Küresel nükleer silah yarışı rekor seviyede
Son yıllarda nükleer silahların yayılma ihtimali hiç olmadığı kadar yükseldi
BM'nin nükleer silahları denetleyen kurumunun başkanı, “önemli” ülkelerin atom silahı geliştirip geliştirmeyeceklerini açıkça tartışmaları nedeniyle dünyanın nükleer silahların yayılmasını önleme rejiminin soğuk savaşın sona ermesinden bu yana hiç olmadığı kadar büyük bir baskı altında olduğu uyarısında bulundu.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Genel Direktörü Rafael Grossi Financial Times'a yaptığı açıklamada, ABD, Rusya ve Çin arasındaki gergin ilişkilerin yanı sıra Orta Doğu'daki çatışmaların, 1968 yılında imzalanan ve dünyanın atom cephaneliğinin gelişimini sınırlamayı amaçlayan nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşmasını daha önce görülmemiş bir şekilde zorladığını söyledi.
“1990'larda önemli ülkelerin 'neden bizim de nükleer silahlarımız yok' dediğini duyacağınızı sanmıyorum” dedi.
“Bu ülkeler bu konuyu kamuoyu önünde tartışıyorlar ki daha önce böyle bir şey söz konusu değildi. Bunu kamuoyu önünde söylüyorlar. Bunu basına da söylüyorlar. Devlet başkanları tüm bunları yeniden düşünme olasılığından söz ettiler.”
Rusya'nın Ukrayna'yı geniş çaplı işgali nükleer silahlara sahip olmanın gücünü gösterdi, ancak Grossi bazı ülkelerin nükleer silah geliştirmeye yeniden ilgi duymasına katkıda bulunan başka faktörler de olduğunu söyledi.
“Tüm bu gerilimler, ittifakların zayıflaması ve ülkelerin kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalması ihtimali var. İşte bu noktada nükleer silah faktörü ve cazibesi hiç beklenmedik bir şekilde geri geliyor,” dedi ve belirli bir ülke ismi vermekten kaçındı.
Dartmouth College'da nükleer silahların yayılması üzerine çalışan yardımcı doçent Nicholas Miller, artan yayılma risklerinin “büyük güçler arasında daha yoğun bir jeopolitik rekabetin yaşandığı bir ortamdan” kaynaklandığını söyledi. Miller, böyle zamanlarda büyük güçlerin “rakipleriyle rekabet etmekle meşgul oldukları için” nükleer silahların yayılması konusundaki odaklarını gevşetme eğiliminde olduklarını açıkladı.
Miller, İran'ı en büyük potansiyel risk olarak tanımladı. “Geçtiğimiz yıl İranlı yetkililerin nükleer silah edinmekten ya da edinme ihtimalinden bahsettikleri pek çok açıklama oldu” dedi.
Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Tahran'ın dünya güçleriyle 2015 yılında imzaladığı nükleer anlaşmayı tek taraflı olarak feshetmesinden bu yana İslam Cumhuriyeti nükleer programını agresif bir şekilde genişletiyor ve üç yıldan uzun bir süredir uranyumu silah sınıfına yakın olan yüzde 60 saflıkta zenginleştiriyor.
Uzmanlara göre Tahran'ın elinde, istediği takdirde haftalar içinde üç nükleer bomba üretmeye yetecek kadar bölünebilir malzeme var, ancak bu malzemeyi silah haline getirmek çok daha uzun zaman alacaktır.
Tahran nükleer programının barışçıl ve sivil amaçlı olduğunda ısrar ediyor. Ancak son aylarda İsrail-Hamas savaşı bölgesel bir düşmanlık dalgasını tetiklerken, İranlı yetkililer tehdit altında hissetmeleri halinde doktrinlerini değiştirebilecekleri uyarısında bulundular.
Ayetullah Ali Hamaney'in dış ilişkiler danışmanı Kamal Kharrazi geçen ay FT'ye verdiği demeçte, 2003 yılında dini lider tarafından yayınlanan ve silah geliştirilmesini yasaklayan bir fetvaya atıfta bulunarak, “Biz nükleer silah yapımından yana değiliz” dedi. Ancak İran'ın varoluşsal bir tehditle karşı karşıya kalması halinde “doğal olarak doktrinimizi değiştirmek zorunda kalacağımızı” söyledi.
“Şimdiye kadar yüzde 60 zenginleştirmenin ötesine geçmeye karar vermedik” dedi. “Ancak farklı makineler ve farklı kurulumlar kullanarak deneyimimizi arttırmaya çalışıyoruz.”
Ülkede müfettiş bulundurmaya devam eden UAEK, İran'ın bir silah programı geliştirmeye ya da bu yönde ilerlemeye çalıştığına dair elinde hiçbir kanıt olmadığını söylüyor. İran'ın yeni cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Batı ile ilişkileri geliştirmek ve nükleer anlaşmazlığı sona erdirmek için bir anlaşma müzakere etmek istediğini söyledi. Ancak Tahran'ın silah geliştirmesi Orta Doğu'da bir silahlanma yarışını tetikleyebilir.
Sivil bir nükleer program geliştirmeyi planlayan Suudi Arabistan'ın fiili lideri Veliaht Prens Muhammed bin Salman geçen yıl Fox News'e verdiği demeçte İran'ın bomba geliştirmesi halinde “biz de bir tane edinmek zorunda kalacağız” demişti.
Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol da nükleer silaha sahip Kuzey Kore'nin tehdidine karşı koymak için nükleer silah programının gerekli olabileceğini söylemiş, ancak daha sonra ABD'den gelen daha somut savunma vaatleriyle ülke rahatlatılmıştı.
Brüksel'de merkez sağ Avrupa Halk Partisi lideri Manfred Weber, Avrupa'nın Rusya'ya karşı daha fazla caydırıcılık inşa etmesi çağrısında bulundu. Weber bu yılın başlarında yaptığı açıklamada “Hepimiz biliyoruz ki, bıçak kemiğe dayandığında nükleer seçenek gerçekten belirleyici olacaktır” dedi.
Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü'nde (Rusi) nükleer silahların yayılması ve nükleer politika direktörü olan Lukasz Kulesa, Trump'ın yeniden başkan seçilmesi halinde ABD'nin Avrupa ve Asya'da sağladığı bazı güvenlik garantilerini gevşetebileceği korkusu nedeniyle nükleer silahlarla ilgili bazı tartışmaların “ABD seçimlerinin sonuçlarına ilişkin endişeden kaynaklandığını” söyledi.
Ancak nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşmasının “özünün” “oldukça sağlam” kaldığını söyledi. “Tarafların çoğunluğunun rejim içinde kalmak ve rejimin tüm sütunları üzerinde çalışmakla ilgilendiğini görüyorum.”