Middle East Monitor: ABD ve İsrail, “geçici liman” ile ikinci bir Nakba mı hazırlıyor?
ABD ve İsrail, Gazze kıyılarında kurduğu “geçici liman” ile ikinci bir Nakba mı hazırlıyor? İsrail, Filistin halkını nereye sürmeyi planlıyor?
İngiltere merkezli yayın organlarından Middle East Monitor'de, ABD'nin BM gibi uluslararası kurumlardaki izlediği politikaların ve İsrail'in Gazze konusunda nihai planının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
ABD'nin BM'de kabul edilen “ateşkes” kararı ile ilgili aslında ikiyüzlü bir tutum sergilediği belirtilen analizde, kararda “kalıcı” ateşkes çağrısı yapılmadığına ve iki tarafın ismini vermekten kaçınarak başka bir planı olduğuna dikkat çekildi.
Analizde ayrıca, Gazze kıyısında inşa edilen "geçici limanın" ardındaki gerçek niyetin de farklı olduğu iddia edildi.
İşte Middle East Monitor'de yayınlanan analiz:
Çeşitli kesimlere göre; Washington'un geçtiğimiz Pazartesi günü BM Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen kararda çekimser oy kullanması gerçekten şaşırtıcı oldu.
Bu karar, ABD'nin kalıcı ateşkes çağrısını reddeden tutumuyla uyumlu bir karardır zira kararda sadece "Ramazan ayı boyunca acil ateşkes" çağrısı yapılmakta ve bunun "uzun vadeli ve sürdürülebilir bir ateşkese yol açması" temennisi yer almaktadır.
Kararda "kalıcı" terimi kullanılmamış, bunun yerine nihai kalıcılığı değil, varoluş süresini ifade eden "sürekli" terimi kullanılmıştır.
Karar taslağını hazırlayan taraflar, metnin Amerikan ve Arap pozisyonlarını uzlaştırması için Washington'u tatmin edecek ifade ve kavramları kullanmak için özel bir çaba sarf etti.
Taslakta sivillere yönelik tüm şiddet eylemleri ve saldırılar ile tüm terörizm eylemleri kınanıyor ve rehine almanın uluslararası hukuka göre yasak olduğu yineleniyordu.
Bu kez karar, şimdiye kadar ABD'nin pozisyonuna bağlı kalan ve Washington'la birlikte veto etmek yerine bir kez çekimser kalmak dışında buna karşı çıkmaya cesaret edemeyen İngiltere'nin de destekleyebileceği bir şekilde geldi.
ABD yönetiminin Pazartesi günü çekimser kalmasını gerekçelendirirken kararda Hamas'ın adının geçmediğine işaret etmesine gelince, bu kimseyi kandıramayacak kadar zayıf bir bahanedir zira kararda uluslararası yardımların girişine izin verilmesi gerektiğinden bahsedilirken bile İsrail'in adı geçmemiştir.
İki tarafın ismini vermekten kaçınmak, kararın dayandığı uzlaşmalardan biriydi.
Gerçek şu ki Washington'un çekimser kalması İsrail'in öfkesinin bir kısmını absorbe etme çabasıydı. Böylece Washington İsrail'in reddettiği bir karar üzerinde BM Güvenlik Konseyi'nin uzlaşmasına katılıyormuş gibi görünmeyecekti.
İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz geçtiğimiz Cumartesi günü BM'yi, mevcut Genel Sekreteri Antonio Guterres'in liderliğinde "terörü barındıran ve cesaretlendiren anti-Semitik ve İsrail karşıtı bir organ" haline gelmekle suçlamıştı.
Bu, İsrail'in politikalarına yönelik her türlü eleştiriyi Yahudi karşıtı olarak yaftalama yönündeki alışılagelmiş politikasını yeni bir aşırılık ve kabalık düzeyine taşıdı.
ABD Başkanı Joe Biden yönetimi ise ikiyüzlülükte yeni bir seviyeye ulaşmıştır.
İsrail'in Gazze'deki Filistinlilere yönelik soykırım savaşının başından beri yaptığı gibi İsrail'e silah ve teçhizat sağlamaya devam ederek soykırıma tamamen ortak olmaktadır. Bu da ABD ve Siyonist devlet tarafından herhangi birine karşı yürütülen ilk açık ortak savaş anlamına gelmektedir.
Her ne kadar Benjamin Netanyahu ABD'nin veto kullanmak yerine çekimser kalmasına sinirlenip stratejik konulardaki danışmanlarından birinin başkanlığındaki İsrail heyetinin Washington'a yapacağı ziyareti iptal etmiş olsa da, İsrail o zamandan beri toplantının yeniden planlanmasını talep etmektedir.
Ayrıca Netanyahu'nun koalisyon hükümetinin Savunma Bakanı ve mevcut askeri harekatın başlangıcında kurulan savaş kabinesinin üyesi Yoav Gallant, Pazartesi günü Washington'a gitti.
Gallant'ın ziyareti Netanyahu'nun iptal ettiği ziyaretten çok daha önemli.
Gallant ABD başkentine vardığında işgal ordusunun kaçınılmaz olarak Refah'ı işgal edeceğini ilan etti. Biden yönetimine Refah işgalini nasıl paketleyecekleri konusunda danışmaya geldi ki böylece Amerikalılar için son derece hassas hale gelen insani kaygıları dikkate aldıklarını iddia edebilsinler.
Elbette bu hassasiyet insani kaygı ve düşüncelerin kendisine sadakatten kaynaklanmıyor.
Washington yaklaşık 40,000 kişinin öldürülmesine ve on binlerce kişinin yaralanmasına ve bunların büyük bir kısmının hayatlarını değiştirecek şekilde yaralanmasına katılmışken bu nasıl olabilir?
ABD, Gazze Şeridi'nin bu kadar kısa bir süre içerisinde eşi benzeri görülmemiş ölçüde tahrip edilmesine ve Şerit nüfusunun büyük çoğunluğunun Refah bölgesine göç etmesine iştirak etmiştir.
Washington havadan bazı gıda yardım kutuları atsa da, bu eylem ABD'nin yapacağını umduğu şeyi telafi etmenin yakınından bile geçmiyor. İnsani yardım yetkilileri, hava yoluyla yardım ulaştırmanın ve böylece Gazze'deki Filistinliler arasında yayılan açlığı hafifletmenin pahalı ve etkisiz bir yol olduğunu belirtmekte gecikmedi.
Bunun yerine Mısır'da bekleyen yüzlerce yardım kamyonunun kuşatma altındaki bölgeye girmesine izin verilmesi çağrısında bulundular. İsrail bu yardımların girişini engelliyor. ABD'nin bu konuda hiçbir şey yapamayacağı söyleniyor, oysa tek yapması gereken İsrail'e silah ve mühimmat göndermeyi durdurmakla tehdit etmek.
İkinci bir Nakba mı?
Gazze kıyısında inşa edilen "geçici limanın" ardındaki gerçek niyetin ne olduğunu sormaya hakkımız var.
Bu liman aslında Filistinlilerin yerinden edilmesini kolaylaştırmak için mi hazırlanıyor? İsrail ikinci bir Nakba mı hazırlıyor?
Görünen o ki; bu soruların cevabı evet.
Filistinlileri Sina'ya gönderme seçeneği Mısır'daki Abdülfettah El Sisi rejimi tarafından insani nedenlerle değil güvenlik nedeniyle reddedildi.
Ancak son zamanlarda İsrail'in Filistinlileri Gazze'den Mısır sınırındaki Negev çölünün bir köşesine itme önerilerini duyuyoruz.
Böylece İsrail Gazze Şeridi'ni ilhak edebilir. Çünkü burası özellikle sahili nedeniyle çok daha değerli bir gayrimenkul parçası olarak görülüyor.
Bu durum Washington'u endişelendirdi ve Netanyahu ile Likud liderliğindeki hükümete karşı çıkan bir diğer savaş kabinesi üyesi Benny Gantz'ı müzakere etmek üzere çağırdı.
Biden yönetimi, Oslo çerçevesinin korunması ve Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi'ni İsrail vesayeti altında yönetmesi yönündeki tutumuyla çelişen adımlarından endişe duyuyor.
Bu, bölgesel ya da uluslararası güçlerin konuşlandırılması eşliğinde gerçekleşebilir. Her iki durumda da tüm mesele ABD'nin ikiyüzlülüğünü ve İsrail'in küstahlığını ortaya koymaktadır.