Mises Institute: El-Sudani'nin “önce Irak” vizyonu ABD ziyaretinden beklentiler
El Sudani, reformlar ve Kalkınma Yolu gibi projelerle Irak'ta koşulları tersine çevirmeye çalışıyor. Peki Irak'taki ABD'nin askeri varlığı tartışılırken, Sudani'nin ABD ziyareti neler getirebilir?
Avusturya merkezli düşünce kuruluşu Mises Institute'de, Irak'ta yaşanan gelişmeler ve ABD-Irak ilişkilerine dair değerlenlendirilen bir analiz yayınlandı.
Sudan'inin özellikle son dönemde, hem ülkenin güvenliği hem de Kalkınma Yolu gibi hamlelerle iktisadi durumunun değerlendirildiği analizde, Sudani'nin planlanan ABD ziyaretinin olası etkileri de değerlendirildi.
Analizde ayrıca; bölgedeki jeopolitik dengelere dair Irak'ın yeni dönemde alabileceği role dair beklentilere de dikkat çekildi.
İşte Mises Institute'de yayınlanan analiz:
Jeopolitik sarsıntılarla çalkalanan bir bölgede ve iç çekişmelerle boğuşan bir ülkede, Başbakan Muhammed Şii El-Sudani yönetimindeki Irak, sadece şehirlerini ve kurumlarını değil ulusal kimliğinin dokusunu da yeniden inşa etmeye çalışıyor.
Beyaz Saray'a bir ziyarete hazırlanan Al-Sudani'nin hedefleri, artan dış baskılar ve yoğun iç bölünmeler karşısında Irak'ın egemenliğini ve iddiasını geri kazanmayı amaçlayan bir doktrin olan "Önce Irak" vizyonu olarak özetleniyor.
Böyle bir vizyon, Irak'ın istikrarı yeniden kazanma ve değişime aç bir ülkede duraklayan ilerlemeyi yeniden başlatma yönündeki umut ve girişimlerini yansıtmaktadır.
Peki, başbakanın ülkeyi devraldığı kargaşadan çıkarma çabaları ve hatta Washington'a yapacağı ziyaretin sonuçları, Bağdat'ın yirmi yılı aşkın süredir gerçekleştiremediği hedeflerine ulaştırabilecek mi?
Dış saldırılar, vekalet savaşları ve devlet otoritesini zayıflatan ve işlevselliğini aşındıran derin siyasi bölünmeler de dahil olmak üzere Irak'ın karşı karşıya olduğu çok yönlü zorluklar göz önüne alındığında, bu sorunun cevabı şimdilik belirsiz.
Bu arada El-Sudani'nin görev süresi, istikrar ve kalkınma açısından bazı ilerlemeler kaydetmiş olsa da, egemenliğin sadece bir kısmına sahip bir ulusu yönetmeye çalışmanın zorluklarını göstermektedir.
Tarihsel olarak Washington ve Tahran arasındaki gerilimlerden etkilenen karmaşık manevraların damgasını vurduğu Irak'ın ABD ile ilişkileri, El-Sudani yönetiminde bir dönüşüm geçiriyor.
Fırsatçı siyasetin oyun alanı olmaktan çok uzak olan Irak, onun liderliğinde dış politikasını ulusal çıkarlara ve egemenliğe öncelik veren stratejik bir vizyona oturtmaya çalışıyor. Bu yaklaşım, Irak'ın bölgedeki önemli rolüne ve ABD-İran dinamikleri arasında bir çatışma alanı olmaktan ziyade bir köprü görevi görme potansiyeline dair olgun bir anlayışı yansıtmaktadır.
Irak'taki siyasi ortam Şii, Sünni ve Kürt grupların baskılarıyla dolu olmaya devam ediyor ve bu da her lider için zorlu bir meydan okuma teşkil ediyor. Ülke içinde ise Irak'ın egemenliği, siyasi ortamın parçalanmışlığı ve silahlı milislerin etkisi nedeniyle aşınmış durumda.
Mezhepsel ve etnik bölünmeler, 2003 sonrası getirilen siyasi kota sistemi ile daha da şiddetlenmiş, uyumlu bir ulusal kimliğin ve birleşik bir devlet vizyonunun geliştirilmesini engellemiştir.
Silahlı gruplar, özellikle de İran'a bağlı olanlar, devletin ve güvenlik güçlerinin otoritesine meydan okuyarak cezasız bir şekilde Irak'ta faaliyet göstermektedir.
El-Sudani'nin yönetişim ve kalkınmayı iyileştirme çabaları, ulusal çıkarlar yerine kendi gündemlerine öncelik veren bu gruplar tarafından sürekli olarak baltalanıyor.
El Sudani'nin, örneğin ABD güçlerinin geri çekilmesiyle ilgili görüşmeler sırasındaki angajmanları, alışılagelmiş teslimiyetçiliğin aksine Irak'ın çıkarlarını ön planda ve merkezde tutma kararlılığının bir örneğidir.
Washington'dan gelebilecek olası tepkilere dair haberlere rağmen, başbakanın Bağdat'ın sesini ve görüşlerini yansıtmadaki kararlılığı, bu tür diyalogları yürütürken Önce Irak'a olan bağlılığının altını çiziyor.
Bu tür görüşmelerin sonuçları ülkenin siyaseti, ekonomisi, dış politikası ve güvenlik dinamikleri üzerinde muazzam etkilere sahip olacak ve kısa vadeli siyasi kazanımlar yerine Irak için birlik ve ilerleme vizyonu için önemli sonuçlar gerektirecektir.
2025'in sonlarında yapılması beklenen bir sonraki parlamento seçimleri için zaman daralırken, El-Sudani hükümeti için somut başarılara duyulan ihtiyaç hiç bu kadar acil olmamıştı. Seçim siyasetinin kaçınılmaz dikkat dağıtıcı unsurlarına ve sürekli değişen siyasi hizipleşmelerin getirdiği kısıtlamalara rağmen El-Sudani, hizipsel anlaşmazlıkların ötesine geçmeye odaklanmış durumda.
Hizipleşmenin yoğunlaşması nedeniyle El-Sudani'nin Bağdat'taki etkisini küçümsemek büyük bir hata olur, zira bu tür bölünmeler sosyopolitik dokudaki derin zayıflıkların altını çizmeye hizmet ediyor ve bu da yerleşik siyasi paradigmalara meydan okuyabilecek bir Önce Irak vizyonu gerektiriyor.
Bu tür sürtüşmeler El-Sudani'nin girişimlerini rayından çıkarmayacaktır. Bunlar, tıpkı kapsamlı bir hükümet programının uygulanmasına yönelik çabalar gibi, Önce Irak taahhüdünün dayanıklılığının sınanmaya ve kanıtlanmaya devam ettiği bir kazan haline gelmiştir.
El Sudani, anlamlı reformlar ve Türkiye ile birlikte kalkınma yolunu hayata geçirerek, Irak devletine olan inancı yeniden tesis etmeye ve Irak halkını boğan zararlı sosyoekonomik koşulları tersine çevirmeye çalışıyor.
Daha fazla zaman ve yeterli destek verildiğinde, Önce Irak ülkenin iç ve dış sorunlarına yönelik çok yönlü bir saldırıya dönüşecektir. Sınırlarının ötesinde Irak hala tarafsızlığını korumalı ve büyük güçler ve bölgesel ağır toplarla ilişkilerini dengelemeye çalışmalıdır.
Örneğin diplomatik çabaların yoğunlaştırılması, komşu ülkeleri Irak'ın egemenliğini ihlal etmekten caydıracak ve ülkenin yabancı çıkarlar için bir savaş alanı olmasına izin vermeyeceğine dair açık bir mesaj gönderecektir.
Bu tür eylemler sadece Irak'ın toprak bütünlüğünü ihlal etmekle kalmıyor, aynı zamanda hükümetin sınırlarını ve vatandaşlarını yabancı saldırılara karşı koruma konusundaki yetersizliğini de ortaya koyuyor.
ABD güçlerinin varlığı ve Irak'ı vekalet çatışmaları için bir savaş alanı olarak gören İran ile süregelen gerginlikler durumu daha da karmaşık hale getirmektedir.
Bu durum daha güçlü, daha uyumlu bir dış politika ve yetenekli, egemen bir savunma gücünün geliştirilmesini gerektirmektedir.
Ülke içinde ise hükümet, siyasi ve güvenlik kurumlarının reformuna öncelik veren kapsamlı devlet inşası çabalarını sürdürmelidir. Buna mezhepçi kota sisteminin ötesine geçerek meritokrasiyi ve ulusal birliği teşvik etmek de dahildir.
Hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi ve devletin güç kullanma tekelini yeniden ele geçirmesinin sağlanması, kargaşa içindeki bir ülke manzarasının kontrolünü yeniden ele geçirmek için gereken kritik adımlar arasındadır. Dahası, siyasi reformlar gücün adem-i merkezileştirilmesini içermeli, böylece marjinalize edilmiş toplulukların şikayetleri ele alınmalı ve halkın Bağdat'a kaybettiği inancını yeniden kazanmasına yardımcı olmak için onları siyasi sürece entegre etmelidir.
El-Sudani Beyaz Saray'a yapacağı ziyarete hazırlanırken, riskler yüksek ve zorluklar çok fazla.
Ancak şu ana kadar sergilediği liderlik, "Önce Irak" vizyonuyla bu zorluklarla doğrudan yüzleşmeye hazır olduğunu gösteriyor.
Washington ziyareti Irak'ın uluslararası sahnede kendini yeniden göstermesi için bir fırsat olmanın yanı sıra ülkede kaydedilen ilerleme ve önümüzdeki yolculuğun geri kalanı üzerine düşünmek için de bir fırsat sunuyor.
Artan dış baskılar ve derinleşen iç bölünmeler karşısında dümeni sağlam ellere teslim eden El-Sudani'nin Irak'ın egemenliğini geri kazanma ve ülkeyi daha parlak bir geleceğe doğru yönlendirme çabaları takdir ve desteği hak ediyor.