Osmanlı’dan İrlanda’ya uzanan yardım eli
19. yüzyılda İrlanda'da yaşanan ve "Büyük Kıtlık" olarak tarihe geçen bu felaket, Osmanlı Sultanı Abdülmecid’in cömert yardımlarıyla hatırlanıyor. Bu kıtlık sırasında Osmanlı'dan gelen yardım, sadece binlerce İrlandalının yaşamını kurtarmakla kalmamış, aynı zamanda iki toplum arasında yüzyıllar boyu süren bir dostluk köprüsünün temelini atmıştı.
Büyük Kıtlık
Patates, yüzyıllar boyunca İrlanda’nın temel gıda maddesi olmuş, halkın büyük çoğunluğunun yaşamını sürdürebilmesi için vazgeçilmez bir besin kaynağı haline gelmişti. Ancak 1845 yılında başlayan ve yedi yıl boyunca süren patates kıtlığı, ülkeyi sarsan, derin izler bırakan bir felakete dönüştü.
Tarımın temelini oluşturan patateslere bir mantar hastalığı bulaşmıştı. Bu hastalık, mahsulleri hızla yok ederek tarımsal üretimi çökertti. Patates gibi kolay yetiştirilen ve besleyici bir gıda kaynağına bağımlı olan İrlanda halkı, bu felaketin ardından kendisini açlık ve çaresizlikle yüz yüze buldu. Sonuçları ise korkunçtu: bir milyondan fazla insan kıtlık ve onun tetiklediği hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetti. Hayatta kalmayı başaran bir başka milyon kişi ise evlerini terk ederek diğer ülkelere göç etmek zorunda kaldı.
İrlanda, o dönemde İngiliz yönetimi altındaydı ve kıtlık, İngiliz İmparatorluğu’nun ekonomik ve siyasi politikalarıyla daha da ağırlaştı. İngiltere, İrlanda'dan tarım ürünlerinin ihracatını durdurmak yerine sürdürdü ve İrlandalıların tarlalarında yetiştirdikleri mahsullerin bir kısmı başka ülkelere gönderilmeye devam etti. Açlıktan kıvranan halk, yardım beklerken ağır vergiler ve ilgisizlikle karşı karşıya kaldı. Dönemin politikaları, kıtlığın etkilerini hafifletmek bir yana, felaketin derinleşmesine neden oldu.
Bu karanlık manzaralara tanık olanlar durumu şöyle anlatıyordu:
“Yollar ölü ve yarı canlı insanlarla doluydu. İnsanlar şalgam yaprakları, kum yılan balıkları ve deniz yosunlarıyla besleniyordu. İngiltere’de en aşağılık hayvana dahi layık görülmeyecek bir diyetle hayatta kalmaya çalışıyorlardı. Çocuklar annelerinin cansız bedenlerinin başında ağlıyor, kimse ne yapacağını bilmiyordu.”
Sultan Abdülmecid’in yardım eli
19. yüzyılın ortalarında İrlanda, tarihinin en karanlık dönemlerinden birini yaşıyordu. 1845-1852 yılları arasında patates kıtlığı, halkın temel gıda maddesi olan patates üretimini yok ederek milyonlarca insanı açlık ve hastalıkla karşı karşıya bırakmıştı. Bu olay, Avrupa’nın dört bir yanından yardım çağrılarının yükselmesine neden oldu.
Osmanlı Sultanı Abdülmecid, bu insanlık krizini, sarayına gelen İrlandalı bir diş hekiminin aktarımlarıyla öğrendi. Sultan, hemen harekete geçti. Yardım olarak başlangıçta 10.000 sterlin göndermeyi planladı. Ancak dönemin İngiltere Kraliçesi Victoria, sadece 2.000 sterlin bağış yapmıştı ve danışmanları, Osmanlı yardımının bu miktarı aşmamasını tavsiye etti. İngiltere, İrlanda’nın bir parçası olarak kendi kontrolü altındaki bir bölgeye yapılacak büyük bir Osmanlı yardımını siyasi bir tehdit olarak görüyordu. Bu sebeple Sultan’ın yardımı 1.000 sterlinle sınırlı tutulmasını sağladı.
Sultan Abdülmecid, İngiltere’nin diplomatik baskılarına rağmen, yardımlarını sadece parayla sınırlı tutmamaya kararlıydı. Yardım çağrılarına duyarsız kalmayan Osmanlı padişahı, donanmasına ait üç gemiyi yiyecek, ilaç ve temel ihtiyaç malzemeleriyle doldurttu. Bu yardım konvoyu, İngiltere’nin denizden giriş sınırlamaları nedeniyle Dublin ve Cork limanlarına kabul edilmedi. Ancak Osmanlı denizcileri her ne olursa olsun sultanın bu yardımlarını ulaştırmaya kararlıydı. İngiltere engeline rağmen Osmanlı, yardımları Boyne Nehri kıyısındaki Drogheda limanına ulaştırmayı başardı.
Osmanlı gemilerinin yardımlarıyla İrlanda halkı bir nebze olsun nefes aldı. Bu yardım, İrlanda halkının hafızasında kalıcı bir yer edindi. Özellikle Drogheda şehri, bu cömertliği unutmadı ve Osmanlı hilalini simgeleyen bir sembolü kentinin armasına ekledi. İki halk arasında bu dönemden itibaren, küçük ama güçlü bir dostluk bağı kuruldu.
Sultan Abdülmecid’in İrlanda’ya uzattığı yardım eli, Osmanlı İmparatorluğu’nun 600 yıl boyunca olduğu gibi yine insani değerlerini ve dayanışma ruhunu bir kez daha gözler önüne serdi. Zorlu diplomatik engellere rağmen, bu yardım girişimi, dönemin zorlayıcı koşulları altında bile insani dayanışmanın bir örneği olarak tarihe geçti.
1840’ların İrlanda halkı için bir umut ışığı olan bu yardım, bugün dahi dostluk ve dayanışmanın güzel bir hatırası olarak anılıyor..
İrlanda’nın bu yardımı hiç unutmadı
1847 yılında Drogheda limanına ulaşan yardımlar, İrlanda halkı için bir umut ışığı oldu.
Sultan Abdülmecid’in bu cömertliği, gerek İrlanda basınında gerek uluslararası çevrelerde takdirle karşılandı. Osmanlı yardımının etkisi, yerel halk tarafından o kadar derin bir şekilde hissedildi ki bu bağ, uzun yıllar boyunca İrlanda’nın hafızasında diri bir şekilde yer aldı.
İrlanda'nın Drogheda şehrinde bugün bile Osmanlı’nın yardımlarını hatırlatan birçok sembol bulunuyor.
Şehrin merkezindeki bir plaket üzerinde şu ifade yer alır:
"1847 Büyük İrlanda Kıtlığı - Türkiye Halkının İrlanda Halkına Karşı Cömertliğinin Anısına ve Tanınmasına."
İrlanda’nın eski Cumhurbaşkanı Mary McAleese, 2010 yılında Ankara’ya yaptığı bir ziyarette, bu yardımlar için şükranlarını şöyle dile getirmişti:
"Drogheda halkı, armalarına sizin güzel hilal ve yıldızınızı ekledi ve bu semboller bugün hâlâ orada duruyor."
Drogheda United Futbol Kulübü'nün armasında da bu dostluğun bir sembolü olarak Osmanlı bayrağının hilal ve yıldızı yer alır.
Osmanlı'nın yardımları yankı buldu
Dönemin İrlanda gazeteleri, Sultan Abdülmecid’i "iyi, insancıl ve cömert bir hükümdar" olarak tanımlamış ve bu yardımı övgüyle dile getirmişti:
Müslüman bir hükümdar, gerçek bir Hristiyan ruhuyla hareket etmiş ve birçok Hristiyanın örnek alması gereken bir örnek sergilemiştir.
Efsanevi İrlandalı yazar James Joyce da Ulysses adlı romanında bu yardımı şu sözlerle dile getirmiştir:
Büyük Türk bile bize kuruşlarını gönderdi.
Türkiye, bu bağların güçlenmesine yönelik, Trabzonspor ile Drogheda United arasında "kardeş kulüp" ilişkisi kurulmasına öncülük etti.
İki halk arasındaki bu dostluk, tarihi bir yardım olayıyla sınırlı kalmayarak, insani değerlerin ve dayanışmanın güçlü bir sembolü haline geldi.