Pulitzer ödüllü fotoğrafçı Nick Ut: İsrail-Filistin savaşı Vietnam Savaşı'ndan çok daha tehlikeli
Pulitzer Ödüllü Vietnam asıllı foto muhabiri Nick Ut, İsrail-Filistin çatışmasının Vietnam Savaşı'ndan çok daha kötü ve tehlikeli olduğunu söyledi.
Vietnam Savaşı'nda "Napalm kız" olarak bilinen, napalm bombası nedeniyle vücudu yanan küçük kız çocuğu fotoğrafıyla Pulitzer Ödülü alan Vietnam asıllı foto muhabiri Nick Ut, İsrail-Filistin çatışmasının Vietnam Savaşı'ndan çok daha kötü ve tehlikeli olduğunu söyledi.
Foto muhabirliğine gazeteci ağabeyinin Vietnam Savaşı'nı takip ederken hayatını kaybetmesinin ardından başlayan Ut, 50 yılı aşkın meslek hayatında sayısız fotoğrafa imza attı.
"Nick Ut" ismi, 1972'de çektiği "Napalm kız" olarak da bilinen "Savaşın Terörü" başlıklı fotoğrafla hafızalara kazındı.
Henüz 21 yaşında genç bir foto muhabiriyken ülkesi Vietnam'da AP adına savaşı izleyen Ut, ABD tarafından desteklenen Vietnam ordusunca atılan napalm bombası nedeniyle vücudunun bir kısmı yanan kız çocuğunu fotoğrafladı.
Yaşadığı köy bombalanan ve ağlayarak çırılçıplak koştuğu sırada Ut'un objektifine yakalanan 9 yaşındaki Kim Phuc'un fotoğrafı, Vietnam Savaşı'nın kaderini değiştirdi.
Sansürsüz yayına verilen fotoğraf, ABD'de kamu vicdanını uyandırdı, sayısız savaş karşıtı protestoya neden oldu. Üzerinden 51 yıl geçmesine rağmen "dünyanın en ünlü savaş fotoğraflarından birisi" olan kare sayesinde Ut, 21 yaşında Pulitzer Ödülü aldı ve bu ödüle layık görülen "en genç fotoğrafçı" oldu.
"Bir kare çektim, makinelerimi bırakıp ona yardım ettim"
AA muhabiri, 1. İpekyolu Küresel Haber Ödülleri dolayısıyla Çin'in Pekin kentinde bulunan Ut'a ünlü fotoğrafın hikayesini ve bugün dünyada patlak veren savaşları sordu.
Bugün 73 yaşında olmasına rağmen Vietnam Savaşı'na dair anılarının her detayını hatırlayan Ut, "Napalm kız" fotoğrafını çektiği günü şöyle anlattı:
Saygon'un (bugünkü ismiyle Ho Chi Minh City) kuzeybatısında küçük bir köye gelmiştim. Öğle saatlerinde elimde yeteri kadar fotoğraf vardı. Tam köyden ayrılmaya hazırlanırken bir grup binanın yakınına hedef belirlemek için sis bombası atıldığını gördüm.
Makinemi hemen elime aldım ve köye 4 napalm bombası atan uçağı fotoğrafladım. İçimden 'Umarım köyde kimse kalmamıştır.' dedim çünkü bazı köyler önceden boşaltılmıştı. Etraf dumanla kaplıydı. Karşıdan koşarak bir kadının geldiğini gördüm. Ardından napalm bombasından vücutlarının bir kısmı yanmış çocuklar, yetişkinler bize doğru koşmaya başladı.
Bir kadın, kucağında ağır yaralı bir çocuk taşıyor, ağlayarak 'Torunuma yardım edin.' diyerek yardım istiyordu. Deklanşöre bastım, bir kare çektim ve çocuk orada can verdi. Fotoğrafı çekerken diğer gözümle de karşıya bakıyordum. Kollarını açmış çıplak şekilde ağlayarak koşan bir kız gördüm. 'Üzerinde neden kıyafet yok?' diye geçirdim içimden.
Yaklaştığımda gördüm ki kolları ve sırtı çok kötü yanmıştı. Şok olmuştum, bir kare çektim, 4 fotoğraf makinem vardı, hepsini bir kenara bıraktım. Daha fazla fotoğraf çekmek istemedim. Yanımdaki su şişesini üzerine döktüm. Kim'i kucaklayıp hastaneye gitmek üzere kamyonetime bindirdim. Sırtı o kadar kötü durumdaydı ki ancak yere oturabildi ve 'Öleceğim' diye ağlıyordu.
"Basın kartımı gösterip 'Eğer bu kız ölürse fotoğrafı yarın tüm manşetlerde olacak!' diye bağırdım"
Ut, küçük kızı hemen hastaneye yetiştirdiğini ancak hastanede de napalm bombalarından etkilenen birçok çocuk gördüğünü söyledi.
Küçük kıza bakmaları için yalvardığını, doktorların kendisine iki saat mesafedeki daha büyük bir hastaneye gitmesini söylediğini aktaran Ut, şu ifadeleri kullandı:
Bu çocuk, o yola dayanamaz ve ölür.' dedim ama doktorlar zaten Kim'in yaşamasına imkansız gözüyle bakıyordu. Oldukça küçük bir hastaneydi, etraf cansız bedenlerle doluydu. En sonunda basın kartımı gösterdim, 'Eğer bu kız ölürse fotoğrafı yarın tüm manşetlerde olacak!' diye bağırdım.
Böyle söyleyince doktorlar panik oldu. Onu sonunda hastaneye kabul etti. Ben de hemen filmleri teslim etmek üzere AP'ye gittim. Sonradan öğrendim ki onu ölülerin bulunduğu kısma yatırmışlar. Yanıkları çok ciddiydi ve doktorlar yaşama şansının olmadığını düşünüyordu. Nasılsa ölecek diye bir süre kimse müdahale etmemiş. Bunları daha sonra Kim anlattı.
Çektiği karenin büyük bir etki yaratacağını bildiğini belirten Ut, ofise girerken editörlerine "Çok önemli bir şey çektim." dediğini aktardı.
Ut, 9 yaşındaki kızın vücudunun çıplak yayımlanıp yayınlanmaması konusunda fikir ayrılığı yaşandığını ancak sonunda fotoğrafı olduğu haliyle yayımlatmayı başardıklarını anlattı.
Ağabeyim, 'Savaşı durduracak bir fotoğraf çekmek istiyorum.' derdi, hayalini gerçekleştirdim"
Mesleğe o dönem AP'de çalışan ağabeyinin çektiği filmleri banyo yaptırarak adım attığını belirten Ut, ağabeyinin 26 yaşında savaş sırasında vurularak yaşamını yitirdiğini söyledi.
Pulitzer ödüllü Ut, şöyle devam etti:
"Ağabeyim, 'Savaşı durduracak bir fotoğraf çekmek istiyorum.' derdi. Bu fotoğrafı çektiğimde kulağımda onun sesi yankılandı ve savaşı durduracak fotoğrafı çektiğimi biliyordum. İki güne kalmadan dünyanın birçok yerinden beni arayanlar, 'Nick, bu fotoğraf savaşı durdurabilir.' diyordu. Fotoğraf, tüm manşetlerdeydi. Akabinde ABD'nin birçok yerinde eş zamanlı savaş karşıtı protestolar başladı. Dönemin ABD Başkanı Richard Nixon, fotoğrafın kurgu olduğunu, küçük kızın sıvı yağ nedeniyle yandığını iddia etti. Elbette kimse bu iddialara inanmadı, zaten o fotoğrafı çektiğimde de yanımda birçok televizyon muhabiri vardı. Onların hepsi olayın tanığıydı."
"Bugünkü savaş, Vietnam Savaşı'ndan çok daha tehlikeli"
Meslek hayatı boyunca yüzlerce kişinin ölümüne tanık olduğunu ve bu nedenle artık "savaş" kelimesini duymaya bile tahammül edemediğini söyleyen Ut, sözlerine şu cümlelerle devam etti: Bugünkü savaş, Vietnam'dakinden çok daha tehlikeli. İsrail'in Filistin'i bombaladığını görüyorum. Yüzlerce insan ölüyor. Bu insanlar nereye gidebilir? Her yeri bombalıyorlar.
Ut, bugün 60 yaşındaki Kim Phuc ile fotoğrafı çektiği günden beri daima görüştüğünü ve Phuc'un çok zor süreçlerden geçtiğini dile getirdi.
Ünlü foto muhabiri, şunları kaydetti:
"Kim, başlangıçta gerçekten ölmek istiyordu, depresyondaydı. Vücudunun bir kısmı ciddi şekilde yanmıştı. 'Benimle kim evlenmek ister ki ben çok çirkinim.' diye ağlıyordu ama dediği gibi olmadı, Küba'da şimdiki eşiyle tanıştı. Bugün evli, çocukları, torunları var. O fotoğraf, hayatını değiştirdi, fotoğraf sayesinde çok ünlü oldu, tanındı ama bir yandan da silinmeyecek izler taşımak zorunda kaldı. Beraber İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth'ten Katoliklerin ruhani lideri Papa Franciscus'a kadar birçok isimle görüştük. Hala dünyanın her yerinde tanınıyor."
"Emekli de olsam fotoğraf çekmeden duramam"
AP'de 51 yıl çalıştıktan sonra 2017'de emekli olan Ut, fotoğraf çekmeyi hiç bırakmadığını söyledi.
Ut, "Bugün emekli bir adamım ama işimi çok seviyorum. Bundan dolayı fotoğraf çekmeye devam ediyorum. Tabii artık sadece keyfi şeyler çekiyorum, makinem hep yanımda. Emekli de olsam fotoğraf çekmeden duramam." ifadelerini kullandı.
Daha önce çeşitli vesilelerle Türkiye'yi ziyaret ettiğini ve başarılı birçok foto muhabiriyle tanıştığını belirten Ut, bir sonraki Türkiye seyahatinde Phuc'u da getirmek istediğini sözlerine ekledi.