NATO zirvesi Ukrayna için hayal kırıklığı mı?
💢 NATO zirvesinde Ukrayna'ya hangi mesajlar verildi?
💢 NATO, Rusya üzerinde caydırıcı etki yapacak adımları atıyor mu?
💢 Ukrayna'nın NATO üyeliği mümkün mü?
NATO’nun Vilnius zirvesinden Ukrayna’ya üyelik davetinin çıkmamasının Kiev’deki ve dünyadaki yankıları sürüyor. Kiev’in NATO üyeliğine resmi davet almaması nedeniyle yaşadığı hayal kırıklığını dengelemek için verilen “daha fazla destek” vaadi çoğu uzman tarafından yeterli ve Rusya’yı caydırıcı önlem olarak görülmüyor.
“Özgürlük” Radyosuna konuşan ve Ukrayna savaşını yakinen takip ettiği bilinen ünlü ekonomi uzmanı Anders Aslund’a göre, Vilnius zirvesinin sonuç bildirisinin 2008’de Ukrayna ve Gürcistan’a NATO üyeliği vaadi içeren Bükreş bildirisinden pek farkı yok:
“Ukrayna’ya üyelik daveti yapılmadığı gibi, üyelik için bir yol haritası da sunulmadı. Öte yandan belki de bu durum, Ukrayna’nın daha fazla silah yardımı almasını sağlayabilir. NATO’nun önünde iki seçenek vardı. Birinci seçenek, Ukrayna’nın üyeliği için somut şartlar belirlemekti. Bunu yapmadılar. Bildiride boş sözler yer aldı.
İkinci seçenek ise Ukrayna’nın üyeliğiyle ilgili somut bir zaman çerçevesi belirlemekti. Bu zordu; ancak bunu da yapmadılar. Üçüncü seçeneği, en olmaması gerekeni yaptılar ve savaş devam ettiği müddetçe Ukrayna’nın üye olmayacağını söylediler.
Bu, Rusya’yı savaşı sürdürmeye teşvik etmekti. Diğer taraftan Rusya’nın savaşı sürdürmesi de daha zor olacak. ABD’nin geçmişte Kiev’e vermediği ARACMS füzelerini vermeyi ciddi şekilde düşündüğü bildiriliyor”.
Eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Kramer ise Kiev’in NATO’ya üyelik vaadi değil, üyelik için davetiye alması gerektiğini düşünüyor:
“Önceden de görünen şuydu ki; özellikle NATO’nun iki büyük ülkesi olan ABD ve Almanya, Ukrayna’ya davet konusunu onaylamaya hazır değil. Öncelikle, bu davetin Kremlin tarafından provokasyon olacağından endişe ediyorlar. Ancak ben bunu anlamıyorum. Putin cevap olarak ne yapacaktı?
Ukrayna’ya mı saldıracaktı? Zaten saldırıyor. Taktik nükleer silaha mı el atacaktı? Putin’in buna hazır olduğunu düşünmüyorum ve Ukrayna’nın NATO üyeliğinin de buna sebep olacağına inanmıyorum.
İkinci gerekçe ise Ukrayna’nın NATO üyeliğinin ittifakı Rusya’yla direkt çatışmaya sokacağı endişesiydi. Ancak kaba söylemek gerekirse, biz zaten Ukrayna’nın kendini Rus işgalinden koruması için silah desteği vererek Rusya’yla çatışma içerisine girmişiz. Ben şundan çok eminim: Eğer NATO liderleri Ukrayna’nın ittifaka üyelik tarihini belirleselerdi; bu, Kremlin’i savaşı sonlandırmaya zorlayabilirdi. Çünkü Putin, NATO’yla direkt çatışma istemiyor.
Mevcut durumda Ukrayna’nın üyeliğinin savaşın sona ermesi şartına bağlanması halinde ise Putin, savaşı sürdürmek için ek bir teşvik elde etti. Belli ki Biden yönetiminde bu ikilemin nasıl çözüleceği konusunda görüş ayrılığı var. Şu anda hangi görüşün kazandığını görüyoruz. Belki de Cumhurbaşkanı Zelenskiy, zirve sırasında tereddüt içerisinde olanların düşüncelerini değiştirebileceğini umuyordu.
Ancak bu gerçekleşmedi. Aynı zamanda zirvede Ukrayna’ya en üst düzeyde askeri destek verileceği ve bu desteğin Ukrayna topraklarını kurtarana kadar süreceği bildirildi.”
Kramer’e göre Ukrayna, büyük olasılıkla 2024’teki Washington zirvesinde NATO’ya üyelik daveti alabilir:
“Ancak bunu zorlaştıran başka bir faktör de var. ABD’deki seçimlerin yaklaşması. Biz, henüz Cumhuriyetçi Parti’den kimin aday olacağını ve bu konuda nasıl tavır sergileyeceğini bilmiyoruz. Eğer “ben savaşı 24 saate bitiririm” diyen ve Ukrayna’ya çok silah verildiğini düşünen Trump olursa, Kiev’in üyelik serüveni Biden için daha da zor konuya dönüşecek. Tabi durum, daha çok sahadaki avantaja bağlı. Ukrayna başarılı karşı saldırılar düzenlerse, NATO’ya üyelik şansı artar.”
Tenessee Üniversitesi Öğretim Üyesi siyaset bilimci Andrey Korobkov ise Biden’ın Ukrayna’nın NATO üyeliğini engellediği fikrine katılmıyor:
“Bence Biden, en Ukrayna yanlısı ABD Başkanı’dır. O, Batı’nın Ukrayna’ya verebileceği desteği fazlasıyla verdi. Savaş sürerken Ukrayna’ya üyelik vermek, NATO’nun otomatik olarak savaşa dahil olması anlamına gelirdi.
Bence Ukrayna, NATO’dan alabileceği en iyi sonucu aldı. Bu, Ukrayna-NATO Konseyi’nin oluşturulmasıydı. Bu gelişme, üyelik için eylem planının teğet geçilmesine izin veriyor. Aayrıca NATO üyeleri tarafından daha fazla askeri destek garantisi elde etmesini sağlıyor. Dolayısıyla gerçekçi olmak gerekirse, Ukrayna maksimum destek aldı. Bu da daha çok Biden’in çabalarının sonucudur.”
Korobkov ise “Ukrayna’ya tam tarih verilseydi, bu, Rusya’nın savaşı sonlandırması için bir sinyal olurdu.” görüşüne katılmıyor:
“Kimse savaşın ne zaman sona ereceğini bilmiyor. Kimse bu konuda bir taahhüt üstlenmek istemiyor. Putin’in son 15 yıldaki taktiğini hepimiz biliyoruz. Eski Sovyet ülkelerinden herhangi biri NATO üyeliğini hedef olarak belirlerse, oraya saldırıyor.
Bunu Gürcistan’da da yaptı ve 15 yıldır o sorun devam ediyor. Ukrayna’da da benzeri yaşanıyor, Moldova için de böyle bir tehlike var. Bu nedenle Batılı ülkeler, belli bir tarihle sınırlandırılmış taahhüt üstlenmek istemediler.”
George Mason Üniversitesi’nden siyaset bilimci Erik Şiryayev ise Washington yönetiminin Vilnius’taki tavrının Biden yönetimindeki güç dengelerini yansıttığı görüşünde:
“Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan “barış güvercinlerini” temsil ediyor ve Rusya’ya yönelik adımlarda dikkatli olunmasını isteyenlerin başında geliyor. Savunma Bakanı ve Dışişleri Bakanı ise tam tersini savunuyor.
Ancak Vilnius’ta Sullivan’in temsil ettiği tarafın görüşü kazandı. Her kararla ilgili farklı bakış açısı sergilemek mümkün. Bir taraftan Vilnius’ta Batı’nın Ukrayna’ya destek dayanışması yeniden vurgulandı ve bu çok önemli. Diğer taraftan da çok konuştular; ancak sonuç az oldu. Fakat yine de en önemlisi bu konuşmaların sembolik önemidir. Rusya saldırganlığına karşı Ukrayna’ya destek devam edecek.”
Ukrayna’nın UNİAN ajansına görüşlerini yazan Ukrayna Gelecek Enstitüsü Uluslararası İlişkiler ve Ortadoğu Merkezi uzmanı İliya Kusa ise NATO zirvesinin Ukrayna için hiçbir sürpriz içermediğini söylüyor:
“Biz, aylardır bize söylenenleri bir kez daha duyduk. Birincisi, Ukrayna’nın NATO üyeliği, henüz ufukta görünmüyor. NATO’da bu konuda görüş birliği yok. ABD, Almanya ve Fransa özellikle karşı çıkıyor. İkincisi, Ukrayna-NATO Konseyi’nin kurulması kararı, Ukrayna’nın ittifakla üst düzeyde temaslar kurmasına ve ikili gündemlerin oluşturulmasına dair süreçlerde yer alma konusunda fırsat tanıyor.
Üçüncüsü, bazı ülkeler ek “kurabiye” şeklinde yeni silah sevkiyatı vadinde bulundular. Örneğin SCALP, Patriot ve Almanya tankları gibi… Dördüncüsü, NATO’ya üyelik için eylem planı, aslında süreç olarak ortadan kaldırıldı. Lakin bu bir şeyi değiştirmiyor. Ukrayna’nın eylem planında yer alan şartları yerine getirmesi gerekiyor.
Dolayısıyla “ev ödevleri” yerinde duruyor, Batı’nın onları unutacağını düşünmek saflık olur. Beşincisi, bazı ülkeler bize yeni “güvenlik garantisi” verdiklerini duyurdular. Bunlar da büyük olasılıkla uzun süreli askeri, ekonomik ve finansal yardımlarla Ukrayna ordusunun eğitilmesini içerecek. Bütün bunları dikkate alırsak, zirvenin başarılı olduğunu ve bizim için iyi sonuçlar içerdiğini söyleyebiliriz. Ayrıca sürecin tamamlanmadığını, olasılıkların bulunduğunu da dikkate almak gerekiyor.”
Ukrayna Uluslararası Demokrasi Enstitüsü Başkanı Sergey Taran ise zirvenin olumlu ve olumsuz sonuçlarının olduğunu söylüyor. Olumlu sonuçları, UNİAN’daki yazısında şu sözlerle açıklıyor: “Birincisi, kimse Ukrayna’nın NATO üyesi olamayacağını söyleme girişiminde dahi bulunmadı. Hatta Macaristan bile.
Evet, Ukrayna’nın NATO üyeliği somut tarih içermiyor, ancak aynı zamanda uzun yıllar şüphecilerin ve Rusların söylediği gibi herhangi bir kategorik itiraz da içermiyor. Dürüst olmak gerekirse, şimdiki durumda NATO’nun bir nükleer silaha sahip olan devletle savaş içerisinde olan bir ülkeyi hemen sıralarına davet edeceğini düşünmek fazla fanatiklik olurdu. İkinci olumlu sonuç da eylem planının kaldırılmasıdır.
Artık Dışişleri Bakanları düzeyinde gözlemler olacak. Bu, bürokrasinin azalması demektir. Fakat Ukrayna’nın hangi kriterleri yerine getirmesi gerektiği de net şekilde belirlenmelidir ki gelecekte yanlış yorumlama imkanı olmasın. Özgür seçimler ve şeffaf demokratik sistem olmadan kimse bizi NATO’ya almayacak. Bunu net şekilde anlamalıyız. Üçüncü olumlu sonuç da Ukrayna’ya güçlü askeri desteğin sürdürüleceğinin duyurulmasıdır. ABD, Ukrayna’ya İsrail düzeyinde destek verecek. Bu çok önemli.”
Taran, olumsuz sonuçları ise şöyle sıraladı:
“Henüz resmi davet yok. Batı’nın resmi retoriğine göre davet, Rusya’yı “provoke edebilir” ve bu, NATO ülkelerinin de dahil olduğu sonu görünmeyen savaşa neden olur. Batı, öncelikle tünelin sonunda ışık görmek istiyor. İkinci olumsuz sonuç da henüz resmi tarihin olmaması. Savaş uzun sürebilir ve “savaşın sonlanması” kriteri, bu açıdan belirsizdir. Ne anlama geliyor bu? Ukrayna’nın 1991 sınırlarına ulaşması mı?
2014 sınırlarına ulaşması mı? Rusya’da iktidar değişikliği mi? Elbette beklenti fazla olabilir; ancak beklenti ne kadar yükselirse, “savaşın sonu” ve NATO’ya üyelik hedefinden de o kadar uzaklaşılır”.
Taran’a göre, Vilnius zirvesini satranç oyunu olarak değerlendirmek gerekiyor:
“İlk hamle yapıldı. Ancak tüm hamleler daha ileride. 2024’teki Washington zirvesinde bu hamleler yapılabilir. Halen daha Ukrayna için şans var. Ancak az da olsa barış umudu ve ne kadar tuhaf görünse de şeffaf demokrasi beklentisiyle”…