Putin Baltık ülkelerine saldırabilir mi?
Putin Baltık ülkeleri üzerinden Batı'ya saldırmaya cesaret edebilir mi? Özellikle Kremlin'in Ukrayna işgali giderek daha umutsuz hale gelirken ve Rus politika yapıcıların söylemleri giderek sertleşirken, bu sorunun sorulması gerekiyor.
Böyle bir seçeneğe karşı iki olası senaryonun dikkate alınması gerekir.
Birincisi, Batı'nın Rusya'nın bazı kırmızı çizgilerini aşması ve dolayısıyla Rusya'nın sert tepkisini kışkırtması mümkündür.
İkincisi, önemli ölçüde daha zayıf bir düşmana karşı savaşı kazanamamasından dolayı hüsrana uğrayan Putin, rejimini çöküşten kurtarmanın tek yolunun Batı'nın bazı zayıf noktalarına karşı askeri harekat yapmak olarak görebilir.
Rus politika yapıcılar genellikle, Batı Rusya'ya saldırırsa veya Rus devletinin varlığını tehlikeye atacak adımlar atılması durumunda, tepkilerinin sert olacağını belirttiler. Rusya; Ukrayna'nın NATO'ya katılması veya Batı füzelerinin Ukrayna topraklarında konuşlandırılması durumunda Rusya'nın varoluşsal olarak tehdit edileceğini iddia ediyor.
Peki Rusya böyle bir durumda ne yapabilir? Rusya'nın propagandacıları ve önde gelen analistleri böyle bir durumda nükleer bir Armagedon'u hayal ediyorlar.
Daha açık bir ifade ile, nükleer bir karşılık ile Ukrayna, Polonya ve Baltık devletlerinin yıkımını dile getirmekten çekinmiyorlar. Bu akıl almaz açıklamaların, Rus politika yapıcıların görüşlerini ne ölçüde yansıttığı belirsiz. Çünkü bu düşünceleri dile getirenler ya sadece Batı'yı korkutmak istiyor yada dünyanın sonu senaryolarına katkıda bulunuyor.
Bunun yanında, Kremlin'in "Rus devletinin varlığına yönelik bir tehdidin kırmızı bir çizgi olacağı" yönündeki iddiası kesinlikle dikkate alınmalıdır. Burada ise neyin gerçekten tehdit oluşturacağı ise elbette farklı bir soru.
Batı veya Ukrayna, Rus devletinin varlığını ciddi şekilde tehdit edebilir mi? İhlal, Üçüncü Dünya Savaşı'nı kışkırtır diye geçmeye cesaret edemeyecekleri bir kırmızı çizgi var mı?
Rusya'yı tam anlamıyla işgal etmek, Blitzkrieg benzeri bir tarzda ilerlemek ya da Moskova'ya füzeler atmak dışında hiçbir şeyin tam anlamı ile tehdit oluşturmaması gerekiyor. Ukrayna'ya her türlü silahı sağlamak şu ana kadar herhangi bir kırmızı çizgiyi geçmedi. Ancak Rusya eğer savaşta Ukrayna'nın gerisinde kalırsa, Putin bunu belki Rusya'nın değil ama kendisinin varoluşsal olarak tehdit edildiğine dair makul bir gerekçe sayabilir ve Putin Rusya'sının öngörülemezlik eğilimlerine bir gerekçe yaratabilir.
Bu seçenek sözkonusu olduğu sürece, Rusların "aşılmaz kırmızı çizgi kavramlarının" Putin'in keyfi keder yaklaşımı olacağını unutmamak gerekir. Böyle bir durumda Putin ve Rus seçkinleri, Varşova'ya bir füze ateşlemenin, Baltık bölgesinde bir işgal başlatmanın ya da nükleer kullanmanın uygun bir yolu olabileceğine karar verebilir.
Yani Batı'nın böylesine korkunç bir senaryonun gerçekleşmesi için nesnel olarak herhangi bir kırmızı çizgiyi aşmasına gerek yok. Diktatörler doğası gereği sözkonusu kendileri olduklarında önceden tahmin edilemez hamleleri yapmak konusunda pervasızdır.
Bütün bu gerçekler doğrultusunda Batılı politika yapıcılar, Rus davranışına ilişkin değerlendirmelerini, belirsizlik ve öngörülemezlik üzerine inşa etmek zorunda.
Atlantic Council'de yayımlanan analiz gdh.digital tarafından çevrilmiştir.