Lowy Institute for International Policy: ABD'nin Netanyahu ve İsrail ile “anlamlandırılamayan” ilişkisi
Biden, Netanyahu'ya baskı yapmak için ABD'nin elindeki kozları neden kullanmıyor? Kasım ayındaki seçimler, Netanyahu'nun ABD ile ilişkilerini nasıl etkileyecek?
Avustralya merkezli yayın organlarından Lowy Institute for International Policy'de, ABD ve İsrail arasındaki tarihsel ilişkilerin ve özellikle de Netanyahu ile olan sürecin arka planının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
ABD Başkanı Joe Biden başta olmak üzere tarih boyunca çok sayıda ABD Başkanı'nın Netanyahu'ya karşı tavrının “küfürlere” varacak düzeyde sert noktalara geldiğine dikkat çekilen analizde, ancak Netanyahu'nun ABD'den her zaman istediğini aldığını ve Wahington'un kararlarını görmezden geldiği belirtildi.
Analizde ayrıca; Kasım ayındaki seçimlerde ABD başkanı kim olursa olsun Netanyahu'nun yine ABD'den istediği heşeyi alacağını bildiği ve bu nedenle iki devletli bir çözüme yönelik tüm seçenekleri baltalayarak saldırganlığına devam ettiği kaydedildi.
İşte Lowy Institute for International Policy'de yayınlanan analiz:
Bob Woodward'ın yeni kitabı War'da, ABD Başkanı Joe Biden'ın İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile ilgili yaşadığı hayal kırıklığının, küfürlerle ifade edilen bir noktaya geldiği ve Biden'ın Netanyahu'nun ’kötü bir adam” olduğunu haykırdığı belirtiliyor.
İkili arasında onlarca yıllık bir dostluk olmasına rağmen Netanyahu, Gazze'deki mevcut savaş sırasında Biden'ın yaptığı her önemli talebi görmezden geldi.
Yine de Biden, Netanyahu'ya rotasını değiştirmesi için baskı yapmak üzere ABD'nin elindeki kozu kullanma konusunda isteksiz davrandı ve davranmaya devam ediyor.
Biden, Netanyahu'ya karşı rahatsızlığını dile getiren ya da küfürler savuran ilk başkan değil.
Netanyahu başbakan olmadan önce de, İsrailli bir diplomat olarak görev yaptığı George H.W. Bush yönetiminin üst düzey üyelerini o kadar kızdırmıştı ki, Dışişleri Bakanlığı'nı ziyaret etmesi geçici olarak yasaklanmıştı.
Netanyahu başbakan olduktan sonra 1996'da Başkan Bill Clinton'ı ortak bir basın toplantısı sırasında kızdırdı ve Clinton'ın danışmanlarına “Buradaki süper güç kim?” diye sormasına neden olmuştu.
Netanyahu 1999'da seçimi kaybettikten sonra, Başkan Barack Obama'nın Beyaz Saray'da olduğu 2009'da tekrar başbakan seçildi ve ilişkileri en iyi ihtimalle soğuk olarak tanımlandı. Trump'ın başkanlığı döneminde iseNetanyahu'nun Başkan Donald Trump ile sıcak bir ilişkisi vardı.
Ancak Netanyahu'nun 2020 başkanlık zaferini kutlamak için Biden'ı aramasının ardından Trump, Netanyahu'ya karşı kızlınğını dile getirdi ve bir açıklamasında küfür dahi kullandı.
Yine de ABD başkanlarını hayal kırıklığına uğratma ve kızdırma eğilimine rağmen Netanyahu Washington'dan istediğini almaya devam ediyor.
Gerçekten de, ABD'nin İsrail'e sürekli olarak sağladığı milyarlarca dolarlık yıllık fon ve diğer destek biçimlerine rağmen, Başkan'dan gelen herhangi bir istek veya talebi genellikle görmezden gelebiliyor gibi görünüyor.
Amerikalı liderler sık sık diplomatik ve siyasi ilişkileri kullanarak Netanyahu'yu küçük politika değişiklikleri yapmaya ikna etmeye çalışsa da barış çabalarını baltalayan adımlar atmaktan vazgeçmesi yönündeki talepleri reddettiğinde ekonomik ve askeri yardımları askıya alma konusunda çoğunlukla isteksiz davranıyorlar.
Tarihsel olarak ABD liderleri, başkanların ABD güvenliği ve çıkarları için hayati önemde gördükleri konularda İsrail'e önemli ölçüde baskı yapma ya da İsrailli liderlerle ters düşme konusunda istekli olduklarını göstermişlerdir.
Başkan Dwight Eisenhower 1956 yılında İsrail ve müttefiklerini Süveyş Kanalı'ndan çekilmeye zorlamıştır. Richard Nixon ve Gerald Ford yönetimleri sırasında Henry Kissinger Orta Doğu'ya Soğuk Savaş merceğinden baktı ve ABD çıkarlarına hizmet ettiğine inandığında İsrail'e baskı yapmaya istekliydi.
Bush 1991'de yerleşimlerin genişletilmesi konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle İsrail'e verilen 10 milyar dolarlık kredi garantisini durdurdu ki bu alışılmadık bir durumdu. Obama, İsrail'in şiddetli itirazlarına rağmen İran ile nükleer anlaşmaya devam etti.
Ancak ABD, İsrail-Filistin barışını temel bir ulusal çıkar olarak görmedi ve bu da, Netanyahu'ya bir Filistin devletine yönelik her türlü çabayı sabote etmek için geniş bir alan sağladı.
Clinton'ın da daha sonra kabul ettiği gibi Netanyahu, Clinton yönetimi sırasında barış çabalarını kasıtlı olarak baltaladı. Netanyahu, yönetimin yerleşimlerin genişletilmesini durdurma ve diğer adımları atma çağrılarını görmezden geldi.
Ancak Clinton ve birçok yetkilisi barış görüşmelerinin başarısızlığının suçunun çoğunu Filistinlilere yükledi ve İsrail'e karşı ellerindeki en güçlü kozu daha fazla taviz vermek için kullanmadı.
George W. Bush yönetimi sırasında Netanyahu etkili olmaya devam etti ancak başbakan değildi. Bush yönetimi İsrail'e yakın durdu ve Netanyahu 2009'da iktidara döndüğünde Batı Şeria'daki yerleşimci nüfusu büyük ölçüde artmıştı.
Obama'nın başkanlığa yükselmesi, ABD'nin nihayet İsrail'e yapılan milyarlarca dolarlık yardımı barış için taviz vermeye zorlayacak bir koz olarak kullanmaya istekli bir başkana sahip olabileceği umutlarını arttırdı.
Kuşkusuz Netanyahu ve Obama arasındaki ilişki giderek daha soğuk bir hal aldı ancak Obama'nın odak noktası İran'ın nükleer gelişimini engelleyecek bir anlaşmaya varmaktı. Obama, Netanyahu'nun İran'la ilgili uyarılarını görmezden gelmeye istekliydi ancak İsrail'i Filistinlilerle barışa zorlamak için önemli bir siyasi sermaye harcama konusunda isteksiz olduğunu kanıtladı.
Obama yönetimi sırasında da Batı Şeria'daki yerleşimlerin genişletilmesi ve Gazze Şeridi'nin ablukaya alınması devam etti.
Trump'ın İsrail'i Filistinlilerle barış yapmaya zorlamak gibi bir niyeti yoktu ve Netanyahu Beyaz Saray'ın itirazlarıyla karşılaşmadan Filistinlilere yönelik politikalarını sürdürebildi.
Biden, İsrail yanlısı yaklaşımı ve Netanyahu ile uzun süredir devam eden ilişkisi göz önüne alındığında, Netanyahu üzerinde bir miktar etkiye sahip olacağını varsayarak göreve geldi.
Biden'ın ekibi bazı küçük diplomatik kazanımlar elde ettiğini iddia etse de, Netanyahu tüm temel alanlarda Biden'ın taleplerini defalarca ve küstahça görmezden geldi. Gazze için bir ertesi gün planı sunmadı, sivilleri korumak için çaba göstermedi.
Biden tüm bu gelişmeler kaşısında şüphesiz öfkeleniyor ama büyük miktarda yardım ve silah sağlamaya devam ediyor.
Bir sonraki ABD başkan kim olursa olsun, Netanyahu Washington'dan gelen ve hoşuna gitmeyen talepleri görmezden gelmeye devam edecek gibi görünüyor. Ve Netanyahu buna rağmen istediklerini alacağını da biliyor.