gdh'de ara...

Middle East Eye: Kızıldeniz'deki gerilimin kazananı İran ve petrol üreticileri mi olacak?

ABD'nin Kızıldeniz'de kurduğu koalisyon Husilere karşı etkili olabilecek mi? Kızıldeniz'de artan gerilim bölge dengelerini ve enerji piyasalarını nasıl etkileyecek?

1. resim

İngiltere merkezli Middle East Eye'de, son dönemde Kızıldeniz'de yaşanan gerilimin, hem bölge ülkeleri, hem ABD ve İsrail hem de petrol piyasaları açısından öneminin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Bölgede son dönemde Husiler tarafıdnan artan saldırıların ve ABD'nin bu saldırılara karşı oluşturduğu bir 'görev gücünün' gerilimin daha da tırmanması noktasında kritik gelişmeler olduğu belirtilen analizde, Arap ülkelerinin ise Husi saldırılarından zarar görme ihtimalleri olmasına rağmen ABD'nin oluşturduğu görev gücüne katılmadıkları belirtildi.

Analizde ayrıca, yaşanan gelişmelerin enerji piyasaları ve bölge dengeleri üzerindeki olası etkileri hakkında çok sayıda uzman görüşüne yer verildi.

İşte Middle East Eye'de yayınlanan analiz:

Husilerin Kızıldeniz'de balistik füzeler ve insansız hava araçlarıyla düzenlediği saldırılar, enerji fiyatlarında daha büyük bir sıçrama bekleyen bazı uzmanları şaşkına çevirirken petrol piyasası nispeten sakin seyrediyor.

ABD, son günlerde Husilerin Kızıldeniz'de 100 ticari gemiye 10'dan fazla drone ve füze saldırısı düzenlediğini açıkladı. Saldırılar son günlerde yoğunlaştı ve petrol fiyatları nispeten yükseliş gösterdi.

Uluslararası referans noktası olan Brent ham petrol Çarşamba günü yüzde 0,6 artışla varil başına 79,70 dolara yükseldi ve haftalık kazancını yaklaşık yüzde 8'e çıkardı.

Husi saldırıları, küresel ham petrol ve petrol ürünlerinin yaklaşık yüzde dokuzunun geçtiği Kızıldeniz'deki stratejik bir tıkanma noktası olan Bab el Meandeb Boğazı çevresinde yoğunlaştı.

Columbia Üniversitesi Küresel Enerji Politikası Merkezi uzmanı Karen Young Middle East Eye'a yaptığı değerlendirmede;

"Petrol piyasalarındaki risk primi beklendiği kadar yüksek olmadı"

ifadelerini kullandı.

Emtia veri firması Kpler'de analist olan Viktor Katona ise;

"Bence piyasa ortaya çıkabilecek sonuçların etkisini büyük ölçüde küçümsüyor"

değerlendirmesinde bulundu.

Piyasanın Kızıldeniz'deki aksaklıklar konusunda kayıtsız göründüğünü belirten Katona, boğazın kuzeyindeki Süveyş Kanalı'ndan geçen günlük ortalama yedi milyon varil ham petrol ve petrol ürünleri akışının Aralık ayında yarı yarıya azalma yolunda ilerlediğini kaydetti.

Ancak uzmanlara göre petrol piyasasının temelleri, küresel enerji akışının yeniden düzenlenmesi ve Husiler ile Tahran'daki destekçileri arasındaki stratejik hesaplar fiyatları kontrol altında tutuyor olabilir.

Goldman Sachs Husilere karşı

Husi saldırıları, petrol üretiminin yeni bir rekora ulaştığı ABD de dahil olmak üzere yeni arzla dolup taşarken gerçekleşti. Tahran ve Washington arasında Gazze'deki savaş nedeniyle yaşanan gerginlikler İran'ın artan petrol ihracatını azaltmadı.

Yemen'in başkenti Sana'yı 2014'te ele geçiren ve Suudi Arabistan ile müttefiklerine karşı sekiz yıl süren bir savaşa girişen İran destekli Husiler değerli bir toprak parçasını ellerinde tutuyor ve Husi yetkililer Bab al Mendeb boğazını kapatmakla tehdit ediyor.

En dar noktasında sadece yaklaşık 30 kilometre genişliğinde olan boğaz, tanker trafiğini gelen ve giden gemiler için sadece 3.2 kilometre genişliğinde iki kanalla sınırlıyor.

Önemli bir tıkanma noktası olmasına rağmen, piyasaları ve politika yapıcıları en çok endişelendiren arter, İran'ı Körfez ülkelerinden ayıran ve dünyada tüketilen petrolün yüzde 30'unun geçtiği Hürmüz Boğazı.

Enerji devi BP, bu hafta "kötüleşen güvenlik durumunu" gerekçe göstererek Kızıldeniz üzerinden yapılan tüm sevkiyatları durduracağını açıkladı. Norveç merkezli petrol tankeri şirketi Frontline da gemilerini Afrika etrafından daha uzun bir yolculuğa yönlendirdiğini söyledi.

Vortexa'da ham petrol piyasası analisti olan Armen Azizian MEE'ye verdiği demeçte, Yemen kıyı şeridine yakın tankerlerin güvenlik önlemi olarak konumlarını gizlemek için farklı yerlere sinyaller göndermeye başladığını söyledi. Saldırılar nedeniyle Ortadoğu'dan Avrupa'ya giden tanker gemilerinin nakliye ücretleri de arttı.

Azizian MEE'ye yaptığı açıklamada, bu eylemlerin enerji tedariki taşıyan gemi sahipleri ve operatörlerinin Husi tehdidine ilişkin endişelerinin bir göstergesi olduğunu belirterek;

"Ancak genel olarak enerji akışının önemli ve kalıcı bir şekilde yeniden yönlendirilmesi pek olası görünmüyor"

ifadelerini kullandı.

Rus ve Suudi gemileri güvende

S&P'de enerji kanalları baş analisti olan Fotios Katsoulas MEE'ye yaptığı değerlendirmede; Kızıldeniz'de Afrika'ya yönelen gemilerin, küresel filonun sadece küçük bir bölümünü temsil ettiğini, bunun nedeninin ise Kızıldeniz'de faaliyet gösteren tankerlerin büyük bir bölümünün Rus ham petrolü taşıması olduğunu iddia etti.

Ukrayna'daki savaştan bu yana Körfez'deki Arap ülkeleri petrol piyasasında Rusya ile yer değiştirerek satışlarını Avrupa'ya yönlendirirken, Moskova petrol sevkiyatlarını Asya'ya yönlendiriyor.

Enerji ticaretinin küresel olarak yeniden düzenlenmesi Kızıldeniz'deki tanker trafiğini artırdı, ancak sektördeki çok az kişi bu trafiğin Husilerin hedefine gireceğine inanıyor.

Katsoulas bu gelişme ile ilgili;

"Geçen yıldan bu yana Süveyş Kanalı'ndan geçen tankerler açısından artan faaliyet, öncelikle Rus tankerlerinin Avrupa'dan uzaklaşarak Hindistan ve Çin'e yönelmesinden kaynaklanıyor ve bu gemiler Husiler tarafından hedef alınmayacaktır."

değerlendirmesinde bulundu.

Husiler sadece İsrail bağlantılı gemileri vurduklarını söylüyorlar ama İsrail'le çok az bağı olan ya da hiç bağı olmayan bazı gemiler de vuruldu.

Geçtiğimiz günlerde Husiler tarafından saldırıya uğrayan bir geminin Norveçli sahibi, grubun gemisine saldırmak için yanlış endüstri ticaret verilerine dayandığını ve İsrail ile bağlantıları olmadığını savundu.

Yine de sektördeki uzmanlar ve Batılı yetkililer Husilerin saldırılarını nokta atışı yapma konusunda sofistike bir beceri gösterdiğini söylüyor.

Kpler'den Katona MEE'ye yaptığı değerlendirmede;

"Husiler Batılı olmayan petrol tankerlerini vurmama konusunda son derece hassas davrandılar. Kızıldeniz'de çok sayıda Suudi, Irak ve Rus tankeri var ve Husiler tek bir tanesini bile vurmadı.”

ifadelerini kullandı.

Ukrayna'nın işgali nedeniyle Kızıldeniz'de Katar'dan Avrupa'ya LNG taşıyan gemilerin sayısında bir artış yaşandı ancak Doha'nın İran'la samimi ilişkileri göz önüne alındığında Husilerin bu gemileri vurmasını bekleyenlerin oranı çok az.

Husiler Suudi ya da Birleşik Arap Emirlikleri'nin petrol altyapısını vurmaktan da kaçınıyorlar.

Goldman Sachs analistleri yayınladıkları notta, şu ana kadar üretime yönelik riskin sınırlı olmasının fiyatlar üzerinde baskı oluşturan bir diğer faktör olduğunu belirtti.

"Körfez ülkelerinin gözü korktu"

Geçtiğimiz hafta ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby, İran'ın Husilere saldırıları gerçekleştirmeleri için "araç, gereç, kabiliyet ve silah" sağladığının açık olduğunu iddia etti. Ancak İran'ın bunları yönlendirip yönlendirmediği sorulduğunda kaçamak cevaplar verdi.

Adının açıklanmaması kaydıyla MEE'ye konuşan batılı bir askeri yetkili Husilerin hedef alma pratiğinin grup liderliği ile Tahran arasında çok daha yakın bir koordinasyona işaret ettiğini iddia etti.

Yetkili yaptığı açıklamada;

"İran Devrim Muhafızları Yemen'de güçlü bir şekilde varlık gösteriyor. Husilerin sofistike saldırıları da İran tarafından yapılan bir yönlendirmeye işaret ediyor."

ifadelerini kullandı.

Husiler şu anda Yemen'deki çatışmalara verilen arayı uzun vadeli bir barış anlaşmasına dönüştürmek için Suudi Arabistan'la doğrudan görüşmeler yürütüyor ve analistler bu görüşmelerin Husilerin kuzey Yemen'deki hakimiyetini pekiştireceğini söylüyor.

Arap Körfez Ülkeleri Enstitüsü'nde kıdemli araştırmacı olan Ali Alfoneh ise yaptığı değerlendirmede;

"Burada İran ve Husilerin çok fazla hesabı var. Şu anda Suudi petrol tankerlerini vurmak için hiçbir sebepleri yok. Ancak ABD ve İsrail gemileri hakkında bunu söyleyemeyiz.”

ifadelerini kullandı.

ABD geçtiğimiz hafta, Kızıldeniz'deki gemileri korumak için bir deniz görev gücü oluşturduğunu duyurdu ve sadece bir Arap ülkesi operasyona katıldığını açıkladı: Bahreyn Krallığı.

Husiler ise bu gelişmenin hemen ardından ABD güçleri tarafından saldırıya uğramaları halinde karşılık verecekleri uyarısında bulundu ve Arap komşularını koalisyona katılmamaları konusunda uyardı.

Körfez ülkeleri, halklarının Gazze'deki İsrail saldırıları nedeniyle öfkelendiği bir dönemde İsrail'in yanında yer aldıkları izlenimi doğacağı endişesiyle bu gruba katılmakta isteksiz davranıyor.

Uzmanlara göre Suudi Arabistan Husilerin saldırılarından endişe duysa da, Riyad muhtemelen kendi mallarının vurulmamış olmasıyla teselli buluyor.

Arap Körfez Ülkeleri Enstitüsü'nde kıdemli araştırmacı olan Ali Alfoneh bu gelişmeler hakkında yaptığı değerlendirmesinde ise;

"İran ve Husiler Arap komşularının gözünü korkutmayı başardı. Körfez ülkelerinin İran'la savaşarak kaybedecekleri çok şey var ve İran'ın da kaybedecek hiçbir şeyi yok. Husiler ve İran çoktan kazandı."

iddiasında bulunuyor.

Tartışma