Modern Diplomacy: Türkiye'de seçimler yaklaşırken 6 partili muhalefetin tavrı ve dış politika etkisi
Türkiye'deki 6 partili muhalefetin erken seçime itiraz etmemesinin nedeni, seçim zaferini “cepte” görmesidir. Ancak Türkiye'deki seçimlerin sonuçlarını etkileyecek ve muhalefetten bağımsız dış gelişmeler var.
Türkiye'deki milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimlerininin, Haziran 2023'ten önce yapılma istediği doğrulandı. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve milliyetçi müttefiki Bahçeli, seçimlerin yapılması için 14 Mayıs tarihini "uygun" tarih olarak belirledi.
Bu tarihin, Türkiye için önemli bir sembolik değeri var. 1950 yılında Türkiye'de yapılan genel seçimlerin yapıldığı bu tarih, Türkiye'deki Cumhuriyet Halk Partisi'nin kuruluşundan bu yana tekelinde tuttuğu gücü de kaybettiği tarihtir.
1950 yılında yapılan bu seçimlerde, Cumhuriyet Halk Partisi'ne karşı muhalefette bulunan Demokrat Parti iktidara gelmişti.
Şimdi ise bu tarihin resmi olarak ilan edilmesi için ya 360 milletvekilinin meclis çoğunluğu ya da Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim kararı alması gerekiyor. Ancak Erdoğan'ın bu kararı alması durumunda Türk muhalefet partileri tarafından, Anayasa'ya aykırı olarak Erdoğan'ın aday olacağı iddia ediliyor.
Peki planlanan tarihe bağlı kalmak yerine, seçim tarihini sadece kırk gün önceye almanın ne faydası var?
Birinci neden; Anayasa bu hakkı iki dönemle sınırladığı için Erdoğan'ın erken seçim yaparak yeni bir dönem aday olma hakkını garantiye alma isteğidir.
İkinci nedeni ise, ekonomistler tarafından daha önemli bir faktör olarak özetleniyor. Türkiye'deki ekonomik krizi ve düşüşü son birkaç ayda yapay olarak durdurmayı başaran hükümetin, seçimlerin daha da gecikmesi ile artacak olan bir ekonomik krizi muhtemel olarak görmesi.
Peki ya Türkiye'deki muhalefetin seçim tarihi hakkındaki görüşü ne?
İktidar, tarihin yakınlaştırılması olasılığından bahsetmeye başlayınca altılı muhalefetin liderleri, 6 Nisan'dan önce olmayan herhangi bir yeni tarihi kabul etmeyeceklerini açıklamışlardı.
Bunun nedeni; muhalefetin Türkiye'de seçim yasasının değiştirilmesine karşı olmasına rağmen, geçen yıl iktidar tarafından çıkarılan ve Türk parlamentosu tarafından onaylanan yeni seçim yasasının bu tarihten sonra yürürlüğe girecek olmasıdır.
İşin garibi, iktidar tarafından seçimlerin Mayıs ayında yapılması önerisi, Türkiye'deki altılı muhalefette ciddi bir itiraza yol açmadı.
Hatta aksine, teklifi onaylama sürecinde oldukları görülüyor. Bu durumun tek açıklaması, 6 partili muhalefetin seçim zaferini “cepte” olarak görmesidir.
Çünkü; Türkiye'deki kamuoyu yoklamaları, koalisyonunun popülaritesinde önceki dönemlere göre, görece bir iyileşmeye işaret ediyor.
Ancak başta Erdoğan'ın siyasi kaderini belirleyecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimi olmak üzere, Türkiye'de yaklaşan seçimlerin sonuçlarında rol oynaması muhtemel olan ve muhalefetten bağımsız dış gelişmeler de var.
Dış politikadaki faktörler, hükümetin popülaritesini artırmada rol oynadı. Bunların belki de en az göze çarpanı ise Suriye ihtilafı konusundaki Türk politikasında yaşanan büyük değişikliktir.
Bu yeni politika, Türkiye'deki muhalefetin elinden iki önemli kartı kaptı. Bu iki kart; Bu normalleşmenin kendisi ve buna bağlı olarak Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönüşü meselesidir.
Ayrıca geçtiğimiz haftalarda İsveç'te meydana gelen ve Türkiye'de sert tepkilere yol açan iki olay da yaşandı.
Birincisi, Türkiyeli "Kürt göstericilerin" Türk konsolosluğu önünde Erdoğan'a hakaret içeren bir protesto yapılması, ikincisi ise, Stockholm'deki Türk konsolosluğu önünde Kur'an-ı Kerim'in yakılmasıydı.
Bunlar Türkiye'nin, İsveç'in NATO'ya üyeliğine itirazını artırmasına ve İsveç Savunma Bakanı'nın Ankara'ya yapmayı planladığı ziyareti iptal etmesine yol açtı. Ve bahsi geçen iki olayın ilk sonucu, İsveç'in NATO'daki üyeliğini süresiz olarak rafa kaldırılmasına neden oldu.
İki olayın yaklaşan seçimlerin sonuçlarına potansiyel etkisine gelince, Türk otoritesi açısından olumlu olduğu söylenebilir.
Çünkü bu tür olaylar, Türkiye'deki ulusal ve dini duyguların harekete geçmesine yol açtı ve hatta muhalefet partilerinin tepkileri bile iktidarın tepkisiyle eşleşti.
İktidara avantaj sağlayacak olan bu iki olaya; son sayısının kapağına Erdoğan'ın yaklaşan seçimlerdeki olası zaferi konusunda uyarıda bulunan İngiliz The Economist dergisi de dahil olmak üzere Batı medyasının yaklaşımı, Amerikalı politikacıların açıklamaları ve makaleleri de dahil edilebilir.