gdh'de ara...

Middle East Eye: Avrupa, ABD'nin baskıları ve Çin pazarlarına olan ihtiyacı arasında sıkıştı

Avrupa, Çin pazarlarına erişimi kaybederek ekonomik krizin daha da derinleşmesinden korkuyor. Batı, ABD'nin baskısı ile Çin'e karşı, bir Agatha Christie romanı kadar yanlış yönlendirmelerle dolu bir senaryo yazıyor.

1. resim

Avrupa, Çin pazarlarına erişimini kaybederek hayat pahalılığı krizinin daha da derinleşmesinden korkuyor. Ancak Washington'un gazabından daha çok korkuyor.

Batı, Çin ile ilişkileri konusunda bir Agatha Christie romanı kadar yanlış yönlendirmelerle dolu bir senaryo yazıyor.

Son aylarda ABD'li ve Avrupalı yetkililer, sanki yıl 1972'ymiş ve Richard Nixon Beyaz Saray'daymış gibi sözde görüşmeler için Pekin'e koşturdular.

Batı'nın Çin'e yönelik iki yüzlü politikası, geçen hafta İngiltere Dışişleri Bakanı James Cleverly'nin Pekin'e yaptığı ziyaretle açıkça ortaya çıktı. Bu beş yıldır üst düzey bir İngiliz yetkili tarafından yapılan ilk ziyaret olma özelliği taşıyordu.

Cleverly ziyaret sonrasında Çin'den "kopmamanın" ve "hatalardan" kaçınmanın öneminden belli belirsiz bahsetse de İngiliz parlamentosu Cleverly'nin mesajını baltalamak için elinden geleni yaptı.

İngiltere Dış İlişkiler Komitesi, Birleşik Krallık'ın Hint-Pasifik politikası hakkında, Çin yönetimini kışkırtıcı bir şekilde "Birleşik Krallık ve çıkarları için bir tehdit" olarak tanımlayan bir rapor yayınladı.

Komite, geçmiş diplomasiden farklı bir terminolojiyle, Pekin'in bir gün Çin ile "yeniden birleşmesi" gerektiğinde ısrar ettiği Tayvan'dan "bağımsız bir ülke" olarak bahsetti.

Hatta komite İngiliz hükümetinden NATO'daki müttefiklerine Çin'e yaptırım uygulamaları için baskı yapmasını istedi.

Bahisler yükseliyor

Birleşik Krallık parlamentosu Ukrayna'da benzeri olmayan bir nükleer güce karşı kışkırtıcı bir tırmanma potansiyeli olan uzak bir çatışma bölgesine pervasızca karışıyor.

Ancak İngiltere bu konda yalnız değil. Geçtiğimiz yıl NATO ilk kez, Pekin'in "çıkarlarına, güvenliğine ve değerlerine" meydan okuduğunu ilan etmek için etki alanının oldukça dışına çıktı.

Batı için açık bir askeri tehdit oluşturmayan Çin'e karşı bu tırmanışın arkasındaki gücün Washington olduğuna dair çok az şüphe olabilir.

Çin'i Tayvan'dan ayıran ve Pekin'in kapısının eşiği olarak gördüğü 100 mil genişliğindeki su yolu olan Tayvan Boğazı ve çevresinde askeri varlığını her zamankinden daha sıkı bir şekilde hissettirerek riskleri önemli ölçüde arttırdı.

Üst düzey ABD'li yetkililer Tayvan'a ziyaretler gerçekleştiriyor ve bu arada Biden yönetimi Tayvan'a silah sistemleri yağdırıyor. Hatta bunlar da yeterli olmuyor ve Washington Çin'i kızdırmak için Pekin'in komşularını Aukus ve Quad gibi askeri ittifakların içine çekerek Çin'i izole etmeye ve tehdit altında hissettirmeye çalışıyor.

Peki neler oluyor? İngiltere Washington'un nükleer silahlara sahip bir Çin'e karşı tırmandırıcı manevralarını mı destekliyor?

Avrupalı liderler ikiye bölünmüş durumda. Çin mallarına ve pazarlarına erişimlerini kaybetmekten, Ukrayna savaşının tetiklediği hayat pahalılığı krizinin ardından ekonomilerini daha da derin bir resesyona sürüklemekten korkuyorlar. Ancak çoğu, Çin'i izole etmeye ve kontrol altına almaya kararlı olan Washington'u kızdırmaktan daha da çok korkuyor.

Moskova köşeye sıkıştı

Batılı siyasetçiler ve medya, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin "kışkırtılmamış" olduğu yönündeki akıl almaz iddiayı, tıpkı şimdi Çin'e yaptıkları gibi, önceden bir kılıf uydurdukları için tekrarlıyorlar.

Washington, en üst düzey yetkililerinin ve Rusya uzmanlarının Moskova'yı köşeye sıkıştırmanın, sonunda onu Ukrayna'ya karşı önleyici bir saldırıya kışkırtacağı yönündeki uyarılarını görmezden geldi. Neden mi? Çünkü öyle görünüyor ki başından beri amaç buydu.

İşgal ABD'ye, Rusya'yı askeri ve ekonomik olarak etkisiz hale getirmek ve Ukraynalıları piyade olarak kullanarak mevcut vekalet savaşını yürütmesi için bahane sağladı.

Moskova, Çin ile birlikte ABD'nin "tam kapsamlı küresel hakimiyet" sağlamasının önünde bir engel olarak görülüyor.

NATO'yu yardımcısı olarak kullanan Washington, her ne pahasına olursa olsun dünyayı tek kutuplu tutmaya kararlı. Yıldızı sönerken bile küresel, emperyal askeri ve ekonomik gücünü korumak için çırpınıyor.

Ekonomik kıskaç

Brics+, sadece ABD'nin küresel güvenlik düzenlemelerini dikte etme rolünü sona erdirmekle kalmayacak aynı zamanda Washington'un küresel ekonomi üzerindeki hakimiyetini kademeli olarak gevşetecek ve doların dünya rezerv para birimi olarak hakimiyetine son verecek bir politika ile ilerliyor.

Brics+ şu anda dünya enerji kaynaklarının büyük bir kısmını ve küresel GSYİH'nın yaklaşık %37'sini kontrol etmektedir ki bu oran ABD liderliğindeki G7'den daha fazladır.

Dolar dışındaki para birimleriyle ticaret yapma fırsatları çok daha kolay hale geliyor.

Ronald Reagan döneminin hazine yetkililerinden Paul Craig Roberts'ın ifadeleri ile;

"Doların kullanımının azalması, ABD borçları için azalan müşteri arzı anlamına gelir ki bu da doların değişim değeri üzerinde baskı ve artan ithalat fiyatları nedeniyle yüksek enflasyon ihtimali demektir."

Görünen o ki;; ABD savaşmadan pes edecek gibi görünmüyor. İşte bu yüzden Ukraynalılar ve Ruslar şu anda savaş alanında ölüyor. Ve bu yüzden Çin ve geri kalanımız sıradakinin kim olabileceğinden korkmak için iyi bir nedene sahibiz.

Tartışma