Sudan'da yaşanan çatışmalar ve Sudan denklemi üzerinden küresel güç mücadelesi
Sudan'da 2019'da Ömer el-Beşir iktidarına son veren "ortaklar", şimdi iç savaşın tarafları haline geldi. Sudan'da yaşanan çatışmalar bir iktidar mücadelesi olmaktan çıkarak, küresel bir denklem haline dönüşüyor.
2011 ve 2013 yılları arasında, bölge yönetimlerinin neredeyse tamamen yeniden şekillenmesine neden olan Arap Baharı'nın teğet geçtiği Sudan, 2018 yılından yaşanan ve ülkeyi yaklaşık 30 yıl yöneten Ömer El Beşir'in ifadeleri ile "İkinci Arap Baharı" ile, tam anlamı ile bir kaosa sürüklenmeye başlamıştır.
Uluslararası araştırmalara yansıyan bilgilere göre; 300'e yakın farklı kabilenin yaşadığı ve yaklaşık 95 farklı dilin konuşulduğu Sudan, 1956 yılına kadar Mısır'ın bir parçasıyken, 1953 yılında; Mısır ve İngiltere'nin anlaşması sonucunda üç yıllık bir geçiş süreci geçirmiş ve 1956 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir.
Sudan'da bağımsızlığını kazandığı 1956 yılından itibaren, resmi kayıtlara geçen 31 darbe girişimi gerçekleşirken, bu girişimlerden 3 tanesi başarılı olmuş ve 3 kez de halk ayaklanması sonucu iktidar değişmiştir.
Bu veriler Sudan'ı, Afrika Kıtası'ndaki en fazla askeri darbe girişimiyle karşılaşan ülke haline getirmiştir.
Gelinen noktada ise; askeri darbe sonucunca Ömer el-Beşir’in 30 yıllık iktidarının 2019’da sona ermesinin ardından ülke, yeniden bazı tarafların iktidar mücadelesi ile siyasi, ekonomik ve istikrar anlamında büyük bir kaos dönemine girmiştir.
Sudan'ı yeniden kaosa sürükleyen süreçte neler yaşandı?
Ömer el-Beşir iktidarının 2019 yılında bir darbe ile sona ermesinin ardından, sadece ülke tarihinde değil belki de tüm dünyada örneğine çok az rastlanan bir olay yaşanmıştır. Beşir'den iktidarı ele geçiren Korgeneral Avad Bin Avf'ın ilan ettiği yönetimin iktidar süreci sadece 24 saat sürmüştür.
Askeri bir konsey kurarak liderliğini ilan eden Korgeneral Avad Bin Avf, halkın bunu kabul etmemesi ve gösterilerine devam ederek yönetim binalarına yürümesi sonucunda 24 saat sonra istifa etmek zorunda kalmıştır.
Avf'ın istifası sonrası, başka bir üst düzey asker olan Korgeneral Abdulfettah el-Burhan, askeri konseyin başkanlığını üstlenmiş ve Beşir'e karşı halk protestolarına öncülük eden partiler koalisyonu ile müzakerelere başlamıştır.
Müzakereler neticesinde Askeri Konsey ile partiler arasında imzalanan bir anlaşma ile 2019'dan itibaren ülkede, 39 aylık bir geçiş dönemi konusunda anlaşma sağlanmıştır.
Ancak ülke içerisinde etki alanı kavgası içerisinde olan 300'e yakın farklı kabilenin olması ve özellikle dış destekli çeşitli bölgesel kalkışmaların devam etmesi nedeniyle, bu geçiş dönemi de hayata geçirilememiş ve askeri yönetim tarafından süreç 2020 yılında 3 yıl daha uzatılmıştır.
Ancak bu uzatma sürecinin ardında da ülkede darbe girişimleri devam etmiştir. 2021'de ordu, Temmuz ve Eylül aylarından gerçekleşen ve yönetimi elinde bulunduran askeri konseyi devirmeyi amaçlayan iki darbe girişimini daha engellediğini açıklamıştır.
2023'e kadar devam eden bu genel ve bölgesel çatışmalar, 2023 Nisan ayı itibari ile ayyuka çıkmış ve son olarak iki üst düzey generale bağlı güçler arasında yaşanan çatışmalar ile ülke, yeniden bir çöküş riskiyle karşı karşıya bırakmıştır.
Sudan'da neler yaşanıyor?
Sudan'da artık tamamen iç savaş olarak tanımlanan süreç, Sudan Silahlı Kuvvetleri'nin başındaki General Abdülfettah Burhan ile Sudan Hızlı Destek Güçleri isimli grubun lideri General Muhammed Hamdan Dakalu arasında yaşanmaktadır. İki general de, Sudan'ın kontrolünü tamamen ele geçirmeye çalışmaktadır.
Bu iki generalin ortak özelliği ise dikkat çekicidir. Çünkü Sudan halkı 2019 yılında Ömer el Beşir yönetimini devirdiğinde, Sudan Silahlı Kuvvetleri ve Hızlı Destek Güçleri'ne liderlik eden bu iki general, "demokrasi talep eden" toplumun yanında olduğunu belirterek, askeri darbeyi gerçekleştiren iki general olma özelliği taşımaktadır.
2019 yılında El Beşir'in düşürülmesinden sonra askerler ve sivil kanat, iktidarı paylaşmak için bir "geçiş süreci" üzerinde anlaşmaya varmıştır. Ancak geçen 4 yıl içerisinde siyasi kanat, analizin başında ayrıntılarını verdiğim, gerek geçiş süreci konusunda gerekse de diğer anlaşmalar bağlamında devre dışı bırakılmıştır.
Yani bu askeri kanat 4 yıllık süreç içerisinde, çeşitli manevralar ile siyasi kanadı neredeyse tamamen devre dışı bırakmayı başarmıştır.
Diğer bir ifade ile Sudan'da şu anda yaşanan çatışmalar; halkın desteğini alan siyasi kanadın devre dışı bırakıldığı, çeşitli dış kaynaklarca desteklenen ve 2019 yılında El Beşir'in iktidardan indirilmesi için anlaşan iki askeri taraf arasında yaşanmaktadır.
2019’da gerçekleşen darbenin ortaklarından olan Korgenaral Abdulfettah el-Burhan, şu anda Sudan Egemenlik Konseyi başkanı ve ordu komutanı olarak görev yapmaktadır. Çatışmanın diğer tarafındaki isim ise, yine 2019 darbesinin diğer ortağı olan General Muhammed Hamdan Dakalu'dur. Bu isim de şu anda, Sudan Hızlı Destek Kuvvetleri lideri olarak görev yapmaktadır.
Sudan'ın Önemi
Orta Doğu’nun Afrika’ya açılan kapısı olarak tanımlanan Sudan, 1 milyon 861 bin kilometrekare yüz ölçümüyle kıtanın en büyük 3’üncü ülkesi pozisyonunda ve Mısır, Libya, Etiyopya, Çad, Orta Afrika, Güney Sudan ve Eritre gibi ülkelerle sınır komşusu olma özelliği taşımaktadır.
Sudan'ın, özellikle Nil Nehri'nin kritik akış güzergahını kendi topraklarında barındırıyor olması, zengin yeraltı kaynakları ve uluslararası sulara açılan kritik limanları, ülkenin topraklarına ve yönetimine, gerek bölgesel gerekse de uluslararası çıkarlar açısından neredeyse varoluşsal bir önem yüklemektedir.
İlk olarak Nil Nehri'nin aşağı bölümünde yer alan ve bu nehrin suyuna ihtiyacı olan Mısır ve yine nehrin yukarısında yer alan ve nehir üzerinde hidro-elektrik planlarına yürüten Etiyopya gibi ülkeler Sudan'ın yönetimi üzerinde etkin olmak istemektedir.
Mısır ile Etiyopya arasında nerdeyse savaşa yol açacak olan ve Etiyopya’nın Nil Nehri üzerinde inşa ettiği ve elektrik üretimine başladığı Rönesans Barajı, Sudan'ın bölgedeki konumunu daha da kritik hale getirmiştir.
Ülke ayrıca, Güney Sudan'ın 2011 tılında bağımsız olmasıyla birlikte bölgenin en değerli petrol yataklarını kaybetmesine rağmen, hala dünyanın dikkatini çeken önemli ve zengin yeraltı kaynaklarına sahiptir. Bu nedenle ülke, farklı grupların ve küresel güçlerin altın ve tarım gibi kaynaklara erişimi için ortaya koyduğu bir rekabete sahne olmaktadır.
Bölge dışı güçler açısından diğer aktörler ise Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’dır. Bu iki ülkenin, Sudan’daki çok sayıdaki kabile ile olan yakın ilişkileri, etki alanı mücadelesine dönüşmüştür. Bu nedenle ülkede yaşanan kriz, söz konusu iki ülkenin de çıkarlarını da etkileyebilir ve bu ülkelerin Sudan’daki krize daha fazla müdahil olmasına neden olabilir.
Bir başka dış etken olarak Brüksel, Libya üzerinden Avrupa’ya gelen göçmenlerin önünü kesmek için 2016’da Sudan ile bir iş birliği anlaşması imzalamıştır. Bu nedenle, AB tarafından ülkenin önemi farklı bir anlam ifade etmekte ve artmaktadır. Brüksel imzaladığı anlaşma gereği, şu anda anlaşmanın ve çatışmaların tarafı olan Sudan Hızlı Destek Kuvvetleri'ni desteklemektedir.
Diğer yandan, Rusya çok uzun zamandır Sudan Limanı’nda bir askeri üs kurmak için girişimlerini sürdürürken, Çin ve ABD gibi güçler de ülkede etkin olmak için sürece 'dolaylı olarak' müdahil olmaktadır. Bu gelişmeler ise şüphesiz ülke ve ülke üzerindeki uluslararası rekabeti artırmaktadır.
Çatışmanın arka planında ne var?
Bu sorunun cevabını tam olarak verebilmek için Beşir iktidarının devrilmesi sonrası yaşanan gelişmelere bakmak gerekmektedir. Ancak net bir şekilde hem yerel hem de ulusal bir 'iktidar mücadelesi' olduğunun altının çizilmesi de gerekmektedir.
Analizin başında özetlendiği üzere, Beşir iktidarını sona erdirmek için işbirliği yapan taraflar arasındaki iktidar mücadelesi nedeniyle artan çatışmalar, özellikle Nisan ayı başında ABD'li diplomatların bulunduğu bir konvoya ateş açılması ile birlikte dünyanın gündemine oturmuştur.
Sudan’ın yakın tarihini biraz incelediğimizde ise büyük ihtimalle ABD, Sudan'daki gelişmelerin arkasında, Rusya ve Rusya'nın paralı askerleri olarak bilinen Wagner gibi gruplarının etkisinden şüphelenmektedir.
Zira Afrika’nın en büyük üçüncü altın üreticisi olan Sudan, 2018 yılında devrik lider Beşir'in Rusya'dan istediği destek sonuncunda, Wagner grubuna ülkenin kapılarını açmış ve grup, Brüksel'in Sudan Hızlı Destek Kuvvetleri ile yaptığı anlaşmanın aksine, şu anda iktidarı elinde bulunduran Abdulfettah el-Burhan ile işbirliği içerisinde çalışmaktadır.
Hatta ABD istihbaratının son raporlarında yer verdiği iddialara göre Rusya, Sudan’da çıkarılan altının yüzde 90’ını Wagner Grubu ile Rusya'ya götürülmektedir.
Sonuç:
Bütün bu veriler ışığında Sudan'da yaşanan bu gelişmeler; özetlendiği üzere hem küresel hem de bölge devletler tarafından büyük bir dikkatle takip edilmekte ve potansiyel olarak daha büyük gelişmelere gebe olduğunu ortaya koymaktadır.
Türkiye, Mısır, Etiyopya, BAE ve Suudi Arabistan gibi devletler çatışmaların acilen durdurulması mesajı yayınlarken, Afrika Birliği, AB ve BM gibi uluslararası örgütler de taraflara silahları bırakmaları doğrultusunda çağrılarda bulunmaktadır.
Ancak arka planda yaşanan rekabet nedeni ile Sudan'daki sürecin nasıl gelişeceği, şüphesiz ki Rusya ve ABD gibi küresel güçlerin taraflara verdiği destek ile şekillenecektir.
Kısacası yaşananlar, Sudan ordusu içindeki bir güç mücadelesi olmaktan çıkmış ve çok daha büyük bir denklem olarak karşımızda durmaktadır.
Adem KILIÇ
Siyaset Bilimci / Yazar