Osmanlı'da Kurban Bayramı
İslam dinine özgü olan Kurban Bayramı'nın, Osmanlı kültüründe büyük bir önemi var.
Yaşadığımız coğrafyada hala unutturulmamaya çalışılan bayrama özel birçok güzel gelenek var. Akrabaları ve büyükleri mutlaka ziyaret etmek, ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunmak, çocukları sevindirmek, bayrama özel yemekler hazırlamak… Hepsi birbirinden güzel, heyecan verici ve bize ait.
Bu bayram zaman yolculuğuna çıkalım ve geçmişe gidelim. Osmanlı'da Kurban Bayramı nasıl yaşanıyordu?
Bayram zamanı sarayda ve halk arasında özel törenler düzenlenir, sarayda padişah ile yapılan bayramlaşmaya Muayede Alayı ya da Resm-i Muayede adı verilirdi. Padişah bayramdan önce, uzak durulması gereken davranışların, vazifelilerin alması gereken tedbirlerin, sokakların temizlenmesi gibi maddelerin yer aldığı tembihname yayınlardı. Bu tembihnamelerle birlikte evlerde ve saraylarda temizlik başlardı.
Tembihnameyle birlikte insanlar ikaz edilir, maddi ve manevi temizliğe yönlendirilirdi.
Osmanlı döneminde Kurban Bayramı heyecanı, Arife günü atılan top atışlarıyla başlar, bayramın son günü ikindi vaktinde atılan top atışlarıyla biterdi.
Bayram namazının yaklaşmasıyla birlikte, erkekler bayramlıklarını giyerek en yakındaki camiye giderlerdi. Bayramda mutlaka ailecek; akraba, komşu ve kabristan ziyaretleri yapılırdı.
Kurban eti kendi aile bireylerine, fakirlere, eşe ve dosta dağıtılmak üzere ayrılırdı. Bayramda tüketilen et, sindirim sistemine etki ettiğinden imkanı olan her ev, vücudu dengelemesi için "Turunç Reçeli" yapardı. Zenginlerin; çocuklarına, yakın akrabalarına, vefat etmiş yakınları adına ve kurban kesmeye gücü yetmeyenlere kurbanlık hediye etme adeti vardı.
Bayramdan önce de farklı hediyeler dağıtılırdı. Subay ve memurlara birer maaş ikramiye, zaptiyelere yeni fes ve püskül verilirdi. İstanbul'un büyük camilerinde cemaate hediyeler, şeker, helva ve lokumlar dağıtılırdı.
Padişah için "Saya Ocağı" adı verilen yerde koçlar yetiştirilirdi. Padişaha sunulacak olan kurbanların beslenmesi, yetiştirilmesi ve kesimleriyle saya neferleri ilgilenirdi. Padişah yaklaşık 40 kurbanlığın bulunduğu yere gider ve kendisi için husisi olarak hazırlanan kurbanlardan birini seçer ve büyük bir merasimle ilk kurbanı kendisi keserdi.
Kesilen kurbanların birçoğu medreselere dağıtılırdı. Kalan diğer kısımlar da dul ve kimsesiz kadınlara, bekçilere, tulumbacılara ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılırdı.
Bayram boyunca sokaklarda "Arife çiçekleri" yani çocuklar olurdu. Böyle söylenmesinin nedeni çocukların bayram gününü beklmeden Arife gününden bayramlıklarını giyip sokağa çıkmalarıydı.
Zengin kişiler, zimem (veresiye) defterinden ihtiyaç sahiplerinin borçlarını öderdi. Bu ödemeler yapılırken rastgele bir sayfa seçilir ve kimin borcunu ödediğini bilmezdi.