gdh'de ara...

Paşinyan'ın Karabağ’dan sürülen Ermeniler anlatısı gerçeği yansıtıyor mu?

Son günlerde Karabağ’dan ayrılan Ermenilere ait konvoyların görüntüleri dramatize edilerek sosyal medyada paylaşılarak yeni bir anlatı yaratılıyor. 

1. resim

Azerbaycan’ın 19 Eylül’de başlattığı ve 20 Eylül’de başarıyla neticelendirdiği anti-terör; yani terörle mücadele operasyonu, büyük ölçüde İkinci Karabağ Savaşı’nın ardından zamana bırakılan problemlerin çözülmesini sağladı. Zira söz konusu savaşta Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tam anlamıyla teşkil etmesi noktasında atılacak bazı adımlar zamana bırakılmış ve Ermenistan’ın birtakım yapıcı hamlelerde bulunması beklenmiştir. Fakat süreç, Bakü yönetimini Karabağ’daki ayrılıkçı teröristlerin tasfiyesi için güç kullanmak durumunda bıraktı.

Başarılı operasyonun ardından 28 Eylül itibarıyla konuşulan iki önemli gelişmeden bahsetmek mümkün. Bunlardan ilki, Karabağ’daki teröristlerin Hankendi merkezli olarak ilan ettikleri sözde yapılanmanın 2024 itibarıyla kendini feshettiğini duyurması. Haliyle Hankendi başta olmak üzere Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tam anlamıyla pekiştireceği bir durum yaşanıyor. Yani terörle mücadele operasyonu başarılı. Bu noktada gündeme gelen konu da zaten ikinci mesele: Karabağ’daki Ermenilerin sürüldüğü iddiası. Bunu bizzat Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan da dillendirdi. Peki, bu iddia gerçeği yansıtıyor mu?

Son günlerde Karabağ’dan ayrılan Ermenilere ait konvoyların görüntüleri dramatize edilerek sosyal medyada paylaşılarak yeni bir anlatı yaratılıyor. Hatta Ermenilerin tarih boyunca mazlum bir millet olduğu öne sürülerek Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki tehcir kararı da hatırlatılıyor. Hızını alamayanların 1915 olaylarından hareketle sözde soykırım iddialarını dile getirdiği de görülüyor. Kuşkusuz bu, tarihin kötü niyetli bir biçimde çarpıtılması. Lakin sadece tarihin değil, güncel durumun da çarpıtılması.

Burada 1915 olaylarını tartışmanın bir manası yok. Tarihi çarpıtarak siyasallaştıranların da sözde soykırım iddiaları üzerinden zenginleşenlerin de kimler olduğu aşikar. Fakat çok daha mühim olan ve güncel açıdan önem arz eden mesele, Ermenilerin zorla sürülmeleri mevzusu. Çünkü bu da tıpkı sözde soykırım iddiaları gibi gerçeği yansıtmıyor.

Öncelikle ifade etmek gerekir ki; Azerbaycan’ın Karabağ Ermenilerine ilişkin yaklaşımı çok net: Bakü, Karabağ’ın Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün bir parçası olduğu realitesinden hareketle, Karabağ’da yaşayan Ermenilerin de Azerbaycan vatandaşı olarak hayatını sürdürebileceklerini dile getiriyor. Zaten terörle mücadele operasyonundan sonra Azerbaycan yetkilileri ile Karabağ Ermenilerinin temsilcileri arasında yapılan toplantıların ardından Azerbaycan, Karabağ’daki Ermenilere insani yardım malzemeleri gönderdi. Bu da meselenin insani yönünde Bakü’nün fazlasıyla hassas olduğunun somut bir göstergesi.

Dahası Azerbaycan, terörle mücadele operasyonu sırasında da sivillerin korunması hususunda son derece dikkatli davranmış ve Karabağ Ermenileri, telefonlarına atılan mesajlarla bilgilendirilmişti. Öyleyse sorulması gereken soru şu: Bakü, bu kadar sağduyulu davranıyor ise Karabağ Ermenileri neden göç ediyor?

Meslenin bam telini de bu soru oluşturmakta. Aslında Karabağ, bundan 30 yıl önce; yani işgalden önce onbinlerce Azerbaycan Türkünün yaşadığı bir yerdi. Dolayısıyla bir etnik temizlikten bahsetmek gerekiyorsa, ilk önce tarih sahnesinin önünde hayatını onlarca yılını tren vagonlarında geçirmek zorunda kalan Karabağ Türklerinden özür dilenmeli. Bir soykırım tartışması yapılacaksa da 26 Şubat 1992’de Hocalı Soykırımı’nda Karabağ’ı işgal edenlerin yaptıkları hatırlatılmalı.

Anlaşılacağı üzere, Ermenilerin göç etmelerinin nedeni geçmişte işlenen suçların farkında olmaları. Belki de bu suça doğrudan olmasa da dolaylı şekilde ortak olmaları. Gelinen nokta itibarıyla Bakü, Karabağ’da yaşayan ve hayatına Azerbaycan vatandaşı olarak devam etmek isteyen kişilere kapılarını sonuna kadar açmış durumda. Buna karşılık kendisini Azerbaycan’a ait hissetmeyen, ait oldukları topraklara geri dönecek olan Azerbaycan Türkleri ile barış içinde komşuluk yapmak istemeyen Ermenilerin göç etmesi ise sürgün olarak nitelendirilemez. Kısacası bu çarpıtmaya aldanılmaması gerekiyor.

Tüm bu gerçeklere rağmen Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın 28 Eylül’de yaptığı açıklamalar Erivan’ın bir kez daha yalanlar içine sürükleneceğinin habercisi. Çünkü Azerbayacan ordusunun anti-terör operasyonunu Azerbaycan’ın iç meselesi olarak tanımlama olgunluğunu gösteren Paşinyan, garip bir şekilde 28 Eylül’de yaptığı açıklamada şunları söyledi:

Önümüzdeki günlerde Karabağ bölgesinde Ermeni kalmayacak. Karabağ'da yaşananlar, etnik temizlik ve yerinden edilmedir. Uluslararası toplumu bu konuda uyarıyorduk.

Açıkçası Paşinyan’ın bu ifadelerine kendisi de inanmıyordur. Çünkü Karabağ’daki ayrılıkçı terörstlerin yaptığı sözde seçimi tanımadığını ifade eden de Azerbaycan ordusunun terörle mücadele operasyonunu Azerbaycan’ın iç meselesi olarak tanımlayan da kendisinden başkası değildi.

Öyleyse Ermenistan Başbakanı’nın ülke içerisinde artan milliyetçi tepkileri ve ordu içerisinde kendisine darbe yapmayı düşünen kitleleri dizginlemeye dönük bir mesaj verdiği söylenebilir. Buna rağmen bu mesajın talihsiz bir açıklama olduğunu da vurgulamak gerek. Zira Karabağ’da etik temizlik yapıldığı iddiası gerçeği yansıtmıyor. Ancak 30 yıl önce Türk yurdu olan bir bölgenin Türksüzleştirilmesinin tam manasıyla bir etnik temizlik olduğu da tarihi gerçek.

Sonuç olarak Güney Kafkasya’da Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü pekiştirdiği bir süreç yaşanıyor. Bu süreç, etnik temizlik ve zorunlu sürgün gibi söylemlerle karalanmaya çalışılsa da Bakü yönetimi, teröristlerin tasfiyesi dışında bir eylemde bulunmuyor. Azerbaycan’ın Karabağ Ermenilerine yönelik yaklaşımı ise son derece net: Ya kalıp Azerbaycan vatandaşı olarak yaşayacaklar ya da Azerbaycan’dan aldıkları yakıt desteğiyle güvenli bir şekilde yaşamak istedikleri ülkeye gidecekler. Bu da oldukça insani. Etnik temizlik iddiası ise oldukça gülünç.

Tartışma