Stratfor: Türkiye ve Suriye arasındaki olası normalleşme bölgeyi nasıl şekillendirecek?
Türkiye, Suriye'deki ABD destekli gruplara karşı yeni bir operasyon düzenleyecek mi? Türkiye ve Suriye arasındaki olası normalleşme bölgeyi nasıl şekillendirecek?
ABD'nin önde gelen ve gölge CIA olarak adlandırılan düşünce kuruluşlarından Stratfor'da, Türkiye ve Suriye arasında son dönemde gerçekleşen normalleşme adımlarının ve bu adımların hem bölgeye hem de iki ülkeye olası etkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Türkiye ve Suriye'nin son dönemde diplomatik ilişkilerini yeniden tesis etme yönünde gösterdikleri istekliliğin, ilerleme kaydettiği belirtilen analizde, böyle bir normalleşmenin daha geniş bölgesel etkilerinin de olabileceğine dikkat çekildi.
Analizde ayrıca; Türkiye'nin her an bölgede bulunan militan grupları bölgeden çıkarmak için bir operasyon başlatabileceği ve Trump'ın göreve gelmesi halinde ABD'nin Suriye'deki askerlerini çekebileceğini ve bu durumun, Türkiye ve Suriye'nin bölgedeki dengeleri kendi lehlerine yeniden şekillendirmelerini sağlayabileceği belirtildi.
İşte Stratfor'da yayınlanan analiz:
Türkiye ve Suriye yakın vadede diplomatik ve ekonomik ilişkilerini yeniden tesis etme yolunda ilerleme kaydedecek gibi görünüyor.
Ancak iki ülkenin birbiriyle rekabet halindeki güvenlik zorunlulukları, tam ölçekli normalleşmeyi zorlaştıracak ve iki ülke arasında şiddete dönüşebilecek gerginliklerin devam etmesine neden olacaktır.
Türkiye ve Suriye'nin diplomatik ilişkilerini yeniden tesis etme yönünde gösterdikleri isteklilik, Suriye'deki iç savaşın ardından ilişkilerin normalleştirilmesi yönündeki daha geniş bölgesel eğilime yakında katılacaklarını gösteriyor.
7 Temmuz'da Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin yakında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ı Türkiye'yi ziyaret etmesi için davet edebileceğini söyledi.
2011'de başlayan ve Türkiye'nin Esad hükümetine karşı olduğu sürecin ardından, böyle bir ziyaret ilk kez gerçekleşmiş olacak.
Erdoğan böyle bir ziyaretin daha geniş amaçları olacağını ve Türkiye'nin Suriye ile ilişkilerini savaştan önceki seviyeye getirmeyi umduğunu vurguladı. Bu arada Esad da Erdoğan'la görüşmeye açık olabileceğini belirtti.
Irak hükümeti de Erdoğan ve Esad arasında bir görüşmeye ev sahipliği yapmayı teklif etti ve bölgesel diplomatik ivme normalleşme ihtimalini desteklemeye başladı.
Nisan 2023'te Türkiye, Suriye, Rusya ve İran, Moskova'da düzenlenen dörtlü bir toplantıda benzer çabalarda bulunmuş ve Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleşmesi için "somut adımlar" atılması üzerinde durulmuştu. Toplantıya katılan taraflar ayrıca Suriye topraklarındaki terör örgütleri ve aşırılık yanlısı gruplarla mücadele stratejilerini de ele aldı.
Toplantıda ayrıca Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüşlerinin kolaylaştırılmasına yönelik çabalar da önemli bir gündem maddesi olarak vurgulandı.
2011 yılında Esad'a karşı muhalif grupları destekleyen Türkiye, kendi ülkesinde güvenlik için bir tampon bölge oluşturmak ve Suriye'de üslenen Kürt militanlarla mücadele etmek için tasarlanan operasyonlarda, Suriye'nin kuzeyindeki büyük bölümünü kontrolü altına geçirdi.
2020'den bu yana Suriye ve Türk güçleri arasında büyük çaplı çatışmalar nadiren görülse de Türkiye destekli gruplar ile Suriye, Rusya ve İran güçleri arasında, çoğunlukla Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib ve Halep vilayetlerinde çatışmalar devam ediyor.
Bölgesel olarak Suriye, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi eski rakipleriyle normalleşme yolunda kayda değer diplomatik başarılar elde etti.
Arap Birliği de 2012'de isyancılara karşı uyguladığı şiddet nedeniyle sınır dışı ettiği Suriye'yi 2023'te yeniden kabul etti. Ancak bu diplomatik normalleşme, savaşın parçaladığı ülkeye yönelik geniş kapsamlı ABD yaptırımları nedeniyle Suriye'ye sadece sınırlı ekonomik kazanımlar getirdi.
Suriye hükümeti 13 yıllık iç savaşın ardından askeri olarak devrilmeyeceğini kanıtladığı için her iki taraf da ilişkileri normalleştirmek için siyasi, güvenlik ve ekonomik teşviklere sahip.
Türkiye için normalleşme, sınırları içinde yaşayan bir milyondan fazla Suriyeli mülteciyi potansiyel olarak ülkelerine geri göndermenin yolunu açıyor ki bu da Türkler arasında artan Suriyeli mülteci karşıtlığı nedeniyle Ankara için giderek daha büyük bir sorun haline geldi.
Ayrıca Türkiye, Suriye'nin kuzeyinde terör örgütü olarak kabul ettiği YPG adı altında faaliyet gösteren PKK'ya karşı da kendini güvence altına almaya çalışıyor.
Ankara, Şam'la işbirliğini bu güvenlik ihtiyaçlarını karşılamanın bir yolu olarak görebilir.
Suriye açısından ise Türkiye ile normalleşme, hükümetin hayatta kalmasına yönelik akut bir güvenlik tehdidine kesin bir son verecek, çok ihtiyaç duyulan kuzey ticaret yollarını yeniden açacak ve Suriye'nin iç savaş dönemindeki izolasyonunu sona erdirmek için büyük bir diplomatik zafer olarak kabul edilecek.
Normalleşme aynı zamanda, Suriye'de bulunan Türk birliklerinin tamamen çekilmesine giden yolu açarak 13 yıllık iç savaşı Esad hükümeti için bir zaferle sonlandırabilir.
Türkiye ve Suriye, Suriye'nin terör örgütü PKK ile mücadelede başarısız olması halinde Türkiye'ye Suriye topraklarının 5 kilometre derinliğine kadar saldırı düzenleme hakkı veren 1998 Adana Anlaşması konusunda Rusya'nın da aracılığı ile yeniden anlaştı.
2011'de Suriye'de iç savaş başlayınca bu anlaşma çökmüş ve bu militanların YPG çatısı altında örgütlenerek özerk bir yapıya dönüşmesine neden olmuştu.
Erdoğan ve Esad'ın yakın vadede bir araya gelip gelmeyecekleri belli olmasa da Türk ve Suriyeli diplomatlar gerilimi azaltma ve diplomatik ilişkileri yeniden tesis etme olasılığını görüşmeye devam ediyor.
Bu görüşmelerden bazıları, güneyde Ürdün ve Suriye arasındaki geçişlerin yeniden açılmasına benzer şekilde, iki ülke arasındaki kapalı ticaret yollarının kısmen yeniden açılmasıyla da sonuçlanabilir.
ABD yaptırımları Suriye hükümetinin iç savaşla mücadele etmesini sağlayan ticareti ve yardımları yasaklarken, sivillerin yararına olan tarımsal, insani ve diğer temel ticarete izin veriyor.
Ancak; Türkiye'nin PKK sorununa kapsamlı bir çözüm getirilmeden ya da Suriyeli mültecilerin hükümet kontrolündeki topraklara dönmeleri için net bir yol açılmadan Suriye içindeki tampon bölgelerini terk etmesi pek olası değil.
Tam ölçekli normalleşmenin önündeki bir diğer büyük engel de Suriye'nin kuzeydoğusundaki YPG'yi hem Türkiye'nin hem de Suriye'nin askeri ve siyasi baskılarına karşı korumaya devam eden ABD'dir.
ABD güçleri oradayken YPG'nin kendini Suriye devletine dahil etmek zorunda hissetmesi pek olası değil ve Türkiye de, her an YPG militanlarını bölgeden çıkarmak için bir operasyon başlatabilir.
ABD ve YPG ayrıca Suriye'nin küçük petrol rezervlerini de kontrol ederek Şam'ı hayati gelirden mahrum bırakıyor ve Suriye ekonomisine zarar veriyor.
Son olarak, ABD yaptırımları Suriye'nin yıkılan altyapısını yeniden inşa etmek için ihtiyaç duyduğu uluslararası yardımı almasını zorlaştırarak ticaretin önünü daha da tıkıyor ve Türkiye'nin, Suriye'nin yeniden inşasına olan ilgisini azaltıyor.
YPG yetkilileri, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) bir parçası olarak ABD'nin Suriye'den çekilme olasılığına hazırlanırken, Suriyelilerle de görüşmeye çalışıyor.
Dönemin ABD Başkanı Donald Trump 2019'da ülkedeki askerlerini aniden çekmeye kalkışmış ancak yaygın siyasi tepkiler üzerine bu politikadan hızla geri adım atmıştı.
Bu arada ABD, özellikle gelecekteki olası bir Trump yönetimi altında Suriye'den çekilebilir ve bu da Türkiye ve Suriye'nin kuzeydoğudaki dinamikleri kendi lehlerine yeniden şekillendirmelerini sağlayabilir.
Ancak bu durum, özellikle de YPG/SDG'nin PKK ile bağlarını koparma sözü vermeden Esad hükümetine katılması halinde, Ankara ile Şam arasında çatışmalara da yol açabilir.
Trump yönetimi üyeleri görevde oldukları süre boyunca, IŞID'in yeraltına çekildiği ve Suriye, Rusya, İran ve Türkiye'nin gruba karşı mücadele edebileceğini belirterek, ABD askerlerinin Suriye'den çekilmesi için bastırmıştı.
Trump'ın yeniden iktidara gelmesi halinde Beyaz Saray yetkilileri muhtemelen bu argümanları yeniden dile getireceklerdir.