Macron'un seçim yenilgisi: Kimler kazandı, kimler kaybetti
Fransa meclis seçimlerinin ilk turda da düşük bir seçmen katılımının gözlendiği seçimlerde ikinci tura seçmenlerin yaklaşık %54'ü katılmadı.
Fransa'da merakla beklenen genel seçimleri 49W'dan Abdulvahit Gezer gdh.digital için değerlendirdi:
İlk turu 12 Haziran'da yapılan Fransa meclis seçimlerinin 2. turu 19 Haziran'da yapıldı. İlk turda da düşük bir seçmen katılımının gözlendiği seçimlerde ikinci tura seçmenlerin yaklaşık %54'ü katılmadı. Özellikle gençlerin ve düşük gelir gruplarının oy kullanmayışı Fransız demokrasisi için endişe verici bir gelişme.
Seçimin ilk turu Cumhurbaşkanı Macron ve müttefiklerinin kurduğu "ensemble !" (beraber) ittifakı ile sol partilerin kurduğu "la NUPES" (Yeni Ekolojik ve Sosyalist Halk Birliği) ittifakı arasında çekişmeye sahne olmuştu. İlk turda ensemble ittifakı %25,78 oyla birinci sıradayken la Nupes %25,75 oy almıştı. Aşırı sağcı Marine Le Pen'in Ulusal Birlik Partisi'yse beklentileri aşarak %18,68 oy aldı. Merkez sağda Cumhuriyetçi Parti etrafında kurulan seçim ittifakı ise aşırı sağın gerisinde kalarak %13,63 oy aldı.
İki aşamalı seçim sisteminin uygulandığı genel seçimde birinci olan adayların %50'yi aşamadığı bölgelerde ikinci tur 19 Haziran'da gerçekleştirildi. Toplam 577 vekilin yer alacağı mecliste salt çoğunluk için gereken 289 vekil sayısına ulaşabilen bir ittifak veya parti olmadı. Meclis çoğunluğunu kaybeden Macron'un ittifakı 246 vekil çıkarırken birleşen sol 137 vekil çıkardı. İkinci turun en büyük sürprizi ise aşırı sağcu Ulusal Birlik Partisi'nin 89 vekil çıkarması oldu. Seçime tek başına giren Ulusal Birlik Partisi böylece meclisteki en büyük ikinci parti oldu. Cumhuriyetçi Parti ise merkez sağdaki diğer müttefikleriyle birlikte 74 vekil çıkarabildi. Meclisin geri kalanını bağımsız vekiller oluşturacak.
Sonuçlar bize ne söylüyor?
Kuşkusuz seçimin en büyük kaybedeni Macron oldu. Mecliste tek başına 304 vekile sahip olan partisi artık kurduğu ittifakla birlikte toplam 246 sandalyeye sahip ve salt çoğunluğu kaybetmiş oldu. Ayrıca Cumhurbaşkanı seçildikten sonra kurdurduğu yeni kabinedeki 3 bakanı ve önemli kurmaylarından bir kısmı da vekil seçilemeyen Macron için bu seçim, önümüzdeki 5 yıllık cumhurbaşkanlığı döneminin kolay geçmeyeceğinin ilk sinyali oldu. Mecliste kontrolü sağlayabilmek için Macron'un diğer partilerin kapısını çalması bekleniyor. Seçimden önce dillendirilen, cumhurbaşkanı ve başbakanın farklı partilerden olduğu bir "cohabitation" senaryosununsa uzak olduğu söylenebilir. Seçim sonrası istifasını sunan Başbakan Elisabeth Borne’un istifası Macron tarafından reddedildi. Birleşen solun ve Boyun Eğmeyen Fransa partisinin lideri Jean Luc Mélenchon’sa başbakanı meclis karşısında güven oyu istemeye çağırdı.
Seçimin kazananlarından olan birleşen sol geçtiğimiz döneme göre vekil sayısını iki katın üzerine çıkardı. Fakat mecliste çoğunluğu elde edemedi. Dolayısıyla ittifakın lideri Mélenchon'un hedeflediği başbakanlık koltuğu uzak bir ihtimal olmaya devam ediyor. La NUPES ittifakının diğer parçaları olan Yeşiller, Sosyalist Parti ve Komünist Parti ise mecliste yollarına bağımsız olarak devam etmek istiyor. Dolayısıyla sol için ittifak seçimle sınırlı kalmış oldu.
Seçimin en büyük sürpriziyse Ulusal Birlik Partisi'nden geldi. Geçtiğimiz dönem yalnızca 8 sandalyeye sahip olan parti bu seçimde 89 vekil çıkardı ve meclisteki en büyük muhalefet partisi oldu. Parti lideri Marine Le Pen, Nisan ayındaki başkanlık yarışında da ikinci tura kalmayı başarmış, ikinci turdaysa Emmanuel Macron karşısında %41,5 oy alarak seçimi kaybetmişti. Her ne kadar seçimde birleşen sol ittifakın gerisinde kalmış olsa da sol partilerin mecliste birlikte hareket etmeyecek olması aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi’ni Fransa’nın ana muhalefet partisi yapıyor.
Bundan sonra neler olabilir?
Mecliste salt çoğunluğu kaybetse bile Macron Fransa siyasetinin en güçlü aktörü olmaya devam edecek. Yürütme yetkilerinin önemli ölçüde cumhurbaşkanına bağlandığı Fransa siyasi sisteminde kabinenin ikincil bir işlevi bulunuyor. Dolayısıyla Macron’un dış politikadaki aktif çizgisini koruyacağını düşünebiliriz. Tabi ki iç siyasetteki kargaşaların izin verdiği ölçüde… Yürütme yetkisi büyük ölçüde cumhurbaşkanında toplansa da Macron’un yasa çıkarma yetkisi bulunmuyor. Yasama faaliyetlerini yürüten meclisten kanun geçirmek için Macron’un diğer partileri ikna etmesi şart. Önümüzdeki günlerde Macron, meclis çoğunluğuna erişebilmek için, merkez sağı temsil eden Cumhuriyetçi Parti’yle ittifak kurabilir. Her ne kadar seçime Macron karşıtı blokta girmiş olsa bile siyasete başladığı Sosyalist Parti de Macron için kapısı çalınabilecek partiler arasında. Dolayısıyla siyasi manevra ve müzakere kabiliyeti yüksek bir başbakan ve siyasetin farklı çizgilerini temsil eden bakanlardan oluşan bir kabine ile Macron zor da olsa meclisi çalıştırmayı başarabilir.
Seçimin bir diğer sonucuysa mecliste aşırı sağ ve aşırı soldan AB karşıtı partilerin hiç olmadığı kadar güçlü olması oldu. Hem aşırı sağcı lider Marine Le Pen hem de birleşen solun lideri Jean Luc Mélenchon AB karşıtı söylemleriyle tanınan siyasetçiler. AB’de dönem başkanlığı yapan Fransa’da AB karşıtlığını yükselişinin nereye kadar devam edebileceğini anlamak şimdilik güç.