Middle East Eye: Biden'ın “sarılma yaklaşımı” ve “iki uçlu kılıç”
ABD ve İsrail'in Hamas'ı DEAŞ ile eş tutma yaklaşımı karşılık bulmamış görünüyor. ABD'nin İsrail'e verdiği sorgusuz destek, İsrail'in uzun süredir hedefinin Filistinlilerden kurtulmak olduğu yönündeki şüphelerini güçlendirdi.
İngiltere merkezli Middle East Eye'de, ABD'nin İsrail diplomasisi ve Hamas-İsrail çatışmasının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
ABD'nin İsrail'e verdiği örtülü desteğin, İsrail'in uzun süredir hedefinin Filistinlilerden kurtulmak olduğu yönündeki şüphelerini güçlendirdiği belirtilen analizde, saldırıların dozajının İsrail'in öfkesinin derinliğini de yansıttığ tespitine yer verildi.
Analizde ayrıca; ABD ve İsrail'in Hamas'ı DEAŞ ile eş tutma yaklaşımının karşılık bulmadığı belirtildi.
İşte Middle East Eye'de yayınlanan analiz:
ABD Başkanı Joe Biden'ın İsrail'in 2021'de Gazze bombardımanını durdurması için uyguladğı “balyoz yaklaşımı” yerine son gelişmelerde “kucaklama yaklaşımı” tercih etmesi, binlerce Filistinlinin ölümüne yol açtı.
Haftalar süren perde arkası diplomasisi ve ABD'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kınama kararlarını engellemesinin ardından, Biden bir süredir sadece basını oyalamakla meşgul.
Filistinli kaynaklara göre şu anda Gazze'deki tablo; 2.000'i çocuk olmak üzere 7.000'den fazla ölü, yakıt yokluğu nedeniyle hastanelerin kapanması, Gazze'nin enerjisinin tükenmesi nedeniyle elektrik kesintisi, elektrik ve tıbbi malzemeden yoksun hastaneler ve stoklarının tükenmesiyle nedeniyle açlıkla boğuşan bir halk.
Amerika Birleşik Devletleri ve uluslararası kamuoyunun baskısıyla İsrail, Gazze'ye insani yardımın girmesine izin vermeyi kabul etti. Ancak bu çok az ve çoğu kişi için çok geç. Ayrıca yine İsrail'in aralıksız bombardımanlarıyla engelleniyor.
Hamas'ın çoğu sivil 1.400 kadar İsrailliyi öldürmesi ve 220 kadar İsrailli ve yabancı kişiyi kaçırması daha önce görülmemiş bir ölçekte bir adımdı ve Hamas'ın acımasız yaklaşımının bir kanıtıydı.
Ancak hemen arından İsrailli yetkililer tarafından yapılan insanlık dışı açıklamalar ve Filistinlilerin Gazze'den çıkarılması çağrıları, İsrail'in öfkesinin derinliğini yansıtmaktadır.
Bu durum, ABD'nin İsrail'e verdiği örtülü destekle birleşince, İsrail'in uzun süredir hedefinin Filistinlilerden kurtulmak olduğu yönündeki şüphelerini de güçlendirdi.
Biden'ın “sarılma yaklaşımı” ve İsrail'e baskı yapmayı reddetmesi, karmaşık bir fayda-maliyet analizinin yanı sıra, yalnızca ABD'yi başka bir Orta Doğu savaşına sürüklemekle kalmayıp aynı zamanda İsrail-Filistin barışı paradigmasını da değiştirebilecek önemli bir siyasi mücadeleyi içeriyor.
Cumhuriyetçi Mike Johnson'ın Kongre'de İsrail'i destekleyen bir yasa tasarısı sunması ve bu tasarının ezici bir çoğunlukla kabul edilmesi bu sürecin ABD yönetiminde genel olarak desteklendiğini göstermektedir.
Yine de bu gelişmeler, İsrail'in kara harekatını sınırlandırmak ya da önlemek için atılacak adımları sorgulatıyor.
Hamas liderlerinin, komutanlarının ve savaşçılarının 7 Ekim saldırılarından sorumlu tutulması gerektiği konusunda Netanyahu ile ABD hemfikir. Ancak sorun şu ki, İsrail saldırısı Hamas'ı fiziksel olarak etkilese bile asla bir Filistin devleti anlayışının ortadan kalkması için bie sebep olmaycaktır.
Dahası, Biden'ın “sarılma yaklaşımı”, özellikle Rusya'nın Ukrayna'yı işgali konusundaki açıklamalarıyla karşılaştırıldığında, ABD'nin ikiyüzlülüğü iddialarına meşruiyet kazandırmaktadır.
Zira bu durum, ABD'nin güvenilirliğine dair algıları zayıflatmaktadır. Benzer şekilde, ABD ve İsrail'in, Hamas'ın DEAŞ'e eşdeğer olduğu iddiası İsrail-Filistin paradigmasının değişmesine kapı açmıştır.
İEl Kaide'nin 11 Eylül'de New York ve Washington'a düzenlediği saldırıların "ılımlı" İslam'a yönelik bir itici güç yaratmasından yirmi yıl sonra, ABD ve İsrail'in bu iddiası sadece ulusal bir çatışmayı “dini militanlığa” karşı bir mücadeleye dönüştürme çabası olarak algılanıyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İsrail ile dayanışmasını ifade etmek üzere Kudüs'e yaptığı ziyarette, Suriye ve Irak'ta DEAŞ'ı yenilgiye uğratan askeri ittifakın Hamas'ı da yenilgiye uğratması çağrısında bulunarak İsrail'in bu iddiasına destek verdi.
Ancak Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırısı DEAŞ saldırılarına benzese de, Hamas'ın DEAŞ'dan önemli bir farkı var.
Zira Hamas militan bir dini milliyetçi gruptur ve toprakları dışında hernahi bir hedeflerinin olmadığı görülmektedir. Dahası Hamas, Netanyahu'nun Filistin yönetimini Gazze'deki grup ile Batı Şeria'daki Filistin Yönetimi arasında bölünmüş tutma çabasına uzun süre hizmet etmiştir.
Hamas'ı DEAŞ ile eş tutmak, İsrail'in Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterrez'in Hamas saldırısının "durduk yere gerçekleşmediği" yönündeki açıklamasına verdiği içgüdüsel tepkiyle aynı amaca hizmet ediyor.
Bütün bu gelişmeler, Biden'ın dünyanın en çetin çatışmalarından birini çözmekte başarısız olan on dördüncü başkan olması anlamına gelebilir.