Putin'in Ukrayna'da nihai hedefi ne?

Putin; Zelensky'i iktidarını yıkmadan ve Rus yanlısı bir iktidarın göreve gelmesini sağlamadan durmak istemiyor. Putin eğer bunu başarırsa şüphesiz bu yaklaşımı artık Ukrayna ile sınırlı kalmayacak. Çünkü Rusya artık Batı ve ABD’ye karşı neredeyse geri dönülmez ciddi bir meydan okuma içine girdi ve artık daha fazlasını da isteyecektir.

1. resim
26.02.2022

Dünya son 3 gündür, Rusya'nın Ukrayna'ya düzenlediği işgal operasyonlarını konuşuyor ve takip ediyor. Ukrayna, topraklarını savunacağını ilan ederek NATO ve Batılı liderlerden yardım beklerken Batı ise Rusya'nın işgalini sadece yaptırımlar ve kınamalarla izlemeye devam ediyor.

2014 yılında Kırım'ın ilhakı sırasında ayyuka çıkan ve Minsk sürecine 'ayrılıkçı' ve 'bağımsız' bölgeler olarak geçen Donetsk ve Luhansk bölgeleri krizi, iki ülke arasındaki durumun neredeyse topyekün bir işgale dönüşmesine neden oldu.

Peki gerek Putin'in bu iki bölgenin bağımsızlığını tanıma kararı öncesi gerekse de karardan sonraki süreçte bazı uzmanlar neden topyekün bir işgal olmayacağını düşünüyordu? Putin'i bu karara iten gerekçeler ne oldu?

Bu soruların cevabını vermek için, krizin yaşandığı jeopolitik şartlar ve dönemin şartları dikkate alınsa da Uluslararası İlişkiler uzmanları ve siyaset bilimciler 'benzer' tarihi olayların gelişimi ve sonuçları üzerinden de değerlendirmeler yapmaktadır.

Donbass krizi örneği de özellikle yakın geçmişte yaşanan ve yine Rusya'nın başrolünde olduğu iki benzer olay çerçevesinde değerlendirilebilinir. Bunlar; Karabağ-Elçibey ve daha yakın tarihli olarak Abhazya ve Güney Osetya-Mihail Saakaşvili.

Rus birlikleri Gürcistan'da (AA)
Rus birlikleri Gürcistan'da (AA)

Bunlardan daha yakın tarihli olan ve Gürcistan ile Rusya arasında yaşanan sürece bakarsak neredeyse Donetsk ve Luhansk süreci ile birebir benzerlikte olduğunu görebiliriz.

2008 yılında o dönemki Gürcistan lideri Mihail Saakaşvili, şu anda Zelensky'nin talebine benzer bir şekilde Gürcistan'ın NATO'ya tam üye olma isteğini dile getirmiş ve o dönem ABD başkanı olan Bush tarafından NATO'nun hazırlık görüşmelerine davet edilmişti.

Bu gelişmenin ardından Rusya, 2008'de Gürcistan'dan ayrılık talebinde bulunan Abhazya ve Güney Osetya bölgelerinin bağımsızlığını, tıpkı Donetsk ve Luhansk gibi tanımıştı. Ve tanımanın ardından Moskova tarafından hızlıca Abhazya ve Güney Osetya'ya binlerce Rus askeri konuşlandırılmıştı. Rusya'nın bu iki bölgedeki askeri varlığı bugün halen devam ediyor.

Rusya liderinin aynı argümanı Ağustos 2008'de Gürcistan topraklarına girmeden önce de dile getirmiş olması, benzer bir senaryo yaşanacağına da işaret olarak kabul edildi.

Nitekim Rusya'ya komşu bir eski Sovyet ülkesinde ucu açık bir askeri varlığının bulunması, Gürcistan'ın NATO'ya katılma hayallerini suya düşürmüş hemen ardından ise Gürcistan'da yaşanan iç gösteriler ve tepkilerle birlikte bir yönetim değişikliği yaşanmış ve Mihail Saakaşvili yönetimi iktidarını kaybederek Rus yanlısı yeni bir yönetim iktidara gelmişti.

Peki, NATO'ya katılma isteğinden, Batı'ya yakınlaşmaya ve kriz bölgelerine kadar neredeyse birebir aynı olan Donbass krizi bu defa neden farklı ilerledi ve Putin'i 'tam bir işgal kararı'na iten şey neydi?

Öncelikle Ukrayna'nın toplumsal yapısının temelinde genel bir kimlik sorunsalı yatmaktadır. Rusya ve Batı’nın arasında gelişen kimlik oluşturma süreci değişik zamanlarda krizlere yol açmıştır.

2004 yılında başkanlık seçimleri ile ayyuka çıkan bu kriz, Turuncu Devrim olarak adlandırılan sürecin yaşanmasına neden olmuş ve Turuncu Devrim'den sonraki dönemde Ukrayna, giderek Rusya'ya yakınlaşan bir dönemi yaşamıştır. Nitekim Rus destekli Yanukoviç de o dönemde iktidara gelmiştir.

Nisan 2010'da Yanukoviç yönetimi, Rus donanmasının Ukrayna'da 2042'ye kadar kalmasına izin veren bir karara imza atmış ve hükümetin bu adımı, Rusya ile daha yakın ilişkiler içerisinde olmayı hedeflediğini göstermiştir. Fakat Turuncu Devrim zamanındaki Batı yanlısı, liberal ve demokratik bir ülke talep eden taraflar tavırlarından vazgeçmemişlerdir. Dolayısıyla bu adımla birlikte sivil toplum tarafından protestolar yeniden başlatılmış ve ülke yeniden kargaşa ortamına sürüklenmiştir.

Çok kısa bir zaman sonra bu defa Ukrayna Devlet Başkanı olan Viktor Yanukoviç, AB ile imzalanması öngörülen “Ortaklık Anlaşması”nı 2013 yılında Rusya’nın isteği üzerine iptal etmiş ve bu karar sonrası ülke içerisinde kargaşa ivme kazanarak Ukrayna genelinde aynı Turuncu Devrim'de olduğu gibi yeniden büyük gösteriler başlamıştır.

Olaylar Yanukoviç'in Rusya'ya kaçması ile durulmuş ve Ukrayna'nın yeniden batıya yaklaşan süreci ivme kazanmıştır.

Tüm bu gelişmelere Rusya, Şubat 2014'de Kırım'daki ayrılıkçı güçlerle birlikte Kırım'ı ilhak ederek karşılık vermiş ve aynı dönemde Donetsk ve Luhansk krizi de literatüre girmiştir.

2019 yılında ise sürpriz bir sonuçla Ukrayna'nın yeni devlet başkanı Vladimir Zelenskiy seçilmiştir. Rusya'nın o dönemki açıklamalarına bakıldığında Putin'in, Zelenskiy'nin seçilmesine büyük tepki vermediği hatta büyük ölçüde 'kullanabileceği' bir lider olarak gördüğünü söyleyebiliriz.

Süreç Putin'in istediği gibi ilerlemedi ve Putin için hedef 'yönetim değişikliği' haline geldi!

Süreç Rusya'nın beklentilerinin aksine ilerledi ve Zelensky'nin batı yanlısı tutumu ve tıpkı 2008 yılındaki Gürcistan lideri Mihail Saakaşvili gibi NATO yanlısı politikaları Rusya'nın tepkisini çekti.

Ve Rusya yine aynı senaryoyu ortaya koyarak tıpkı o dönemde Abhazya ve Güney Osetya ile ilgili kararı gibi Donetsk ve Luhansk ile ilgili 'bağımsızlığı tanıma' kararı verdi.

Fakat tek bir fark vardı. O dönemde Gürcistan'da bu kararın ardından içeride yaşanan iktidar değişikliğini de beraberinde getirmişti. Bu defa Ukrayna'da bu durum yaşanacak gibi görünmüyordu.

Putin'in asıl istediği şey ise, Ukrayna'yı Rusya yörüngesinde tutacak olan bir yönetimin iktidara gelmesiydi.

Neredeyse tüm uzmanlar, Abhazya ve Güney Osetya örneği ışığında Putinîn Donekts ve Luhansk'a asker göndereceğini ve buraları işgal edeceğini öngördü. Fakat Putin bunun iktidar değişikliği için bu defa yeterli olamayacağını düşünmüş olacak ki; Kiev'e kadar ulaşarak Ukrayna yönetimini yıkacağı daha geniş çaplı bir operasyon başlattı.

Nitekim işgalin ikinci günü Ukrayna Ordusu'na yaptığı, 'Yönetimi ele geçirin. Sizinle anlaşmamız daha kolay olacaktır' ifadeleri de asıl hedefinin sadece Donetsk ve Luhansk değil, aslında Batı yanlısı Zelenskiy iktidarını yıkmak olduğunu tam anlamı ile ortaya koydu.

Putin, bağımsız bir devlet olarak Ukrayna'nın 1917 Devrimi'nden sonra Rusya'yı bölmek isteyen Bolşevikler tarafından yaratıldığını, SSCB'nin yıkıldığı dönemde Gorbaçov'un da benzer bir yanlış yaptığını savunuyor ve Ukrayna'nın eğer bir devlet olarak kalacaksa bunu ancak Rusya'nın gölgesinde yapabileceğini düşünüyor.

Putin; Zelensky'i iktidarını yıkmadan ve Rus yanlısı bir iktidarın göreve gelmesini sağlamadan durmak istemiyor.

Putin eğer bunu başarırsa şüphesiz bu yaklaşımı artık Ukrayna ile sınırlı kalmayacak. Çünkü Rusya artık Batı ve ABD’ye karşı neredeyse geri dönülmez ciddi bir meydan okuma içine girdi ve artık daha fazlasını da isteyecektir.