The Hill: Suriye iç Savaşı'nın bundan sonraki geleceği nasıl şekillenecek?
Beşar Esad, Suriye iç savaşını kazandığına dair yanılgısının bedelini ödüyor. Suriye'de tüm dengeler değişirken iç savaşın geleceği nasıl şekillenecek?
ABD'nin önde gelen yayın organlarından The Hill'de, Suriye'de hızla değişen dengelerin ve iç savaşın olası geleceğinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Suriye topraklarında son günlerde yaşanan askeri gelişmelerin neredeyse bölgeye hakim olanen iyi uzmanlar tarafından bile tahmin edilemeyecek noktaya geldiği belirtilen analizde, Rusya ve İran'ın beklenenden daha etkisiz hale geldiği, Türkiye'nin ise daha güçlü bir pozisyon elde ettiği kaydedildi.
Analizde ayrıca, Esad'ın Rusya ve İran desteği ile Suriye iç savaşını kazandığına dair yanılgısının bedelini ödediği tespiti yapıldı.
İşte The Hill'de yayınlanan analiz:
Uzmanlar yıllarca Suriye iç savaşının Devlet Başkanı Beşar Esad'ın “kazandığını” savundu. Oysa gerçek tamamen farklıydı. Beşar Esad sadece Rus hava gücü ve İranlı paralı askerler sayesinde savaştan sağ çıkabildi.
Şimdi müttefiklerinin dikkati dağıldığı için Esad'ın iktidarı her zamankinden daha kırılgan.
Peki bu noktaya nasıl gelindi?
Yıllar önce Rusya, İran ve Türkiye, Astana Süreci aracılığıyla Suriye İç Savaşı'nı sona erdirmeyi amaçlamıştı. Suriye'deki dört ana güçten üçü, Astana kapsamında Kazakistan'daki en az yirmi tur görüşmeye katılmış olsa da iç savaş engellenemedi.
Rusya, İran ve Türkiye Suriye iç savaşına neden dahil oldu?
Basitçe söylemek gerekirse, Moskova Tartus'taki deniz tesislerini ve Lazkiye'deki hava üssünü güvence altına almak istiyordu. Rusya bu şekilde Doğu Akdeniz'de güç projeksiyonu elde etme hedefi ile hareket etti.
Tahran,özellikle İsrail olmak üzere bölgesel rakiplerine karşı vekillerini silahlandırarak stratejik derinlik arayışına girdi.
Ankara ise önce Şam'da rejim değişikliği, ardından Suriyeli mültecilerin Türkiye'ye akışını durdurmak ve son olarak da Suriye'nin kuzeydoğusunda bir “Kürt devletinin” kurulmasını engellemek refleksi ile hareket etti.
Mayıs 2017'de bu troyka, Suriye Demokratik Güçleri'nin olmadığı ve o dönemde DEAŞ'ın elinde bulunan topraklardaki çatışmaları sona erdirmek için dört “gerilimi azaltma” bölgesi kurulması konusunda anlaştı. Ancak bu plan sahada uygulanamadı.
Esad, İran ve Rusya anlaşmayı defalarca ihlal ederek dört bölgeden üçünü ve dördüncüsünün bir kısmını ele geçirdi.
En güçlü gruplardan birisi olan ve ABD tarafından terör örgütü olarak tanımlanan Heyet Tahrir El Şam, Suriye Kurtuluş Hükümeti'ni kurdu. Uluslararası cihatçı bir örgüt olarak köklerine rağmen Heyet Tahrir El Şam son birkaç yılını ideolojik olarak uzlaşarak, geniş bir koalisyon kurarak, DEAŞ ve El Kaide hücrelerini dağıtarak, askeri gelişime yatırım yaparak sosyal gündemini ılımlılaştırarak pragmatizmi benimseyerek geçirdi.
Bu arada zafer sarhoşu olan Esad rejimi Ortadoğu'nun önde gelen narko-devleti haline geldi.
Ardından, iki jeopolitik deprem Suriye'deki güç dengesini değiştirdi.
Rusya 2022'de Ukrayna'yı işgal etmesi ile birlikte ise dengeler değişmeye başladı. Moskova başlangıçta Suriye'deki askeri ayak izini, Wagner paralı askerlerinden hava savunma sistemlerine kadar çok sayıda başlıkta azalttı.
Ve geçtiğimiz Kasım ayı verilerine göre; Ukrayna'da günde 2.000 askerini kaybeden Rusya askeri olarak Suriye'de tamamen zayıfladı.
Bu nedenle Rusya'nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaşın bu aşamasını sona erdirmek için müzakerelerin 2025 yılında başlaması muhtemel. Moskova'nın ise, bu gerçekleşmeden önce savaş alanında kazanımlar elde etmek ve pazarlık pozisyonunu iyileştirmek için Suriye ve Afrika'daki her unsuruna ihtiyacı var.
Diğer yandan Esad'ın kendi adına jeopolitik çıkmazı doğru okuduğu belirtilebilir. Esad, aşırı genişlemiş bir Moskova'ya ve otoriter bir İran'a olan bağımlılığını azaltmak için Arap Birliği ile normalleşme arayışına girdi.
Esad bunu yaparken, Suriye İç Savaşı'nı “kazandığı” yanılgısına bel bağladı ve 12 yıl sonra 2023'te bölgesel bir parya olarak Arap mevkidaşları tarafından memnuniyetle karşılandı. Ancak Esad'ın hayalleri İsrail-Filistin savaşı bu savaştaki İran'ın rolü nedeniyle yeniden hüsrana uğradı.
Esad, bu yanılgısının bedelini ise çok geçmeden ödemeye başladı.
İsrail yıllarca İran'ın Suriye ve Lübnan'daki milislerine giden silah sevkiyatlarını hedef almıştı. Bu, Tahran ve paralı askerlerinin iş yapmanın bedeli olarak tolere ettiği bir sorunuydu.
Ancak 7 Ekim'den sonra bu baş ağrısı, İsrail'in Suriye'de en az beş Devrim Muhafızı generaline (Panah Taghizadeh, Mohammad Ali Ataei, Sadegh Omidzadeh, Mohammed Reza Zahedi, Mohammad Hadi Haji Raheemi) suikast düzenlemesiyle anevrizmaya dönüştü.
Nükleer silahlara sahip Moskova ile çatışmasızlık mekanizmasına bağlı kalmasına rağmen Kudüs, Suriye'de ve Lübnan'da Hizbullah'ı yok ederken hem Esad'ın hem de İran'ın askeri altyapısını zayıflatmak için bir yıldan fazla zaman harcadı.
Esad'ın ve Moskova'nın Tahran'a yardım etmek için yaptığı tek şey, kuşatma altındaki İdlib'i bombalamak ve daha fazla Suriyeli mülteciyi Türkiye sınırına sürmek oldu.
Türkiye'nin Gazze'deki savaş nedeniyle İsrail'le yaşadığı anlaşmazlık biliniyor olsa da, Suriye'de İran ve Rusya'yı birbirine düşürürken Esad'ı zayıflatmak konusundaki ortak çıkarları yaklaşık on yıldır değişmedi.
Ankara artık, Suriye'de ve doğal olarak mültecilerin yeniden yerleştirilmesi konusunda güçlü bir pozisyonda.
Esad'ın Halep'i ele geçirmesi yıllar aldı ve bu ancak İran ve Rusya'nın müdahalesiyle mümkün oldu. Şimdi ise Türkiye destekli güçler dört günden kısa bir sürede şehri ele geçirip Hama'ya kadar ulaşmış görünüyor.
En iyi bağlantılara sahip en parlak uzmanlar bile Suriye iç savaşının yaklaşık 14. yılında böylesine kararlı bir askeri manevranın geleceğini tahmin etmemişti.
Bundan sonrasını ise sadece zaman gösterecek.