RailFreight: Hindistan-Ortadoğu-Avrupa koridoru Türkiye olmadan var olabilir mi?
Türkiye, demiryolu kapasitesi, altyapısı ve inşasını başlattığı Kalkınma Yolu hamlesi ile bölgede büyük bir potansiyele sahip. Peki Hindistan-Ortadoğu-Avrupa koridoru Türkiye olmadan var olabilir mi?
Hollanda merkezli ekonomi odaklı yayın yapan RailFreight'da, G20 Zirvesi'nde açıklanan Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Koridoru planının ve plana Türkiye'nin etkisinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Analizde; öncelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye'nin katılımı ve Kalkınma Yolu projesi olmadan böyle bir koridorun olamayacağı” tepkisine yer verilirken, Türkiye'nin Avrasya ulaşım köprüsü işlevi vurgulanarak bu tepkinin sonuçları değerlendirildi.
Analizde ayrıca; Türkiye'nin Irak ile birlikte hayata geçirmeye çalıştığı Kalkınma Yolu projesi'de değerlendirilerek, iki projenin birbirlerine etkisi olası birleştirilme ihtimali değerlendirildi.
İşte RailFreight'da yayınlanan analiz:
Demiryolu taşımacılığı ve lojistik açısından da büyük önem taşıyan Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru'nun kurulmasına yönelik ABD ve AB öncülüğündeki planın kısa süre önce onaylanması ilk tepkiyi Türkiye'den aldı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin katılımı ve Kalkınma Yolu projesi olmadan, yani Irak'ın güneyindeki Faw limanından Akdeniz'deki Mersin limanına uzanacak 1.175 km'lik demiryolu hattı kullanılmadan böyle bir koridorun olamayacağını belirtti.
Türkiye Cumhurbaşkanı'na göre bu proje öncelikle ilgili tarafların bölgesel nüfuzlarını arttırma hedeflerine hizmet eden jeostratejik bir hamle. Erdoğan ayrıca Hindistan-Ortadoğu-Avrupa koridorunun temelleri atılırken, Türkiye-Irak Kalkınma Yolu demiryolu projesinin de dahil edilmesini ve bunun mümkün olan en kısa sürede yapılmasını önerdi.
Türkiye'nin Avrasya ulaşım köprüsü işlevi daha önce de vurgulanmıştı. Ülke, Asya ve Avrupa arasında önemli bir düğüm noktasıdır ve başta demiryolu kapasitesi ve altyapısı olmak üzere pek çok potansiyele ve aynı oranda kısıtlama ve zorluğa sahiptir.
Nitekim, Faw ve Mersin limanlarını birbirine bağlayan Kalkınma Yolu projesinin bu durumu değiştirebileceği söylenebilir.
Türkiye'nin İpek Yolu
Kuru Kanal olarak da bilinen Kalkınma Yolu projesi, toplam uzunluğu yaklaşık 1.200 kilometre olan ve Basra, Divaniye, Necef, Kerbela ve Musul'dan geçerek Türkiye sınırına ulaşacak yeni elektrikli demiryolu hatlarının inşasını içeriyor. Bu ağ daha sonra Türkiye üzerinden Avrupa'daki demiryolu ve karayolu ağlarına bağlanarak bu ülkelerle ticareti genişletecek.
Proje yolcu ve yük taşımacılığı için çift hattan oluşuyor. Hat elektrikli ve yüksek hızlı yolculuklara uygun olacak. Ayrıca, Musul'dan Türkiye'nin Gaziantep şehrine kadar olan ve Mersin'e 300 kilometre uzaklıktaki bölümün yeniden açılması planlanıyor. Bu demiryolu hattı birkaç kez bombalandı ve 2010 yılından beri çalışmıyor.
Yük trenleri ise başlangıçta yılda 3,5 milyon konteyner ve 22 milyon ton dökme yük taşıma kapasitesine sahip olacak ve bu kapasite aşamalı olarak yılda 7,5 milyon konteyner ve 33 milyon tona çıkarılacak.
Erdoğan, Türkiye ve Irak için öneminin altını çizmek ve aynı zamanda küresel tedarik zincirleri üzerinde yaratabileceği olumlu etki konusunda farkındalık yaratmak amacıyla projeyi 'yeni İpek Yolu' olarak adlandırdı.
Projenin en azından zamanlama açısından en önemli avantajlarından biri, Irak'taki Grand Faw limanının 2020'den beri inşa halinde olması ve Irak Ulaştırma Bakanlığı'nın demiryolu hattının tasarımını tamamlamış olması, yani projenin hayata geçmesi için gerekli temelin atılmış olması.
Hindistan-Ortadoğu-Avrupa çok erken aşamalarda
Hindistan-Ortadoğu-Avrupa koridorunun henüz çok erken aşamalarda olduğu gerçeği göz önüne alındığında, Türkiye ve Irak'ın hazır planlarla sürece dahil olması koridoru hızlandırabilir ya da en azından koridor için bazı güzergah alternatifleri sağlayabilir.
ABD ve AB, durgun görünen Uluslararası Kuzey-Güney Ulaşım Koridoru aracılığıyla Rusya'nın ve küresel KYG projesi aracılığıyla Çin'in bölgesel etkisini dengelemek istiyor.
Sonuç olarak ABD ve AB, Orta Doğu'daki güç ilişkilerini dengelemek, Hindistan gibi büyük ekonomileri kendilerine yakınlaştırmak ve İsrail ve Yunanistan gibi stratejik ortakları dahil etmek için ortaklarını çok dikkatli ve hedefe yönelik bir şekilde seçmektedir.
Bu durumda Türkiye'nin kendini dışlanmış hissetmesi ve değişen manzarada kendi önemini korumaya çalışması mantıklı bir politika olacaktır.