Gulf State Analytics: İsrail-Filistin savaşında Rusya'nın çıkarları ne?
İsrail- Filistin savaşı, Arap-İslam dünyasında öfkeyi artırırken, Rusya bu durumdan yararlanmaya çalışıyor. Savaş nedeni ile Rusya, Şam rejimini destekleme ve İran konusunda daha büyük yükün altına girebilir.
ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Gulf State Analytics'de, İsrail ve Filistin arasında yaşanan çatışmalardan kaynaklı olarak Rusya'nın çıkarlarının ve olası uğrayacağı zararların değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Rusya'nın savaşta ABD karşıstı bir rol alarak, Ortadoğu'daki etkisini artırmak istediği belirtilen analizde, ortaya çıkabilecek bölgesel bir savaşın ise Rusya'yı ciddi şekilde sıkıntıya sokabileceği belirtildi.
Analizde ayrıca, Rusya'nın olası bir bölgesel savaşta, hem İran hem de Suriye'de yükünün artacağı ve Körfez ülkelerinin de müdahil olması durumunda OPEC gibi kurumlar aracılığı ile ekonomik olarak da sıkıntılar yaşayabileceği tespiti yapıldı.
İşte Gulf State Analytics'de yayınlanan analiz:
7 Ekim'den bu yana İsrail ve Hamas arasındaki çatışmalar binlerce sivilin ölümüne neden oldu. İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından "toplu cezalandırma" ve "savaş suçu" olarak kınanan İsrail'in Gazze'ye yönelik "tam kuşatması", kuşatma altındaki bölgede mahsur kalan 2,3 milyon Filistinlinin hayatını tehdit ediyor.
İsrail'le yakın ilişkilerini sürdüren ama aynı zamanda Hamas'ı terör örgütü olarak tanımlamayı reddederek diplomatik olarak angaje olan Rusya, bu eşi benzeri görülmemiş krize nispeten temkinli bir şekilde karşılık verdi.
Moskova'nın Filistinliler ve İsrailliler arasındaki çatışmaya yaklaşımının bir ayağı da dengeyi korumak ve ilgili tüm taraflarla olumlu ilişkileri sürdürmektir. Şu ana kadar Vladimir Putin, hem Hamas hem de İsrail tarafından uygulanan şiddeti kınarken, şaşırtıcı olmayan bir şekilde dökülen kanın sorumluluğunun çoğunu Washington'a yükledi.
Hamas'ın saldırısından üç gün sonra Moskova'da Irak Başbakanı Muhammed Şii el-Sudani ile görüşen Putin, hem İsrailli hem de Filistinli ölümlerindeki "feci artışa" ilişkin endişelerini dile getirdi.
Rusya Devlet Başkanı bu vesileyle hükümetinin Filistin devletinin kurulmasının "gerekli" olduğu yönündeki görüşünü yinelerken ABD politikalarını da eleştirdi.
Putin,
"Sanırım pek çok kişi bunun ABD'nin Orta Doğu'daki politikasının başarısızlığının canlı bir örneği olduğu konusunda benimle hemfikir olacaktır"
ifadelerini kullandı.
Moskova'nın diplomatik yaklaşımı
13 Ekim'de Rusya'nın Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Vassily Nebenzia "insani ateşkes" çağrısında bulundu ve ülkesinin BM Güvenlik Konseyi'ne sunduğu "sivillere yönelik her türlü şiddet ve düşmanlığı ve her türlü terör eylemini şiddetle kınayan" karar tasarısını sundu.
Batı'ya da yüklenen Nebenzia, Washington'u "Orta Doğu'da yaşanan savaşın sorumluluğunu" taşımakla suçlarken Brüksel'i de "İsrail hava kuvvetlerinin Gazze Şeridi'ndeki sivil altyapıya yönelik saldırılarını görmezden gelmekle" suçladı.
Rusya'nın öncülüğündeki karar tasarısı, Fransa, Japonya, Birleşik Krallık ve ABD'nin karşı oylarıyla BM Güvenlik Konseyi tarafından reddedildi.
7 Ekim'den bu yana Rus yetkililer; Mısırlı, Iraklı, Lübnanlı ve Türk mevkidaşlarıyla krizin yayılma riski, ateşkes çabaları ve Filistinli mültecilerin durumu gibi çeşitli boyutları hakkında görüşmeler gerçekleştirdi.
Rusya'nın, Hamas-İsrail krizi bağlamında bölgesel aktörlere bu şekilde ulaşması, Moskova'nın Orta Doğu'daki ilişkilerini derinleştirmesini ve çeşitlendirmesini sağladı.
İsrail'in Şubat 2022'den bu yana Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve istilasına karşı Batı ile yakın bir ittifak içinde olmadığı düşünüldüğünde, bazı gözlemciler Hamas'ın İsrail'in BM tarafından tanınan sınırları içinde gerçekleştirdiği bu eşi benzeri görülmemiş saldırı sonrasında Moskova'nın İsraillilere iyi niyetle karşılık vermemesine şaşırdı.
Nihayetinde Rusya, İsrail-Filistin'deki durumu istikrara kavuşturmak ve daha fazla kan dökülmesini önlemek istiyor. Moskova ateşkesin uygulanmasını istiyor ve çatışan taraflardan bunu talep edecek bir BM Güvenlik Konseyi kararı için bastırıyor. İsrail ve Hamas ile olan bağlarını güçlendirmeye çalışan Rusya, iki taraf arasında arabuluculuk yapmayı da teklif etti.
İsrail-Filistin arasında yaşanan bu şiddet, Rusya'nın ulusal çıkarları açısından değerlendirildiğinde, Rusya'nın bu krizden hem kazanacağını hem de kaybedeceğini görüyoruz. Ancak pek çok şey krizin sonucuna bağlı olacak ki bu da son derece öngörülemez.
Kremlin bundan nasıl faydalanabilir?
Moskova, Hamas-İsrail savaşının dünyanın, özellikle de ABD ve Batı Avrupa'nın dikkatini Ukrayna savaşından uzaklaştırmasından kazançlı çıkabilir.
Soufan Group'un politika ve araştırma direktörü Dr. Colin P. Clarke yaptığı değerlendirmede;
“İsrail tarafından kan dökülmesi, Rus savaş suçlarının ve Rus ordusunun nasıl savaştığının daha az inceleneceği anlamına geliyor. Genel olarak Kremlin'e ne kadar az dikkat çekilirse Putin için o kadar iyi olur.”
değerlendirmesinde bulundu.
Bazı gözlemciler, ABD'nin İsrail'e silah sevkiyatını arttırmasının, Washington'un Ukrayna'ya verdiği askeri destek pahasına olacağını da öngörüyor. Ancak diğer uzmanlar Kiev'deki yetkililerin bu olasılıkla ilgili çok fazla endişelenmesine gerek olmadığı görüşünde.
George Mason University Schar Policy'den Dr. Mark Katz ise yaptığı değerlendirmede;
"Ben şahsen Amerikan silahlarının Ukrayna'dan İsrail'e çok fazla kayacağını düşünmüyorum. İsrail'in Hamas'a ciddi zarar vermek için muhtemelen çok daha az zamana ve şu anda sahip olduğundan çok daha az ek silaha ihtiyacı olacaktır."
ifadelerini kullandı.
Diğer yandan bu durum, Arap-İslam dünyasında öfkeyi artırıyor. Bu nedenle bölgede çoğunluğu Müslüman olan ülkeler bulunuyor ve bu ülkelerdeki Amerikan karşıtı duygular arttıkça Rusya da bundan faydalanacaktır.
Pek çok Arap ve Müslüman ABD'yi suçlarken, Rusya bu konuda Washington'un uluslararası sahnede yalnız kalmasından faydalanma fırsatlarını değerlendirecektir.
Bu arada Moskova'nın İsrail-Filistin'deki krizin çözümü için iki devletli bir çözümün gerekli olduğu yönündeki mesajı hem Arap hem de uluslararası konsensüse uyuyor.
Dr. Ramani;
"Rusya küresel olarak izole olmadığını ve Orta Doğu'da diplomatik olarak önemli miktarda etki ve nüfuza sahip olduğunu göstermek istiyor. Rusya kendisini Filistin davasının savunucusu olarak sunarak, Orta Doğu ve Küresel Güney'deki yumuşak gücünü arttırmaya çalışıyor."
değerlendirmesinde bulundu.
Rusya'nın temel endişeleri
Aynı şekilde Hamas-İsrail krizinin bazı yönleri de Rusya yönetimini rahatsız ediyor. Bu krizin Lübnan ve Suriye gibi Orta Doğu'daki diğer ülkelere sıçrama potansiyeli Moskova'yı endişelendiriyor.
Lübnan'daki Hizbullah ve İsrail'in topyekûn bir savaşa girmesi halinde, birçok Hizbullah gücünün Lübnan'a dönmek için Suriye'den ayrılması gerekebilir. Böyle bir durumda, Suriye'yi saran ekonomik sorunlar ve huzursuzluk göz önünde bulundurulduğunda Esad hükümetinin iktidarı zayıflayabilir. Bu da Rusya'nın Şam rejimini destekleme konusunda daha büyük bir yükün altına gireceğini gösteriyor ve bu, Ukrayna savaşı bağlamında Moskova'nın arzu ettiği bir yük değil.
Aynı zamanda, İsrail ve İran arasında daha geniş çaplı bir çatışma patlak verirse, Moskova'nın böyle bir senaryonun Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyelerini, özellikle de Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) nasıl etkileyebileceğini yakından takip etmesi gerekecektir.
Rusya'nın petrol politikalarının Moskova'nın OPEC Plus aracılığıyla Riyad'la kurduğu ortaklığa ne kadar bağlı olduğu ve BAE'nin Rusya'nın Batı'nın ekonomik savaşına karşı koyabilmesi için ne kadar önemli olduğu düşünüldüğünde, Körfez'de barış ve istikrar Kremlin için büyük önem taşıyor.
Açık bir İsrail-İran savaşının KİK ülkelerinin güvenliğine ne kadar zarar verebileceğini söylemek mümkün değil. Moskova bu tür riskleri görmezden gelemez.
Sonuç olarak, İsrail-Filistin'deki korkunç şiddetin Rusya'nın çıkarlarına fayda mı yoksa zarar mı getireceğini tahmin etmek zor.