Savaşmasak?

Dünyadaki girift ticari döngü, sorunların çözümünde tüm tarafların uzlaşmasını icbar ediyor. Hegemonik iştahlar uzlaşıyı baltalıyorsa o zaman bu sorunları çözmenin yegane yolu kalıyor: Savaşmak

1. resim

Ne yapılırsa yapılsın alınan onca tedbire rağmen küresel düzeyde işler istendiği gibi gitmiyor ve kısa vadede düzeleceğe de benzemiyor. Zaten son zamanlarda gazı kaçmış bir şekilde sürekli 3. Dünya Savaşı başlıklı yazıların yazılma sebebi de tam bu noktadan kaynaklanıyor.

Halbuki daha geçen hafta yine bu köşede kaleme aldığım ‘Düzenin düzensizliği’ isimli yazımda bizzat kendim 3. Dünya Savaşına dair fikirlerimi beyan etmiştim, yani kimseyi neden yazıyorsunuz diye eleştirdiğim falan yok.

Bu hafta da kaldığım yerden devam etme derdindeyim.

Pandemiden çıktıktan sonra işlerin hızlı bir şekilde yoluna gireceğine dair herkeste iyimser bir kanaat vardı ama öyle olmadı. Çünkü pandemi döneminde zarar gören küresel tedarik zincirinin pandemiden sonra yoluna girmemesi için nasıl bir gerekçe var olabilirdi?

Ülke gündemi sadece popülist söylemlere kilitlendiği için çok fazla bu konulara temas edilmiyor lakin gerek ihtiyaçlarımızın temininde gerekse de soframıza gelen gıdada artan maliyetlerin önüne bir türlü geçilemiyor.

Her ne kadar birileri tarafından kabul edilmek istenmese de iklim değişikleri konusunda yaşananlar karşımıza gelen faturanın yüksek olmasının en önemli sebeplerinden birisi. İklim değişikliği, kuraklık ya da ani gelen yağışlar sadece Türkiye’de değil dünyanın pek çok bölgesinde gıda ve nakliye konusunda fiyatların artışına neden oluyor.

Pasifik Okyanusu ile Atlantik Okyanusu arasındaki en önemli ticari geçiş noktası olan Panama Kanalı yaşanan kuraklıktan dolayı oldukça zor zamanlar geçiriyor. Son bir yıl içerisinde Panama Kanalını kullanan ticari gemilerin geçişlerinde yüzde 36 civarında bir daralma meydana geldi.

Panama Kanalı’nı kullanamayan gemilerin Güney Amerika’nın en ucundan dolaşarak yollarına devam etmeleri direkt nakliye maliyetlerine tesir ediyor. Bunun dışında malın müşteriye erişiminde geçen süreleri de arttırıyor.

Aynı türden bir sıkıntı Husi saldırıları dolayısıyla Süveyş Kanalından geçen gemi trafiğinde de yaşanıyor. Konteyner taşımacılığı yapan gemilerin Şangay’dan Avrupa’ya olan yolculuklarında konteyner başına taşıma maliyetlerinde oluşan artış şimdilik yüzde 122 civarında artmış durumda. Bu artış Panama kanalında ise yüzde 162 civarında.

Ekim ayından bu yana Çin'den Avrupa'ya 40 metrelik bir nakliye konteyneri Süveyş Kanalı üzerinden taşımanın maliyeti ortalama bin 200 dolardan yaklaşık 7 bin dolara yükseldi. Bu rakam, tedarik zinciri aksaklıklarının en kötü olduğu 2021 sonlarında ulaşılan 15 bin dolarlık zirvenin oldukça altında ancak pandemiden önceki yıllarda geçerli olan fiyatların yaklaşık beş katı.

Panama Kanalı merkezli taşımacılıkta da durum farklı değil. 40 metrelik bir konteyneri Şanghay'dan Los Angeles'a taşımak 6 bin 700 dolardan fazla, Şanghay'dan New York'a taşımak ise yaklaşık 8 bin dolara mal oluyor. 

Ayrıca Süveyş Kanalı civarında oluşan saldırılar nedeniyle sigorta şirketlerinin uyguladıkları tarife de zirve yapmış durumda. Artan maliyetler, enflasyon karşısında eriyen ücretler tüm dünya limanlarında liman işçilerinin grev ya da boykot kararları almasına sebep olabilmekte. Limanların dışındaki tren ve havayolu taşımacılığı çalışanları da bu listeye dahil ettiğimizde küresel tedarik zincirlerinin nasıl hala pamuk ipliğine bağlı bir vaziyette devam ettirilebildiğini görebiliyoruz.

Boğazlar ve tahıl koridoru

Sadece Süveyş ve Panama Kanalı değil elbette, işgal altındaki Ukrayna ve ambargo uygulanan Rusya’dan da bir küsur yıldan bu yana anlamlı bir tahıl sevkiyatı yapılamıyor. Dünya tahıl ihracatının çok önemli bir bölümünün bu iki ülke üzerinden istihsal edildiği dikkate alındığında, önümüzdeki süreçlerde buğday, arpa, yulaf gibi ürünlerin dünya piyasalarındaki fiyatlandırılmalarında önemli artışların sürmeye devam edeceğini görebiliyoruz.

Bu artışlar sadece ekmek ve makarna fiyatlarına değil, et fiyatlarına da tesir edecektir zira hayvan yemlerinin ana hammeddesi olan bu tahılların fiyatlarında meydana gelecek artış tereddütsüz et ve süt fiyatlarına da yansıyacaktır.

Ayrıca Rusya’dan Karadeniz’e uzanan, Ukrayna topraklarından geçen ve gübre imalatının en önemli hammeddesi olan sıvı amonyum nakil hattının bombalanması orta vadede gübre fiyatlarında bir değişikliği olmayacağını da bizlere gösteriyor. Her ne kadar bu hat zaten atıl olsa da şartların zorlaması durumunda kullanılabilme ihtimali her daim vardı.

Sadece tedarik zincirleri üzerinden bir değerlendirme yapmak eksik bir değerlendirme olsa da tedarik zincirlerindeki kırılmaların küresel boyutta nasıl krizlere yol açtığını pandemi döneminde otomobil fiyatları üzerinden bizzat yaşadık.

Hala enerji, gıda ve emtia boyutunda yaşamaya devam ediyoruz.

Küresel sorunlar yerel bir anlayışla çözülemez

Dünyada devam eden ticari döngünün bu kadar girift ilişkiler içinde bir birine eklemlenmiş olması oluşan sorunların çözümünde de tüm tarafların uzlaşı geliştirmesini icbar ediyor. Şayet bu uzlaşı gerçekleşmiyor ya da hegemonik iştahlar bu uzlaşıyı baltalıyorsa o zaman bu sorunları çözmenin yegane yolu olarak tek çözüm kalıyor: Savaşmak

Geçen hafta bu köşede yazdığım Düzenin Düzensizliği yazısında ele aldığım 3. Dünya Savaşı ihtimalini oluşturan bazı parametreleri işte bu yazıda bahsettiğim parametreler üzerinden anlamak lazım. Kuşkusuz enerji, sermaye, üretim, askeri daha birçok konu bu yazdıklarımıza ilaveten ayrı ayrı değerlendirilmeyi hak ediyor. Bu parametreleri de daha sonraki yazılarımızda ele almaya devam edeceğiz.

Tartışma