Middle East Eye: Türkiye, kendi sınırlarının ötesindeki stratejisinde yeni bir aşamaya geçti

Türk ordusu geçen ay Suriye'nin kuzeyinde ve Irak'ın kuzeyinde bulunan silahlı gruplara karşı hava saldırıları düzenleyerek Türkiye'nin kendi sınırlarının ötesindeki stratejisinde yeni bir aşamaya geçti.

Operasyon ilk olarak 13 Kasım'da İstanbul İstiklal Caddesi'nde altı kişinin ölümüne ve onlarca kişinin yaralanmasına neden olan bombalı saldırıya misilleme olarak tanımlandı ancak bu son askeri operasyon tepkisel olmaktan öte bir şey barındırıyor.

Gerçekten de, Pençe-Kılıç Harekatı'nın zamanlaması, kapsamı, hedefleri ve metodolojisi, Türkiye'nin PKK ve onun Suriye kolu YPG'ye karşı koyma stratejisinde bir paradigma değişikliğine işaret ediyor.

Türkiye'nin Savunma Bakanlığı'na göre son hava operasyonunda, Suriye ve Irak'ta sığınaklar ve mühimmat depoları da dahil olmak üzere 89 hedefi imha etti. Operasyon, Ankara'nın PKK'yı İstanbul bombalama olayını gerçekleştirmekle suçlamasından sadece birkaç gün sonra geldi.

Askeri operasyonun içeriğini hava harekatının yanı sıra, yoğun topçu bombardımanı ile desteklenen düzinelerce konvansiyonel insansız hava aracını da kapsadığı bildirildi. Türkiye savunma bakanlığı operasyon sırasında Irak'ta, Kandil, Asos ve Hakurk'un, Suriye'de ise Kobane, Tel Rıfat, Cizre ve Derik'deki hedeflerin vurulduğunu açıkladı.

Konvansiyonel uçaklar Suriye hava sahasına girmedi. Türk ordusu bunun yerine isabetli güdüm kitleriyle çalıştırılan havadan karaya mühimmatlara güvendi. Özellikle İHA'lar, Türk Hava Kuvvetleri'nin F-16'ları konuşlandırma riskini almadığı hassas hedeflere karşı sürekli gözetleme ve anında angajman yaparak hava operasyonunda önemli bir rol oynadı.

Ancak Türk Hava Kuvvetleri, Irak'ta F-16'larını uçurdu. Türkiye'nin Irak'ın kuzeyindeki rutin saldırıları ile son harekat arasındaki fark, hem yoğunluğu hem de Suriye'deki saldırıyla eş zamanlı olmasıydı.

Agresif Yaklaşım

Pençe-Kılıç Harekatı, Türkiye'nin PKK ve YPG'ye karşı stratejisinde, operasyonel ve taktik düzeyde gözlemlenebilen yeni bir paradigmayı ortaya koymaktadır.

Operasyon stratejik düzeyde, Ankara'nın her iki ülkede de algılanan Kürt tehdidine karşı koordinasyonu artırdığını, hem hava hem de topçu saldırılarını kullanarak Irak ve Suriye'de eşzamanlı bir angajmana yöneldiğini gösteriyor.

Bu yeni paradigma, Türkiye'nin YPG'yi kuzey Suriye'den çıkarma hamlesinin operasyonel düzeyde ve kararlı olarak yeniden başlamasını içeriyor. Bu süreç şüphesiz, yerel, bölgesel ve uluslararası alanlardaki gelişmelerin optimizasyonuna dayanıyor.

Bu bağlamda Türkiye, geçtiğimiz Nisan ayında Irak'ın kuzeyindeki PKK mevzilerini hedef almak üzere başlattığı Pençe Kilit Harekatı ile hedeflerine neredeyse ulaşmış görünüyor. Şimdi, görünüşe göre Türkiye “Pençe” kavramını Suriye'ye yaymayı hedefliyor.

Bu yeni paradigma taktik düzeyde ise, hem Türkiye sınırına yakın hedefleri hem de Suriye ve Irak'ın derinliklerindeki hassas stratejik hedefleri vurmak için çok çeşitli silahların bir araya getirilmesini içeriyor. Türk ordusu, tam teşekküllü bir kara saldırısı olmadan da buradaki silahlı gruplara karşı angajman yöntemlerini artırabildiğini ortaya koyuyor.

Giderek daha agresif hale gelen bu angajman yapısı, Suriye'de yeni ve kapsamlı bir sınır ötesi operasyonu başlatılana kadar muhtemelen Suriye ve Irak'taki çatışma ortamına hakim olacak ve onu şekillendirecektir.

Pençe-Kılıç Operasyonu sona ermedi ve yeni bir sınır ötesi askeri saldırı başlatmak için en iyi fırsat Türkiye'nin eline gelene kadar, hem Irak'ta hem de Suriye'de değişen yoğunlukta devam edebilir.

İstanbul'un bombalanması, zaten Pençe-Kilit Harekatı'nın sona ermesinden sonra başlayacak olan böyle bir operasyonu başlatmak için tek başına yeterli bir sebep değil. Ancak İstanbul saldırısı, Türkiye'yi yeni muharebe stratejisini planlanandan daha erken açıklamaya itmiş olabilir ve mevcut harekat, gelecekteki kara operasyonları için ortamı şekillendiriyor.