gdh'de ara...

Middle East Monitor: Güney Kafkasya yeni bir savaş alanı haline mi gelecek?

Türkiye, İran, Pakistan ve Hindistan, 2020 Dağlık Karabağ savaşı ve Ermenistan ile Azerbaycan arasında devam eden sınır çatışmalarının ardından bölgede nüfuzlarını artırmak için yarışıyorlar.

1. resim

Güney Kafkasya bölgesi, nüfuz için rekabet eden ve kendi çıkarlarını geliştirmek isteyen dış güçlere yabancı değil.

Örneğin bölge; Soğuk Savaş sırasında bölge, Batı ile eski Sovyetler Birliği arasındaki ideolojik çatışmanın ön saflarında yer aldı. Ayrıca bölgenin Orta Doğu'ya yakınlığı nedeniyle, Sovyetler Birliği, İran ve Türkiye de etkisini göstermek için Kafkasya'yı kullanmaya çalıştı.

Bugün de Türkiye, İran, Pakistan ve Hindistan, 2020 Dağlık Karabağ savaşı ve Ermenistan ile Azerbaycan arasında devam eden sınır çatışmalarının ardından bölgede nüfuzlarını artırmak için yarışıyorlar.

Rusya, çevre devletler arasında Sovyet sonrası etki alanını korumakta açıkça kararlı olduğu için, Güney Kafkasya kendisini bir kez daha vekalet çatışmaları için bir alan olmuştur. Azerbaycan'ın lehine sonuçlanan 2020 Karabağ savaşı, yaygın olarak Türkiye ile Rusya arasında bir tür ayrılık olarak görülüyordu.

Ancak Moskova ve Ankara, Suriye ve Libya gibi diğer çatışmalardaki farklılıklarına rağmen, Azerbaycan'da da işbirliği yapmayı ve ilişkileri dengelemeyi başardılar.

Her iki ülkenin de Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (CSTO) üyesi olduğu göz önüne alındığında, Ermeni hükümeti ve Ermeni halkı, Rusya'nın ihtiyaç duydukları zamanlarda ülkelerini destekleme konusundaki başarısızlığını eleştiriyor ve güvensizlik duyuyor.

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, herhangi bir olası çatlaktan yararlanma fırsatını değerlendirerek geçen ay Erivan'a tarihi bir ziyarette bulundu, Bakü'yü kınadı ve Ermenistan ile olası güvenlik garantilerini tartıştı. Bununla birlikte, Batı'nın ve daha özel olarak AB'nin ikiyüzlülüğü ise, enerji zengini Azerbaycan'a kur yapması ile ortaya çıktı.

Türkiye ise pan-Türkizmin bir savunucusu olan Azerbaycan'ı, Nahçıvan bölgesi ile birleştiren bir ulaşım projesi olan Zengezur koridorunu kurmak için Bakü ile birlikte çalışmaya hevesli. Bu gerçekleşirse, İran'ın bölgedeki çıkarlarını da büyük ölçüde zedeleyecektir. İran bu bölge ile bir kara sınırını paylaşıyor ve Ermenistan ile güçlü bağlarını sürdürüyor.

Tahran açısından bu, Türkiye'yi Orta Asya'ya ve Doğu'ya bağlayan rolünü kaybedeceği için, kırmızı bir çizgidir.

İran'ın baş düşmanı İsrail, İran'ın komşusu Azerbaycan ile ittifakı değerli buluyor. İsrail, enerji ihtiyacının yüzde 40'ını sağlaması nedeni ile Bakü'nün üçüncü büyük ihracat destinasyonu. İsrail de Azerbaycan'ın ana silah tedarikçisi oldu ve 2020'deki silah ithalatının neredeyse yüzde 70'ini gerçekleştirdi.

Güney Kafkasya'nın karmaşık ve paradoksal jeopolitiği nedeniyle, Müslüman Azerbaycan'da İsrail bayraklarının dalgalanırken, Hıristiyan Ermenistan'da ise İran bayraklarının dalgalandığı görülüyor.

Güney Asya komşuları Pakistan ve Hindistan arasında da, Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki gerginlikte vekalet yoluyla bir rekabet yaşanıyor. Ve bütün bu dengeler nedeni ile Güney Kafkasya şimdi daha da karmaşık hale geliyor.

Türkiye'nin izinden giden Pakistan, Aralık 1991'de Azerbaycan'ın bağımsızlığını tanıyan dünyada ikinci ülke oldu. Bu yılın Haziran ayında da 30 yıllık diplomatik ilişkilere imza attılar. Pakistan, dünyada Ermenistan'ı devlet olarak tanımayan tek ülke olmasıyla da dikkat çekiyor.

Bu politika, İslamabad'ın Bakü'nün "toprak bütünlüğünü savunma hakkını" destekleyerek, son olarak geçen ayki sınır çatışmalarında, Dağlık Karabağ anlaşmazlığı konusunda Azerbaycan ile dayanışmasından kaynaklanmaktadır. Buna karşılık, Ermenistan da, üç kez savaşa neden olan tartışmalı Keşmir sorunu konusunda Pakistan'ın düşmanı Hindistan'ın yanında yer aldı.

Bakü ve İslamabad arasındaki askeri bağlar, yakın ilişkilerinin otuz yılı boyunca büyüdü ve geçen yıl Türkiye, Pakistan ve Azerbaycan arasında Bakü'de düzenlenen "Üç Kardeş - 2021" adlı ilk ortak askeri tatbikatın ardından önemli ölçüde iyileştirildi. Ayrıca, Azerbaycan daha önce Pakistan-Çin JF-17 Thunder savaş uçaklarını satın almakla ilgilendiğini ifade etmişti.

Siyasi olarak, üç ülke de Temmuz 2022'de mevcut bağları güçlendirmeyi, parlamentolar arası diyaloğu derinleştirmeyi ve birbirlerinin toprak iddialarına desteği yinelemeyi amaçlayan İstanbul Deklarasyonu'nu imzaladı.

Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Hindistan bu gelişen üçlü anlaşmayı endişeyle algılıyor. Geçen hafta The Economic Times, Azerbaycan'ın Ermenistan'a karşı kazandığı zaferin "Türkiye-Pakistan askeri işbirliği için olası bir motivasyon" oluşturduğunu ve "Hindistan için artık görmezden gelemeyeceği bir uyarı sinyali" olduğunu yazdı.

Bu durum, Hindistan'ın Pinaka çok namlulu roketatarlarının ilk ihracatı da dahil olmak üzere, Ermenistan'a füze, roket ve mühimmat ihracatı yapmasına neden oldu. Anlaşmanın değeri henüz açıklanmasa da, 250 milyon dolar değerinde olduğu ve önümüzdeki birkaç ay içinde tamamlanacağı bildiriliyor.

Hintli askeri analist ve emekli Hava Kuvvetleri pilotu Vijainder Thakur'a göre, bu hamle yalnızca Hindistan'ın denizaşırı silah endüstrisi için bir atılım değil, aynı zamanda ülkenin dış çatışma bölgelerine aleni müdahaleden kaçınma politikasında bir paradigma değişikliği yaptığı anlamına da geliyor.

Hintli Orta Asya uzmanı KN Pandita, "Hindistan'ın Ermenistan'a desteğinin kapsamını genişletmesi gerekecek. Afgan Ulusal Ordusu örneğinde olduğu gibi Ermeni savaşçıları en son savaş taktikleriyle eğitmeli." açıklamasında bulundu.

Tüm bu dengeler ve jeostratejik önemi nedeniyle Güney Kafkasya bir kez daha vekalet çatışmaları için "verimli bir zemin" haline gelmiştir.

Soğuk Savaş sırasında, ABD ve SSCB arasındaki nükleer caydırıcılık, bu bölgenin bir vekalet savaşı merkezi olmasında önemli rol oynadı. Bu nedenle nükleer silahlı rakipler olan Pakistan ve Hindistan'ın da, kendilerini Güney Kafkasya'da dolaylı bir çatışma içinde bulmaları muhtemeldir.

Tartışma