığı altında ortaya çıktığını söylemeye gerek yok.

Ancak bu durum iki şeyi ortadan kaldırmıyor.

Birincisi, Pretorya'daki apartheid rejimi için bir kaldıraç olan SADC gruplaşmasının ve Libya'nın kıtadaki hırsının bir ifadesi olan Sahel ve Sahra gruplaşmasının durumu ile Fransa'nın çıkarlarını korumak için kullandığı ECOWAS örneğinde olduğu üzere bu gruplaşmaların ortaya çıkışının altında farklı siyasi faktörler var.

Varoluşsal tehditler

İkinci husus ise bu örgütlerin AfB ile birlikte şu anda iki maddeden kaynaklanan varoluşsal tehditlerle karşı karşıya bulunmaları.

Bu tehditlerden birincisi Afrika ulus devletlerinin durumu, ikincisi ise uluslararası sistemin değişkenleri ve Doğu ile Batı arasında Ukrayna platformuyla başlayan, şuanda Nijer üzerinden Afrika'ya uzanan, ilerleyen zamanlarda da tüm Sahel ülkelerine yayılabilecek mevcut çatışmanın durumu.

Önümüzdeki dönemde, bazı Batılı yönetimlerin, kıtayı terör olgusunun yayılmasından korumak için Afrika'daki orta güçteki ülkelerin güvenlik sahasında bölgesel roller üstlenmesine izin vermeyen politikaları da bu tehditler arasında.

Afrika alt örgütleri bağlamında Afrika'nın kendi öznel faktörüne gelince, bu faktör her ülkenin ayrı ayrı ekonomik verilerinin yanı sıra son otuz yıl boyunca Afrika bloklarının yapılandırılmasına yönelik yaklaşımları etkileyen ekonomik yönelimlerle de bağlantılı.

Öncelikle Afrika ulus devletleri örneğini baz alırsak, Afrika ülkelerinin yarım yüzyılı aşkın bir süredir bağımsız olmalarına rağmen, seçkinlerinin çoğunun sürdürülebilir ve dengeli ekonomik kalkınma gerektiren siyasi istikrarı sağlama becerisini elde edemediği söylenebilir.

Bu durumun da o dönemde ulus devlette bir çatlağa ve Afrika kıtasının önemli bir kısmının başarısız devletler endeksine girmesine neden olduğu dikkat çekiyor.

Seçkinlerin muhtevası

Elbette bu başarısızlığın sorumlusu, Afrikalı seçkinlerin kültürel ya da mali açıdan eski sömürgeciliğin başkentleri tarafından kontrol altında tutulabilmesi.

Öyle ki Batı hegemonyasından kurtulmaya çalışan her Afrikalı devlet başkanına karşı darbeler tasarlandı.

1980'li yıllarda Burkina Faso'da yaşanan Thomas Sankara vakası, Paris yönetiminin, gerçekçi ulusal bağımsızlığını kullanan ve ülkesinin kaynaklarını şeffaf bir şekilde halkının yararına sarf etmeye çalışan herhangi bir başkanın iktidarına son vermedeki rolüne bir örnek.

2010 yılında Nijer'de Engi Mamadou'nun Fransızlar tarafından sömürülen uranyum için adil bir getiri talep etmesi üzerine Fransa tarafından Fransa'nın adamı olan Başkan Mahamadou Issoufou eliyle gerçekleştirilen darbeyle indirilmesi de buna benzer bir örnek.

Burada, Fransa'nın uluslararası değişimleri gerçekleştirmesinin, kireçlenmiş ve geç kalmış göründüğüne işaret etmek önemli olabilir.

Zira Paris yönetimi, terörizm olgusuyla mücadelede Afrika'daki orta güçteki ülkelerle iş birliği yapmadı.

Bu olgu, devlet başkanlarının meşruiyetine yönelik bir tehdit haline gelen ve Burkina Faso'da iki askeri darbeye neden olan terörizmle mücadelede bu ülkelerin kabiliyetlerine yönelik Fransız askeri desteğinin yetersiz kalmasının bir sonucu olarak bir dizi askeri darbeye neden oldu.

Nitekim Paris yönetimi, 2015 yılında Kahire'nin Fas'la iş birliği yaparak Şarm eş-Şeyh'te düzenledikleri bir toplantıda terörle mücadele için Sahel-Sahra Birliği çatısı altında Afrika iş birliği çağrısında bulunmasıyla Mısır'ın güvenlik bağlamındaki çabasını da boşa çıkardı.

Toplantıya 26 Afrikalı savunma bakanı katılmış ancak bu girişim Fransa'nın Nijer'deki bazı güçlerini kuşatma altında tutan ve durumu kendisini kuran Paris lehine çözemeyen G5 Sahel Ortak Gücü'nün açıklanmasıyla boşa çıktı.

Kutup hakimiyeti

Uluslararası sistemin durumu doğal olarak Afrika gruplaşmalarının etkinliğini de etkiliyor.

Bunun nedeni, kutup hegemonyasının, Afrika ekonomik gruplarına yansıyan bölgesel koşullara istikrar sağlaması.

Bu gerçeklikteki etkileşimler, uluslararası sistemin önde gelen kutbuna bağımlılıkla karakterize edilir.

Örneğin rekabet, çatışma ve çok kutuplu özelliklere sahip uluslararası sistemin öncüllerinin bulunması durumunda oyunun kuralları farklı.

Bu da kıtadaki ekonomik bloklar da dahil olmak üzere bölgesel düzeyde geçici krizlere neden oluyor.

ECOWAS, 1990'lı yıllardan bu yana, sonuncusu 2013'te Mali'de olan askeri ittifak ölçüsünde, Afrika Sahel bölgesindeki Fransız stratejik hedeflerine hizmet etmeye yöneldi.

Fransa şu anda bu ittifakı geliştirmeye çalışırken, geçtiğimiz Aralık ayında grup için yaklaşık üç milyar dolarlık bütçeye sahip bir yedek askeri güç açıklanmıştı.

Tartışma