Lowy Institute for International Policy: İsrail'in şiddeti artırma politikası nasıl karşılık bulacak?
İsrail, Gazze'deki sivillere istediği zaman saldırarak misilleme yapma hakkına sahip olduğunu düşünemez. İsrail, Gazze'yi bombaladıkça ve masumların kitlesel can kaybına yol açtıkça dünyanın tepkisi artacak.
Avustruya merkezli düşünce kuruluşu Lowy Institute for International Policy'de İsrail'in Gazze saldırılarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
AB ve Körfez İşbirliği Konseyi Dışişleri Bakanları Ortak Konseyi'nin gerçekleşen toplantısına atıfta bulunulan analizde, İsrail'in karşı saldırıları için ilk aşamada sempati topladığı fakat toplu ölümlere neden olan tavırlarının zamanla dünyadan büyük tepkiler çekmeye başlaycağı belirtildi.
Analizde ayrıca, mevcut Netanyahu hükümetinin şiddeti kışkırttığı ve Hamas'ın saldırılarının terör olduğunu belirtmelerine rağmen, AB ve Körfez İşbirliği Konseyi Dışişleri Bakanları'nın 1967 sınırları temelinde bir çözüme olan ortak bağlılıklarını yineledikleri belirtildi.
İşte Lowy Institute for International Policy'de yayınlanan analiz:
AB ve Körfez İşbirliği Konseyi Dışişleri Bakanları Ortak Konseyi, Hamas'ın İsrail'e yönelik saldırısından iki gün sonra iki günlük bir toplantı süreci gerçekleştirdi.
Toplantının kalabalık bir gündemi vardı ancak İsrail ve Gazze'deki olaylar öncelikliydi. Başlangıçta pek çok kişi saldırıların boyutu ve niteliği konusunda kafa karışıklığı yaşadı ve Hamas'ın daha önceki küçük çaplı eylemlerinin bir tekrarı olduğunu düşünerek saldırıları görmezden geldi.
İsrail'in geçmişte işlediği suçların uzun bir listesi olduğu doğrudur. Gazze'nin kalabalık mahallelerine yönelik kitlesel ve ayrım gözetmeyen bombardımanlar, Filistinli sivillere uygulanan toplu cezalandırma, kitlesel ölümler, sürgünler, keyfi gözaltılar, toprak gaspları ve ev yıkımları. İşgal altındaki Batı Şeria'daki İsrailli yerleşimciler de sürekli olarak Filistinlileri taciz etmiş, evlerini ve çiftliklerini tahrip etmiş ve Mescid-i Aksa'ya defalarca girip saygısızlık etmenin yanı sıra zaman zaman cezasızlıkla onları öldürmüştür.
Mevcut Netanyahu hükümet döneminde işler daha da kötüye gitti, çünkü bu eylemlerin bazıları üst düzey üyeleri tarafından desteklendi, kışkırtıldı ve yönetildi.
Ancak İsrail'in bu uygulamaları ne kadar korkunç olursa olsun, her iki taraftaki sivillerin de canı bağışlanmalıdır. Hamas savaşçılarının insan hayatını ve onurunu hiçe sayması dehşet vericiydi ancak bu savaşçıların günahlarının bedeli Gazze ve Batı Şeria'daki Filistinli sivillere ödetilmemelidir.
Toplantıda bu noktalar üzerinde görüş birliği sağlanırken, her iki tarafa da yanlış mesaj gönderilmesi konusunda endişeler vardı. Hamas 7 Ekim saldırıları için öne sürdüğü gerekçelerin kabul edilebilir olduğu düşünülse de, İsrail'in Gazze ya da Batı Şeria'daki sivillere istediği zaman saldırarak misilleme yapma hakkına sahip olduğunu düşünmemelidir.
Görüşmelerinin sonunda KİK-AB Ortak Konseyi, İsrail ve Gazze'de yaşanan "vahim gelişmelerden" duyduğu "derin endişeyi" ifade eden bir açıklama yayınlayarak şiddetten üzüntü duyduğunu belirtti ve "sivillere yönelik tüm saldırıları" kınadı.
Ayrıca çatışmanın taraflarına uluslararası insancıl hukukun evrensel ilkeleri uyarınca sivillere zarar vermeme yükümlülüklerini hatırlattı. Ayrıca "tüm taraflara" sükûnet, itidal ve rehinelerin serbest bırakılması çağrısında bulundu.
İsrail'in Gazze'yi tamamen tecrit eden kuşatma ilanına tepki gösteren bakanlar gıda, su ve ilaç erişimine izin verilmesi çağrısında bulundu. Ayrıca "bu kısır şiddet döngüsünün tekrarlanmaması" için krize acilen siyasi bir çözüm bulunması gerektiğini vurguladılar. Bakanlar konuyla ilgili istişarelere devam etme ve angajmanlarını sürdürme kararı aldılar.
Aynı zamanda her iki taraf da Hamas'ın eylemleri ile disiplinli Filistin Yönetimi arasında net bir ayrım yapmakta ısrar etti ve barış sürecine ilişkin geleneksel tutumlarını sürdürdü. Taraflar, Suudi Arabistan, AB ve Arap Birliği'nin Mısır ve Ürdün ile işbirliği halinde Orta Doğu barış sürecini yeniden canlandırmak ve şiddete son vererek barış ve güvenlik yolunda ilerlemeye başlamak üzere yürüttükleri çabaları desteklediklerini ifade ettiler.
Dışişleri Bakanları, "Arap Barış Girişimi ve ilgili tüm BM kararları uyarınca" 1967 sınırları temelinde yan yana güvenli bir şekilde yaşayan iki devletli bir çözüme olan ortak bağlılıklarını yinelediler.
Dışişleri Bakanları ayrıca, tek taraflı her türlü adıma karşı çıkan taraflar, "Kudüs'teki kutsal mekânların tarihi ve dini statükosunun" korunması ve mülteciler için adil bir çözüm bulunması çağrısında bulundu.
Bazı gruplar Hamas'ın saldırılarının ardından Filistinlilere yapılan yardımların askıya alınmasını önerirken, ortaya çıkan fikir birliği UNRWA'ya, Filistin Yönetimi'ne ve Filistin halkının insani ve kalkınma ihtiyaçlarına yönelik mali desteğin devam etmesi gerektiğini vurguladı.
İsrail saldırılardan sonra ilk yanıtı sırasında büyük sempati topladı ancak Gazze'yi bombaladıkça, konutları yıktıkça, toplu cezalandırma, toptan yıkım ve masumların kitlesel can kaybına yol açtıkça bu sempati erozyona uğruyor ve dünyanın tepkisi giderek artacak.