Middle East Eye: Ankara'daki bir iktidar değişikliği Ortadoğu'da keskin bir şekilde hissedilecek

Türkiye'de muhalefet, bölgeden genel bir geri çekilme ve ABD, AB düzlemine girmek istiyor. Erdoğan'ın kaybetmesi, Berlin'den Washington'a kadar çok sayıda başkentte şampanya mantarlarının patlayışıyla karşılanacaktır. 

1. resim

İngiltere merkezli Middle East Eye'de, Türkiye'deki seçimler ve seçimin olası sonuçları hakkında David Hearst imzalı bir analiz yayımlandı. 

Türkiye'deki seçim sonuçlarının Batı başkentlerinde merakla beklendiği belirtilen analizde; Türkiye'deki muhalefetin, bölgeden genel bir geri çekilme ve ABD, AB düzlemine girmek istediği, bu nedenle de olası bir Erdoğan yenilgisinin Batı tarafından sevinçle karşılanacağı belirtildi. 

Kılıçdaroğlu ve muhalefet ortaklarının Türkiye'nin dış politikasında köklü değişikler planladığı belirtilen analizde, bu durumun bölgede ve Ortadoğu'da keskin değişimleri beraberinde getireceği belirtildi. 

İşte Middle East Eye'de yayımlanan analizin tamamı

16 Temmuz 2016'nın erken saatlerinde Türkiye Cumhurbaşkanının akıbeti bilinmiyordu. Türkiye'de silahlı kuvvetlerin bazı bölümleri şiddetli bir darbe düzenlemiş, savaş uçakları parlamentoyu bombalamış ve Türk istihbarat karargahının önünde ateş açılmıştı.

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır televizyon spikerleri, Erdoğan'ın ya öldüğünü ya da ülkeyi terk ettiğini iddia eden yorumlarla bütün gece ayaktaydı. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ise Türkiye'deki olaylara darbe demeyi reddetti.

Erdoğan o dönemde iktidarı kaybetmedi ama, 14 Mayıs'ta gerçekleşecek olan seçimlerde Erdoğan, bu kez anayasal yollarla gerçekten de iktidarını kaybedebilir. Bu seçim, Erdoğan'ın 22 yılda girdiği en zorlu yarış olacak.

Batı'da tarafsız seyirci yok

2016'da Türkiye'de yaşanan darbe girişiminde olduğu gibi bugün de, batı dünyası tarafsız bir seyirci değil.

Eski ABD Başkanı Donald Trump, kendisini dünya çapında bir satranç oyuncusu olarak tanımlarken, Joe Biden Türk liderin bir bedel ödemesi gerektiğini belirtmişti. Hatta Biden, ABD başkanlığını devralmadan önce "muhalefet liderini destekliyoruz" açıklamasında bulundu.

Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Müslümanlara yönelik muamelesi nedeniyle "zihinsel tedaviye" ihtiyacı olduğunu söyledi.

Daha da kötüsü, batılı liderlerin gözünde Erdoğan, Finlandiya'nın NATO'ya üye olmasına izin verirken, İsveç'in NATO üyeliğini engelledi. Batı'nın gözünde Erdoğan, hem Rusya hem de Ukrayna ile iyi ilişkiler sürdürmekle affedilemez bir hata yaptı ve askerleri Suriye, Libya ve Irak'tan Somali'ye kadar tüm Orta Doğu ve Afrika'ya müdahale ediyor.

Son parlama noktası ise Irak'ın Süleymaniye kentinde yaşandı. Batılı yetkililer Ankara'nın, PKK'nın bir kolu olduğunu söylediği Suriye Demokratik Güçleri'nin komutanı Mazlum Abdi'yi hedef alan bir insansız hava aracıyla saldırı düzenlediğini açıkladı. Konvoyda üç ABD'li koruma vardı. Türkiye ise bu iddiayı yalanladı.

Erdoğan'ın kaybetmesi, şüphesiz Berlin'den Washington'a kadar çok sayıda başkentte şampanya mantarlarının patlayışıyla karşılanacaktır. Ancak Erdoğan'ın bölgesel sahneden çekilmesi Türkiye'ye, hatta Ortadoğu'ya iyi gelir mi?

Muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, son dönemde manşetlere çıkmak için bir dizi açıklama yaptı. Göreve başladıktan sonraki üç ay içinde Avrupa'da vizesiz seyahat sözü verdi. Washington, İngiltere ve Almanya'yı ziyaret etmeye özen gösterdi.

Ancak Kılıçdaroğlu'nun vaatlerinin desteğe ihtiyacı var. Üst düzey bir Türk muhalefet yetkilisi, Kılıçdaroğlu'nun Türk vatandaşlarına üç ay içinde Schengen ülkelerine vizesiz seyahat etme sözünün "çok iyimser" olduğunu belirtti. Yeni Türk hükümeti tüm AB kriterlerini karşılasa bile, önünde bir Kıbrıs meselesi var.

Kılıçdaroğlu'nun dışişleri başdanışmanı Ünal Çeviköz, MEE'ye yeni hükümetin uluslararası toplum, Avrupa Birliği ve NATO ile ilişkilerini normalleştirmeye kararlı olacağını söyledi.

Çeviköz, Türkiye'nin yeni dış politikasının "komşuların içişlerine karışmama, tarafsız dış politika ve uluslararası normlara bağlılık" esas alınacağını söyledi. Erdoğan'ın Libya'da sert güç kullanmasını eleştirdi ve Türkiye'nin tüm taraflarla konuşarak Libya'da “dürüst bir arabulucu” olacağına söz verdi. Ancak bunları söylemek, başarmaktan daha kolaydır.

Suriye konusunda da, muhalefet üç söz verdi: 3,7 milyon Suriyeli mültecinin hepsini evlerine geri göndermek, Devlet Başkanı Beşar Esad ile ilişki kurmak ve iç savaşta taraf tutma politikasını düzeltmek.

Ancak; MEE'ye konuşan bir muhalefet yetkilisi, yeni kurulacak bir hükümetin hem Şam'ın güvenini kazanması hem de kendisini İdlib'den kurtarmasının uzun zaman alacağını kabul etti. Yetkili;

"İdlib'deki yerel halkla yeniden ilişki kurmamız ve onları topluma geri kazanmamız gerekecek. Ama bunu tek başımıza yapamayız."

ifadelerini kullandı.

Peki ya Ukrayna?

Kılıçdaroğlu'nun Türkiye'nin "Rusya-Ukrayna savaşında Ukrayna'nın yanında olması gerektiğini" söylemesinin hemen ardından kendi partisi CHP'den tepki geldi. TBMM Grup Başkanvekili Özgür Özel; 

“Türkiye ne Ukrayna'yı ne de Rusya'yı feda edemez”

sözleri ile, Türkiye'nin mevcut politikasının doğru olduğunu vurguladı.

Bu görüş MEE'ye konuşan, Ankara'nın arabuluculuk pozisyonunun ve dengeli yaklaşımını sürdürmesi gerektiği konusunda hemfikir olan iki muhalefet yetkilisi tarafından da doğrulandı.

Türkiye'nin muhalefet koalisyonunu oluşturan birbirinden farklı ve önceden savaş halinde olan siyasi partilerin hükümette bir arada kalacaklarına dair "muazzam bir varsayımda" bulunsak bile, onları birleştiren tek politika, bölgeden genel bir geri çekilme ve ABD, AB ve NATO'nun düzlemine girmek istemeleridir.

Kılıçdaroğlu'nun ABD, AB ve NATO'yu memnun etme dürtüsü açık bir şekilde görülmektedir. Türkiye'nin hayati çıkarlarından ödün vermeden bunu yapmanın yolunun ne olacağı ise belirsizliğini koruyor.

Rusya, hangi hükümet iktidarda olursa olsun Türkiye'de Akkuyu Nükleer Santrali'nin inşasına devam edecek. Öte yandan muhalefetin, Katar'ı yüzde 49'unu finanse ettiği bir tank fabrikasından atması, Türkiye'nin çok ihtiyacı olan diğer yabancı yatırımcıları korkutabilir.

Ancak diğer yandan, Ankara'daki iktidar değişikliğinin en keskin şekilde hissedileceği yer Ortadoğu'dur.

Ortadoğu'nun istikrar için güçlü devletlere sahip olması elzemdir. Erdoğan'ın şüphe götürmez hatalarına rağmen başardığı da buydu. Bu açıdan bakıldığında, şimdi Erdoğan'ın kaybetmesi sadece Türkiye için değil, bölge için felaket olabilir.

Tartışma