Middle East Eye: Türkiye hayati bir enerji merkezi ve arabulucusu haline gelebilir
Türkiye, jeopolitik konumu, fiziki altyapısı, ithalat hacmi ve İstanbul'daki enerji borsası ile bir enerji merkezi haline gelebilir. Arz güvenliği ve mevcut gerçeklikler doğrultusunda Avrupa'nın Türkiye ile enerji işbirliği yapması rasyonel bir tercih olacaktır.
Türkiye enerji politikasını doğru ayarlarsa, kısa sürede güçlü bir gaz ticaret merkezi ve Rusya ile Avrupa arasında hayati bir enerji arabulucusu haline gelebilir.
Rusya'nın Şubat ayında Ukrayna'yı işgal etmesi şüphesiz enerji fiyatları üzerinde büyük bir etki yaratmıştır.
Avrupa ülkeleri, doğal gaz, petrol ve kömür ithalatında büyük ölçüde Rusya'ya bağımlıdır. Bu ağır bağımlılık ve alternatif kaynakların yokluğu, 2022-23 ve 2023-24 kışlarının Avrupa için en zoru olabileceğini gösteriyor. Ve Türkiye yakında Avrupa'nın enerji krizini hafifletmeye yardım edecek bir konuma gelebilir.
AB, 2021'de ihtiyacının yüzde 45'i olan 155 milyar metreküp doğal gazı Rusya'dan ithal etti. Aynı yıl AB, petrolünün yüzde 27'sini ve kömürünün yüzde 46'sını Rusya'dan ithal etti. Son on yıldır AB, Rusya'ya olan bağımlılığını azaltmaya çalışıyor ancak yine de 2021'de toplam enerji ihtiyacının yüzde 66'sını 99 milyar Euro (105 milyar $) ödeyerek Moskova'dan satın aldı.
Avrupa'nın büyük bir kısmı, Rus gazının yerini alacak alternatif ve kalıcı bir çözüm arıyor. Öte yandan, Avrupa ile yaşanan gerginliğe rağmen Rusya, Avrupa doğal gaz piyasasına (en azından Macaristan ve bazı Balkan ülkeleri gibi onu satın almak isteyen bazı güney Avrupalı aktörlere) ihracatına devam etmek istiyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu ayın başlarında, Avrupa'nın en büyük gaz merkezi olmayı amaçlayan Türkiye'de bir gaz depolama ve dağıtım merkezi kurmayı önerdi. Rusya son yirmi yılda Avrupa enerji piyasasındaki liderliğini sürdürürken, Türkiye kuzey komşusuyla rekabet edebilmek için kendisini bir gaz ticaret merkezi haline getirmek için yol alıyor.
2000'li yıllarda Türkiye'nin doğal gaz piyasası ve altyapısı hızla büyümüş, AB'nin alternatif arz kaynaklarına olan ihtiyacı arttıkça yeni boru hattı projeleri ön plana çıkmıştır.
Türkiye; yüksek bir doğal gaz tüketimi ve ithalat hacmine, gelişmiş bir pazara, iyi bir fiziki altyapıya ve İstanbul, Epias'ta önemli bir gaz ticaret merkezi haline gelmesine olanak verebilecek bir enerji borsasına sahiptir. Bütün bunlar, Türkiye'nin her iki tarafı da tatmin edecek bir aktör olarak ortaya çıkabileceği anlamına geliyor.
Türkiye, bu ayın başlarında Türkiye Enerji Bakanı Fatih Dönmez'in Azerbaycan'dan Türkiye ve Avrupa'ya doğal gaz ulaştıran Trans Anadolu Doğal Boru Hattı'nın (Tanap) kapasitesini 32 milyar metreküpe çıkaracağını duyurmasıyla büyük bir adım attı.
Türkiye, yıllık toplam taşıma kapasitesi 16 milyar metreküp olan Tanap'tan Türkiye yılda 6 milyar metreküp doğal gaz ithal ediyor.
Rusya'dan Türkiye'ye Karadeniz altından geçen Rusya liderliğindeki TürkAkım boru hattı, her biri yıllık 15.75 milyar metreküp taşıma kapasitesine sahip iki ayrı hattan oluşuyor. Hatlardan biri Rus doğal gazını Türkiye pazarına, diğeri ise Bulgaristan üzerinden Avrupa pazarlarına ulaştırıyor.
Ancak TürkAkım'ın mevcut durumu, Türkiye'nin Putin'in olmasını istediği gaz merkezi olması için henüz yeterli değil. Enerji projeleri yapıları gereği uzun vadeli amaçlar ve yüksek yatırım maliyetleri ile hayata geçirilmektedir. Bu nedenle, politik, teknik ve ekonomik fizibiliteye sahip olmaları gerekir.
Yani Türkiye'nin daha fazla çalışmaya ihtiyacı var. TürkAkım'da üçüncü ve muhtemelen dördüncü bir hattın inşa edilmesi daha fazla gazın taşınmasına yardımcı olabilir, ancak türbinlere ve Avrupalı inşaat şirketlerine uygulanabilecek olası yaptırımlar nedeniyle bunların inşasında teknik sorunlar yaşanabilir.
Ayrıca, boru hatlarının yedek parçaları batılı ülkeler tarafından sağlanmasaydı, bakımları da mümkün olmazdı. Ve birkaç yılda tamamlansalar bile, AB ülkelerinin Rus gazını alıp almayacağı belli değil.
En gerçekçi seçenek, Rus gazının İstanbul'daki Epias enerji borsasında diğer gaz kaynaklarıyla ticarileştirilmesi, Trakya'da kurulacak bir merkezde fiziksel olarak harmanlanması ve ardından Avrupalı alıcılara ulaştırılmasıdır.
Rusya, Ankara ile yaptığı uzun vadeli sözleşmelerde esnek olmalı ve Türkiye'ye yeniden ihracat hakkı vermelidir. Ayrıca, Rus gazının mevcut fiyat formülü ve fiyatları gözden geçirilmelidir.
Karadeniz rezervleri
Türkiye Avrupa'ya başka alanlarda yardım etmeye çalışıyor. Türkiye, Ankara'nın köklü sıvılaştırılmış doğal gaz terminalleri sayesinde Haziran ayında Bulgaristan'a bir miktar gaz tedarik etti.
Türkiye, iki LNG terminali ve iki yüzer LNG depolama ve yeniden gazlaştırma ünitesi (FSRU) ile günde 133 milyon metreküp doğal gaz gönderme kapasitesine sahiptir.
Botaş'ın bu yıl içinde tamamlanarak faaliyete geçecek olan Marmara Ereğlisi LNG terminali ve Saroz Körfezi FSRU, İstanbul ve Marmara bölgesinin arz güvenliğine katkı sağlamanın yanı sıra, Gelecekte Trakya üzerinden Bulgaristan, Romanya, Ukrayna ve diğer Güneydoğu Avrupa ülkelerine de yeni bir alternatif olabilir.
Türkiye, 2020 yılında Karadeniz rezervlerinde bulduğu kendi gazını da üretmeye başlamayı hedefliyor. Türkiye enerji bakanlığı, 540 milyar metreküp rezervi olan Sakarya sahasından ilk gazı önümüzdeki baharda pompalamayı hedefliyor.
Türkiye ayrıca kendi gazını 2026 yılı sonuna kadar yıllık 14-15 milyar metreküp üretmeyi, 2029 yılına kadar ise yılda 19-20 milyar metreküp ile bu üretimi daha da yüksek noktaya taşımayı hedefliyor.
Diğer yandan Türkmenistan ve Irak gazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşınması gibi bazı alternatifler de var.
Bu imkansız olmayacak, ama kolay da olmayacak. Çünkü bir Trans-Hazar Boru Hattı inşa etmek için İran'ın rızası gerekecek ve Rusya muhtemelen bölgedeki geleneksel hakem olduğu için müzakereleri engelleyecek.
Aynı şey Kuzey Irak'taki gaz için de geçerli, çünkü ülkedeki istikrarsızlık ve Bağdat'taki Irak merkezi hükümeti ile Erbil'deki Bölgesel Kürt Yönetimi (KBY) arasındaki anlaşmazlık, Irak gazının Avrupa için geleceğini şimdilik sorunlu hale getiriyor.
İsrail ve Doğu Akdeniz gazının Türkiye'ye ulaştırılması ticari nedenlerden çok bölgedeki siyasi sorunların çözülmesine ve karşılıklı güvenin tesis edilmesine bağlıdır.
Türkiye'nin arabulucu rolü
İsrail'de mevcut siyasi tablo devam ederse, Tel Aviv'in Türkiye ile ilişkilerinde normalleşme süreci hızlanacak ve enerji alanında işbirliği yeniden gündeme gelecektir.
Doğu Akdeniz gazı için en kısa, en ucuz ve en uygun yol seçeneğinin Türkiye olduğu unutulmamalıdır. Avrupa'nın derinleşen enerji krizi, Türkiye'ye giden boru hattının güzergahı, deniz yetki alanları ve Kıbrıs sorunu gibi diğer sorunların da çözümüne katkı sağlayabilir.
Tüm bu projeler, siyasi iradeyle bile, kendi sorunlarını çözmek ve sonuçlandırmak için en az dört yıl gerektirecektir. Türkiye enerji oyununu doğru kurarsa, önümüzdeki yıllarda tüm bu gaz kaynaklarını değerlendirerek bir gaz ticaret merkezi haline gelebilir.
Türkiye, rekabetçi fiyatlarla rüzgar çiftliği türbinleri ve güneş panelleri üretmek, düşük nakliye maliyetleri ve güçlü araştırma kaynakları ve bilimsel altyapı gibi yenilenebilir enerji programları ile de Avrupa'ya yardımcı olabilir.
Şüphesiz Avrupa'nın derinleşen enerji krizine kısa vadede hızlı ve kalıcı bir çözüm bulmak kolay olmayacaktır. Arz güvenliği, ekonomi ve mevcut siyasi gerçeklik doğrultusunda Avrupa'nın Türkiye ile enerji işbirliğini artırması rasyonel bir tercih olacaktır.
Rusya ile Ukrayna arasında son aylarda imzalanan tahıl koridoru anlaşmasında olduğu gibi Türkiye, enerji krizinin çözümünde Avrupa ile Rusya arasında arabulucu rolü oynayabilir.