Real Clear World: Avrupa, olası bir NATO krizi ile başa çıkabilir mi?
ABD, NATO'ya desteğini azaltırsa Avrupa güvenliği için nasıl bir yol izleyecek? Avrupa, olası bir ABD-NATO krizi ile başa çıkabilir mi?
ABD merkezli yayın organlarından Real Clear World'de, ABD ve diğer NATO ülkeleri arasında son dönemde artan silahlanma tartışmalarının ve özellikle Trump'ın seçilmesi ile oluşabilecek olası bir krizin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Rusya-Ukrayna savaşı ile başlayan dönemin Avrupa ve NATO için travmatik olarak adlandırılacak bir dönem olduğu belirtilen analizde, gelinen noktada gerek Avrupa’nın gerekse de ABD’nin bundan sonraki döneme dair ciddi adımlar atması gerektiği belirtildi.
Analizde ayrıca; özellikle Avrupalı NATO üyesi ülkelerin silahlanma konusunda yavaş davrandığı ve NATO'ya gerekli yatırımı yapmadığına dikkat çekilirken, olası bir ABD-NATO ayrılığında AB ülkelerinin hangi adımları atması gerektiğine dair öngörülere yer verildi.
İşte Real Clear World'de yayınlanan analiz:
ABD'nin NATO’ya on yıllardır süren bağlılığı, ülkedeki Cumhuriyetçi kanadın ciddi saldırısı altında. Avrupa’nın bu sert gerçeklerle yüzleşmesi ve yakın gelecekteki olası bir yol ayrımı için planlama yapması gerekiyor.
Geride bırakılan yakın dönem, Avrupa ve NATO için travmatik olarak adlandırılacak bir dönem oldu ve gerek Avrupa’nın gerekse de ABD’nin bu süreçte yaşananları sindirmesi biraz zaman alacak.
Rusya Devlet Başkanı Putin, Ukrayna'da istediğini elde edemediği takdirde Avrupa'ya karşı nükleer füze kullanmakla tehdit etti.
Bu gelişmenin hemen ardından ise; Alman liderler, onlarca yıldır süregelen bir tabuyu yıkarak nükleer silah geliştirmeyi açıkça tartıştılar. Geride kalmak istemeyen Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Fransa'nın Avrupa üzerindeki nükleer şemsiyesini genişletmesi karşılığında Almanya'nın Fransa'ya ödeme yapması gibi çarpıcı bir alternatif önerdi.
Macron ayrıca NATO'nun Ukrayna'ya asker göndermesi gerektiğini dile getirerek başka bir tabuyu daha yıktı.
Artık AB'de yer almıyor olsa da İngiltere, NATO'nun güçlü bir üyesi olmaya devam ediyor ve Avrupa savunmasında da önemli bir role sahip. Bu kapsamda İngiltere, gerekli olduğu takdirde nükleer kuvvetlerini, NATO komutanının hizmetine sunacağını belirtti.
Tüm bu gelişmeler tek sebep olmasa da, esas olarak Donald Trump'ın herkesi şaşırtan son açıklamalarından dolayı gerçekleşti.
Trump, söz verdiği hâlde bütçesinin %2'sini NATO harcamalarına ayırmayan herhangi bir NATO ülkesini işgal etmesi için Rusya’yı teşvik edeceğini dile getirdi.
Avrupa, NATO savunmasının ekonomik yükünü büyük oranda paylaşmıyor. Bu durum aslında, 1960'ların başındaki Kennedy yönetiminden bu yana iki partili ABD yönetimlerinin şikâyeti olarak dile getirilmeye devam ediliyor.
Bugün, bazı NATO ülkeleri, kapılarında bir Rus tehdidi olmasına rağmen, sözünü verdikleri %2'lik savunma harcamasını gerçekleştirmiyor. Bu listede Almanya, İspanya, İtalya, Kanada, Belçika, Hollanda, Danimarka, Norveç ve Türkiye gibi müreffeh ülkeler ve ciddi ekonomik güçler yer alıyor.
Bu bağlamda değerlendirildiğinde, NATO'nun çarkları bir anda yerinden fırlamış gibi duruyor.
Avrupa'nın sınır bütünlüğüne dair on yıllardır süren ABD taahhüdü olmadığı takdirde neler olabileceği artık daha yüksek sesle konuşuluyor.
Mesele sadece Trump değil
ABD'nin NATO ve diğer yakın müttefiklerine on yıllardır süren kayıtsız bağlılığı, ABD'deki siyasi yelpazenin her yanından gelen ciddi bir saldırı ile karşı karşıya.
Demokrat Parti'nin sol cenahındaki büyük gruplar, ABD'nin İsrail ile olan yakın ilişkilerinden vazgeçmesi için çağrıda bulunuyor. Böyle bir vazgeçiş ise, şüphesiz olarak dünya çapındaki tüm ABD ittifaklarının sorgulanmasına yol açacak.
Diğer yanda, muhafazakâr Cumhuriyetçilerden oluşan büyük bir grup, adeta başlarını kuma gömdükleri bir izolasyon politikası benimsemiş durumda.
Bu arada Biden ise stratejik bir vizyon geliştiremiyor ve ülkeyi, Avrupa ve Orta Doğu'daki krizlerle yüzleşmek üzere de bir araya getiremiyor.
Söz konusu koşullar altında, AB ve Avrupalı NATO üyelerinin bu gerçeklerle yüzleşmesi ve yakın gelecekteki muhtemel bir yol ayrımı için planlama yapması en iyi seçenek olabilir.
Peki en kötüsü olur ve Trump başkan seçildikten sonra NATO'dan ayrılmaya karar verirse Avrupa, ABD'den ne talep etmelidir?
Bu noktada üç talepten bahsedebiliriz.
Birincisi; Avrupa ülkeleri askeri teçhizatının çoğunu Avrupa'da bırakması için ABD'yi ikna etmeye çalışabilir. AB ve NATO'nun geri kalan üyeleri, son derece güçlü bu teçhizatların nakledilmesi için makul bir meblağ ödemeyi de kabul edebilir.
İkincisi; Avrupa ülkeleri, Avrupa'da konuşlu Amerikan nükleer silahlarının tamamının ya da önemli bir kısmının fırlatma kodlarıyla birlikte NATO'ya devredilmesinde ısrarcı olabilirler. Trump'ın ticari açıdan başarı ihtiyacını karşılamak için ise yine bir miktar ödeme yapılması gerekebilir.
Üçüncüsü ise; Avrupa NATO'su ABD savunma yüklenicileri ile uzun vadeli sözleşmeler imzalayabilir. Böylece AB, kendi silah sanayisini yeniden inşa edene kadar gerekli silahları temin etmiş olur.
Medeniyeti sarsacak bir Avrupa-NATO ayrılığı yaşanır mı bunu kestirmek çok güç.
Ancak, Trump'ın seçilme ihtimali ve Avrupa'nın çoğunluğunun kendi savunması için bir bütçe ayırma hususundaki kronik başarısızlığı, bahse konu krizin yaşanma ihtimalini giderek artırıyor.