Moskova’nın uluslararası izolasyonu aşma çabası: Rusya-Afrika zirvesi

💢 Rusya, Afrika'nın tahıl ihtiyacını karşılayabilir mi?

💢 Wagner, Afrika'dan çekilecek mi?

💢 Rusya ile Afrika ülkeleri arasındaki silah ticaretinde son durum ne?

1. resim

Rusya, Sovyetler Birliği döneminde self-determinasyon hakkı çerçevesinde bağımsızlıklarını desteklediği Afrika ülkeleriyle yakın ilişkiler geliştirme arayışında. Kuşkusuz Sovyet dönemine dayanan bu tarihsel miras, Moskova’nın kıtadaki başkentlerle temaslarını kolaylaştırıyor. Özellikle de Vladimir Putin’in Rusya Devlet Başkanı olmasının ardından Kremlin’in kıtayla olan münasebetlerini yeniden canlandırmaya odaklandığı görülüyor. Bu yöndeki çabaların çıktılarından biri de Rusya-Afrika Zirveleri.

Söz konusu zirvelerin ilki, 2019 yılında düzenlenmişse de ikinci zirve, önce Covid-19 salgını ve daha sonra da 2022 yılının Şubat ayında başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle bir türlü gerçekleştirilememiştir. Dolayısıyla iki zirve arasında dört yıllık bir zaman geçmiş; fakat Kremlin’in Afrika’ya olan ilgisi sona ermemiştir. Nihayetinde 27-28 Temmuz’da St. Petersburg, Rusya-Afrika Zirvesi’ne ev sahipliği yapmıştır.

Zirvenin ana gündemi: Tahıl krizi

Afrika ülkelerinin en güncel sorununun gıdaya erişim meselesi olduğu aşikar. Zira kıta ülkelerinin bir kısmı, zaten temel gıdaya erişimde problem yaşıyor. Şüphesiz Şubat 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı’nın beraberinde getirdiği gıda krizi de Afrika başkentlerinin endişelerini daha da derinleştirdi.

Her ne kadar gıda krizinin çözümü noktasında Türkiye’nin arabuluculuğunda imzalanan Tahıl Koridoru Anlaşması’nın Afrika ülkelerine umut olduğu görülmüşse de Moskova yönetiminin 17 Temmuz’da anlaşmadan çekilmesi, kıtadaki kaygıların yeniden gün yüzüne çıkmasına sebebiyet verdi. Bu nedenle de Afrikalı liderlerin St. Petersburg’daki zirveye ilişkin temel beklentisi, tahıla erişimdeki sorunların giderilmesi. Zaten Rusya Devlet Başkanı Vladimir Ptuin de bunun farkında. Bu yüzden de Rus lider, gıdaya erişim sorunu aciliyet arz eden ülkelere zirve vesilesiyle birtakım taahhütlerde bulundu.

Hatırlanacağı üzere Afrika ülkeleri, Haziran ayında Rusya-Ukrayna Savaşı’nda arabuluculuk yapmak maksadıyla “Afrika Barış Girişimi”ni duyurmuştu. Bunun başlıca nedeni de gıda krizinin aşılması gayretiydi. Bu zirve, Afrika’nın tahıl konusunda Rusya’dan birtakım güvenceler almasını sağlasa da kıtanın Rusya’ya yakın aktörlerden oluştuğu algısı da güçlendi. Dolayısıyla St. Petersburg’daki zirvenin “Afrika Barış Girişimi”nin akıbetine olumsuz yansıyacağı öngörülebilir. Bununla birlikte Rusya'nın Afrika'nın tahıl ihtiyacını tek başına karşılaması da pek mümkün değil.

Rusya-Afrika ilişkilerinde ekonomi faktörü

Zirvede ele alınan tek konunun gıda krizi olmadığı aşikar. Bu anlamda Rusya, kıta ülkeleriyle ekonomik münasebetlerini geliştirme ve böylece Afrika’daki ekonomik nüfuzunu arttırma çabası içerisinde. Çünkü Putin, ekonomik nüfuzun siyasi etkiyi de beraberinde getireceğine inanıyor. Bu çerçevede Rus liderin son derece dikkat çekici iki hamle yaptığı görülüyor. Bunlardan ilki, Afrika ülkelerinin 23 milyar dolarlık borcunun silinmesi.

İkincisi ise kıtayla ekonomik ilişkileri geliştirme maksadı doğrultusunda Süveyş Kanalı yakınlarında öncelikli ihracat bölgesi Afrika olacak şekilde Rus sanayi bölgesi inşa edilmesi önerisi.

Tüm bu bilgiler çerçevesinde Moskova yönetiminin Afrika başkentleriyle ilişkilerini pragmatik bir zeminde yürütmeye özen gösterdiği ve kazan-kazan temelli ilişkiler geliştirmeye çalıştığı ifade edilebilir.

Ekonomik ilişkilerin itici gücü silah ticareti

Belirtmek gerekir ki; Rusya’nın Afrika’daki ekonomik nüfuzunu siyasi ve askeri nüfuza dönüştüren temel etken iktisadi münasebetlerin de itici gücü olan silah ticareti. Çünkü dünyanın en büyük ikinci silah ihracatçısı konumunda bulunan Rusya, Afrika’nın en büyük silah ihracatçısı. Hatta kıtanın toplam silah ithalatının üçte biri Rusya’dan gerçekleşiyor.

Bu anlamda kıta ülkelerinin Rusya’dan askeri ve nakliye helikopterleri, savaş uçakları, tanklar, füzeler ve füze sistemleri satın aldıkları biliniyor. Çeşitli raporlar, Rusya’nın son 20 yılda 21 farklı Afrika ülkesine silah satışı gerçekleştirdiğini belirtmekte.

Tahmin edileceği üzere Rusya, Afrika ülkeleriyle olan silah ticaretinden ekonomik kazanım elde ederken; kıtadaki askeri ve siyasi nüfuzunu da arttırıyor. Bahse konu olan durum, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Moskova yönetiminin eylemlerine ilişkin BM bünyesinde alınan kararlarda Afrika’dan çıkan veto ve/veya çekimser oylardan da anlaşılabilir.

Ekonomik nüfuzdan askeri ve siyasi nüfuza giden süreçte Wagner’in kıtadaki geleceği

Rusya’nın Afrika’daki nüfuzunun en önemli sac ayaklarından birini Wagner Grubu oluşturmaktaydı. Libya’da sıcak çatışmalara taraf olan, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde varlık gösteren ve Mali’deki darbenin bir parçası olduğu öne sürülen Wagner, kıtada iktidarların korunması, Rusya’nın çıkarlarının savunulması ve ülke kamuoylarının Rus yanlısı çizgiye getirilmesi için çalışıyor. Ancak Rusya’da gerçekleşen Wagner Kalkışması, söz konusu grubun akıbetini de tartışmaya açtı.

Anlaşılacağı gibi, Putin yönetiminin Wagner’den isyanın yarattığı problemlere rağmen vazgeçmesi kolay değil. Çünkü bu, uzun yıllar yapılan ciddi bir yatırımı riske edebilir. Yani Kremlin, Wagner’i tasfiye ederek Afrika’daki nüfuzunu önemli ölçüde yitirebilir. Bu yüzden de Putin’in Wagner’le çalışacağı farklı bir formül arayışında olduğunu iddia etmek mümkün. Zaten Wagner Lideri Yevegni Prigojin’in de St. Petersburg'da temaslarda bulunması bundan kaynaklanıyor. Dolayısıyla Moskova yönetiminin Afrika’daki etkisini herhangi bir erozyona uğratmadan sürdürebilmek için Wagner’le çalışabileceği bir formüle yoğunlaşacağı söylenebilir.

Rusya-Afrika ilişkilerinde enerji faktörü

Rusya’nın Afrika’daki etkisini arttıran etkenlerden biri de enerji faktörü. Moskova yönetimi, kıta ülkelerine teknolojik destek sağlayarak enerji projelerine dahil olmakta ve bundan ekonomik kazanımlar elde etmekte. Örneğin Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu (ROSATOM), 2022 yılında Mısır'ın ilk nükleer santrali olan El-Dabaa Nükleer Enerji Santrali'nin inşaatına başladı. Sudan, Zambiya, Ruanda, Etiyopya ve Nijerya da ROSATOM’un desteğiyle nükleer santral inşa etmek için çeşitli anlaşmalar imzalamış durumda.

Moskova, ROSATOM’un mevzubahis faaliyetlerinin yanı sıra Cezayir’in de enerji alanındaki en mühim partnerlerinden. Nitekim Batı’nın Ukrayna’daki savaşın ardından enerji krizin aşmak için yöneldiği ülkelerden biri olan Cezayir, Rusya’yla olan enerji temelli işbirliğini sürdürüyor.

Dahası Moskova yönetimi, Rosatom’un alt kuruluşları da Botsvana, Namibya ve Tanzanya’da uranyum madenciliği projeleri de yürütüyor. Bunu Gine’deki altın ve demir işletmeleriyle de çoğaltmak mümkün.

Tüm bunlara ek olarak doğalgaz ve petrol boyutunda Rus doğalgaz ve petrol şirketleri Gazprom, Rosneft, Lukoil, Tatneft ve Stroytransgaz şirketlerinin kıtada faal olduğu biliniyor. Dolayısıyla Moskova, enerji üzerinden de Afrika’daki etkisini her geçen gün daha da arttırıyor.

Neticede genç nüfusu ve büyüyen ekonomisiyle dünyanın gelecek vadeden ülkelerini barındıran Afrika, Rusya’nın özel önem atfettiği bir kıta. Bu yüzden de Moskova, Afrika ülkeleriyle ekonomik ilişkilerini ve enerji alanındaki işbirliğini geliştirmekte, silah ticareti yoluyla bu devletler üzerinde askeri nüfuz elde etmekte ve bunu Wagner aracılığıyla pekiştirmektedir. Üstelik Wagner, Rusya’nın çıkarlarına uygun görmediği iktidarların devrilmesinde de aktif rol aldı. Her ne kadar Wagner Grubu’nun geleceği tartışmalı olsa da Rusya’nın kıtadaki hedefleri açısından Wagner'le çalışmayı sürdüreceği ifade edilebilir. Zira Kremlin, Afrika’ya büyük ehemmiyet atfediyor. Zaten St. Petersburg’daki zirve de bunu net bir şekilde gözler önüne sermiştir. Zirvenin gösterdiği bir diğer realite ise Ukrayna’daki savaş sebebiyle uluslararası toplumdan tecrit edilen Rusya’nın tahıl krizini kullanarak Afrikalı devletlerle olan münasebetlerini ilerlettiği ve bu vesilesiyle dünyaya hala dostlarının bulunduğu mesajını verdiği.

Tartışma