gdh'de ara...

Responsible Statecraft: ABD Kuşak-Yol Projesi’yle rekabet edebilir mi?

ABD, IMEC'in Kuşak-Yol Projesi’ne karşı bir alternatif haline gelmesini bekliyorsa, büyük olasılıkla hayal kırıklığına uğrayacak.

1. resim

Kuşak-Yol Projesi, yükselen Çin realitesini gösteren en önemli girişim. Pekin yönetimi, proje vesilesiyle küresel ticaret koridorlarını kontrol etmek ve böylelikle küresel ekonominin zirvesindeki başat aktör haline gelmek istiyor. Pekin, koridorlar üzerinden ilişki kurduğu ülkelere altyapı yatırımları yaparak yumuşak gücünü ve zamanla siyasi nüfuzunu da artırıyor. Hatta bu ülkelerin bir kısmını borç tuzağına çekerek kendisine bağımlı hale getiriyor.

Tahmin edileceği üzere, Çin’in Kuşak-Yol Projesi’nden rahatsızlık duyan aktörlerin başında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gelmekte. Bu kapsamda ABD’nin söz konusu projeye alternatif mahiyetindeki girişimleri desteklediği bilinmekte. Nitekim Hindistan-Ortadoğu-Avrupa bağlantısını sağlayacak bir koridor oluşturma fikri de bu girişimlerden biri.

Söz konusu koridor girişiminin Kuşak-Yol Projesi’ne karşı başarı elde edip edemeyeceği ise merak konusu. ABD merkezli Responsible Statecraft da bu konuya odaklanan bir analiz yayınladı. Maximilian Mayer’in kaleme aldığı analizde “ABD, büyük olasılıkla hayal kırıklığına uğrayacak.” cümlesi yer alıyor.

İşte Responsible Statecraft’ta yayınlanan o analiz:

Eylül 2023’te; yani Çin Devlet Başkanı Şi Jinping’in Kuşak-Yol Projesi’ni Kazakistan ve Endonezya ziyaretlerinde duyurmasından 10 yıl sonra, Yeni Delhi’de düzenlenen G20 zirvesinde ABD, Hindistan, Arap ülkeleri ve Avrupalı devletlerin yer aldığı yeni bir koridor planı açıklandı.

Bu duyuru, Rusya ve Çin liderlerinin yer almadığı zirvede açıklandığı için çelişkili yorumlara neden oldu. Kimi uzmanlar, bunu Kuşak-Yol Projesi’ne potansiyel bir alternatif olarak görüyor. Bazı analistler ise benzer projelerin geçmişte de Batılı güçler tarafından desteklendiğini ama başarısız olduğunu hatırlatıyor.

Henüz detaylar eksik olsa da proje, büyük bir hedefe sahip. Beyaz Saray'ın açıklamasında da belirtildiği gibi, bölgeler arası bağlantısallığı içeriyor. Açıklamada şu ifadeler var:

Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) aracılığıyla Avrupa, Orta Doğu ve Asya'yı birleştiren limanlarla bağlantılı bir demiryolu vesilesiyle yeni bir dönemin başlangıcını yapmayı amaçlıyoruz.

Söz konusu koridorun fikri temelleri, 2021 yılına dayanıyor ve aynı zamanda Hindistan, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve ABD'yi içeren I2U2 grubunun bir parçası olarak da tartışıldı. Aslında tıpkı Kuşak-Yol Projesi gibi koridor mantığına dayanıyor. Bu da sürpriz değil. "Koridorlaştırma", içinde bulunduğumuz yüzyılın başından beri altyapısal sermaye ve ekonomi alanındaki en önemli rekabet alanı.

Koridorlaştırma, orta güçlerin manevra alanını genişletse de küreselleşmenin onlarca yıl süren etkisiyle oluşturulan küresel tedarik zinciri bağlantılarının yeniden şekillendirilmesi zaruriyet arz ediyor.

Bu anlamda Kuşak-Yol Projesi ve IMEC birçok benzer hedefi paylaşıyor. Ancak kritik coğrafi farklılıklar da var. En önemlisi de bu yeni girişim, daha önce Kuşak-Yol Projesi’nin bir parçası olmamış olan Hindistan'ı merkeze alarak kritik bir bölgesel oyuncu olarak öne çıkarıyor.

ABD için I2U2 ve IMEC, altyapı yatırımı için platformlar oluşturarak Orta Doğu ve Güney Asya ülkelerini bir araya getiriyor ve Çin’in projelerine alternatif sunuyor. Washington da bu yaklaşımı, bölgenin geleceğini şekillendirmede bölgesel ortaklarını teşvik etme fırsatı olarak görüyor.

BAE ve Suudi Arabistan için hedef, çeşitlenen ekonomik diplomasiyi daha geniş bir coğrafyayı kapsayacak şekilde güçlendirmek. Aslında her iki ülke de Kuşak-Yol Projesi’nin aktif üyeleri ve Çin ile işbirliklerini artıran devletler. Artan ticaretin yanı sıra Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) diyalog ortakları ve yakında BRICS'e (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) tam üye olacaklar. Her iki ülke de stratejik özerkliklerini güçlendirme arayışında ve etkili bölgesel ve uluslararası oyuncular haline gelmeye çalışıyor. Yeni koridorlara katılmak ise bu aktörlerin orta güç statülerini kuvvetlendirmek için benimsedikleri yaklaşımın önemli bir parçası.

Tüm bunlara rağmen ABD, IMEC'i Çin'in artan etkisine karşı bir araç olarak görebilir. Ancak Orta Doğu'daki rekabet, sanıldığı gibi siyah beyaz değil. ABD, bunun bölgede Kuşak-Yol Projesi’ne karşı yapılan hamle olmasını bekliyorsa, büyük olasılıkla hayal kırıklığına uğrayacak.

ABD, Hindistan’ı vazgeçilmez bir ortak olarak gördüğü için ön plana çıkarmayı seçmiş olabilir. Hindistan’ın QUAD ve I2U2 üyesi olması ve Çin’le sınır sorunları yaşaması, Washington için avantaj olsa da dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden olan Hindistan, ŞİÖ ve BRICS’in de üyesi.

Yeni ekonomi koridoruna İsrail’in de katılması öngörülüyor. Bu, İsrail ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesini hızlandırabilir. İbrahim Anlaşmalarının genişletilmesinin ABD açısından öncelik teşkil ettiği aşikar.

Kuşkusuz bu yeni bağlantı hattının son parçası Doğu Akdeniz ülkeleri ve Avrupa olacak. IMEC, ekonomik, diplomatik ve güvenlik açısından potansiyele sahip olsa da bunun ticari başarıya dönüşmesi ise kolay değil. Zira ekonomik verimliliğin ötesinde koridorlar, stratejik dayanıklılık, gerçek anlamda dostluk ve teknolojik işbirliği gerektirir. Özellikle de orta büyüklükte güçler için. Bu konularda işbirliği fırsatları olsa da IMEC’in Kuşak-Yol Projesi’ne alternatif olması kolay değil.

Tartışma