Lowy Institute for International Policy: Avrupa en kötü senaryolara hazırlıklı olmalı!

Trump'ın yeniden seçilmesi durumunda, Avrupa tek başına kalabilir. Çok kutuplu hale gelen dünyada, Avrupa için hem ekonomik hem de güvenlik anlamında zor bir dönem başlayabilir.

1. resim

Avustralya merkezli düşünce kuruluşu Lowy Institute for International Policy'de, COVID-19 ve Rusya-Ukrayna savaşı ile başlayan, İsrail-Filistin savaşı ve bölgesel çatışmalarla giderek kötüleşen dünya konjonktüründe, Avrupa'nın geleceğinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Dünyada yaşanan bu gelişmelerin ardından Avrupa'nın güvenliğinin artırılması ve son zamanlarda bir Avrupa Ordusu kurulması yönündeki fikirlerin arttığına dikkat çekilen analizde, 2024 yılında gerçekleşecek olan ABD seçimlerinin ardından Trump'ın yeniden başkan seçilmesi halinde Avrupa'nın yalnızlaşabileceği tespitine yer verildi.

Analizde ayrıca, Avrupa'nın ekonomik rekabet gücününün de zayıflayabileceği ve özellikle bu konuda önemli reformlara acil ihtiyaç duyduğu belirtildi.

İşte Lowy Institute for International Policy'de yayınlanan analiz:

COVID-19 salgını ve Ukrayna savaşı gibi son küresel şoklar Avrupa'yı belki de diğer tüm kıtalardan daha fazla etkiledi. Öyle ki 2020'den bu yana geçen süre bazen yeni bir sıkıntılar dönemi olarak görülüyor.

Ancak bu on yılın geri kalanında daha da büyük siyasi ve ekonomik şoklar yaşanabilir.

Bu görüş geçtiğimiz günlerde, ülkesi şu anda AB'nin dönem başkanlığını yürüten Belçika Başbakanı Alexander De Croo tarafından da dile getirildi.

Donald Trump'ın geçtiğimiz günlerde Iowa Cumhuriyetçi parti seçimlerini kazanmasının ardından De Croo;

"Eğer 2024 bize yeniden 'Önce Amerika' derse, Avrupa her zamankinden daha fazla tek başına kalacaktır. Avrupa'yı daha güçlü, daha egemen, daha kendine güvenen, daha sağlam bir zemine oturtmalıyız.”

açıklamasında bulundu.

Avrupa'da Trump'la ilgili olarak, ikinci kez ABD Başkanı olması halinde ülkeyi Avrupa'nın güvenliğini sağlayan NATO'dan çekmeye ve Rusya'ya karşı savaşta Ukrayna'ya verdiği desteği sona erdirmeye çalışabileceğine dair endişeler var.

Bununla birlikte, endişe verici ekonomik ve siyasi meseleler Trump'ın çok ötesine geçmektedir.

Yani Avrupalı kilit karar alıcılar 2030'a kadar olan dönemde daha bütüncül bir dizi meseleye bakmaktadır. Bu dönem sadece Avrupa Komisyonu'nun bir sonraki dönemini değil, aynı zamanda bir sonraki İngiltere parlamentosunu, ABD başkanlığını, bir Rusya başkanlık dönemini ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in mevcut dönemini de kapsamaktadır.

Avrupa bu 2030 senaryoları üzerinde düşünürken, Avrupa'nın geleceğini şekillendirmede en fazla etkiye sahip olması muhtemel temel belirsizlikler en az iki yönlüdür.

İlk kilit soru, jeopolitik bağlamın 2030'a kadarki dönemde Avrupa için kötüleşecek mi yoksa iyileşecek mi olduğudur.

Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından, pek çok şey sadece Moskova'nın değil, ABD ve Çin de dahil olmak üzere diğer ülkelerin gelecekteki dış politikasına bağlıdır.

İkinci bir soru ise, AB'nin ve daha geniş anlamda Avrupa'nın ekonomik rekabet gücünü arttırıp arttıramayacağı ve ABD ile arasındaki büyüme farkını kapatıp kapatamayacağıdır.

2008 yılında AB'nin ekonomisi ABD'ninkinden daha büyüktü ve o dönem 16.2 trilyon dolara karşılık 14.7 trilyon dolar gibi veriler ortaya çıkmıştı. Ancak 2022 yılına gelindiğinde ABD ekonomisi 25 trilyon doların üzerine çıkarken, AB ve Brexit sonrası İngiltere'nin ekonomilerinin toplamı yalnızca 19,8 trilyon dolara ulaşabildi.

Küresel gayrimenkul hizmetleri firması JLL'nin CEO'su Christian Ulbrich'in dediği gibi: Avrupa'nın "zenginliği hızla eriyor" ve önemli reformlara acil ihtiyaç var.

Önümüzdeki yıllarda AB'nin geleceği hakkında çok fazla belirsizlik var ve bloğun gelecekteki ekonomik yörüngesini tespit etmek özellikle zor. Ancak kesin olan bir şey varsa o da Avrupa dışındaki jeopolitik ortamın bugünkünden çok daha iyi bir noktaya gelmeyeceği ve hatta daha da kötüleşebileceğidir. Trump 2024 ABD başkanlık seçimlerini kazansa da kazanmasa da bu muhtemeldir.

Günümüzün giderek çok kutuplu hale gelen dünya düzeninde, Rusya ve Çin gibi revizyonist güçler kaslarını esnetiyor.

Bu durum pek çok siyasetçiyi endişelendiriyor ve daha geçen ay Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, Rusya'nın 2030 yılına kadar Avrupa'ya daha fazla saldırma olasılığı konusunda uyarıda bulundu.

Uluslararası Para Fonu Genel Müdür Yardımcısı Gita Gopinath da dünyanın "ikinci soğuk savaşa" doğru gittiğini belirtti.

Tüm bu olumsuzlukların yanı sıra, AB'nin güvenliğini arttırmaya ve son zamanlarda çok daha fazla dile getirilmeye başlanan bir AB ordusuna ihtiyacı olabilir.

Bununla birlikte, 2030 yılına gelindiğinde daha zorlu bir uluslararası ortamın durgunlaşan Avrupa ekonomik büyümesiyle birleşmesi de olasıdır. Bu durumda AB, pahalı bir stratejik özerklik yolunu izlemek için gereken büyük mali kaynaklardan yoksun kalabilir.

Bütün bu dengeler birlikte ele alındığında, 2030'a kadar olan dönem Avrupa için yine oldukça belirsiz bir dönem olacaktır.

Tartışma