Suudi Arabistan enerji pazarında Rusya’ya nefes aldırıyor
Mardin Artuklu Üniversitesi Öğr. Üyesi Dr. Necmettin Acar, Suudi Arabistan'ın Rusya ile enerji alanında geliştirdiği işbirliğini gdh.digital'e değerlendirdi.
Uzun yıllar boyunca varlığını ABD’nin güvenlik garantileri altında sürdüren Suudi Arabistan, enerji alanında Rusya ile yakınlaşıyor. Bu süreç ABD’nin Körfez’deki hegemonyasını sarsıyor. Peki, Riyad’ın amacı ne?
Rusya’ya Ukrayna’daki savaş nedeniyle uygulanan yaptırımaların enerji sektöründe olduğu bilinmekte. Suudi Arabistan ise gerek OPEC’teki petrol kesintisi kararında gerekse de gönüllü kısıtlama adımında, Rusya’ya dostluk elin uzattı. Bu da akıllara şu soruyu getirdi: Rusya ile Suudi Arabistan bir enerji bloğu mu inşa ediyor?
gdh.digital Özel Haberler ekibi, Suudi Arabistan ile Rusya arasında enerji politikaları boyutunda gelişen işbirliğini Mardin Artuklu Üniversitesi Öğr. Üyesi Doç. Dr. Necmettin Acar ile konuştu.
1. Suudi Arabistan’ın enerjide Rusya yanlısı bir tavır takınmasını ABD nasıl karşılayacak?
Öncelikle ABD’nin II. Dünya Savaşı sonrası dönemde küresel petrol piyasalarındaki belirleyicilik rolüne vurgu yapmak gerekiyor. Zira 1945 yılında ABD Başkanı F. D. Roosvelt ile Abdülaziz bin Suud arasında imzalanan zımni “petrol karşılığı güvenlik” anlaşmasıyla Suudi Arabistan’ın toprak bütünlüğü ve rejim güvenliğini garanti eden ABD, küresel petrol piyasalarının dominant gücü haline geldi. Ancak ABD’nin Suudi rejimine geçmişte sağladığı fiili güvenlik garantilerini 2010 sonrası dönemde azaltmaya başlamasıyla Suudiler alternatif bir güvenlik arayışına girdiler.
ABD, Arap Baharı sürecinde Riyad’ın müttefiki olan rejimlerin (Tunus, Mısır, Yemen) devrilmesine sessiz kaldı, Yemen’de Suudilerin istediği desteği sağlamadı ve İran’ın bölgede genişleyen politik ve ideolojik nüfuzunun Riyad’da yarattığı tehdit algısını önemsemedi.
Petrol arzı ve fiyatının belirlenmesinde ABD’nin dışlanması ve petrolün dolar dışındaki para birimleriyle alınıp satılmasına yönelik girişimler, ABD’nin Körfez gölgesindeki hegemonyasının zayıfladığını gösteriyor.
Bölgenin güvenlik mimarisinde ABD’nin yerini Çin ve Rusya gibi aktörlerin doldurma konusunda istekli olması ise ABD ve Batı açısından oldukça sevimsiz bir durum. Aynı zamanda son dönemde Batı ülkelerinde ciddi bir enflasyon gerçeği bulunmakta. Artan petrol fiyatları maliyetlerin artmasına ve enflasyonun kontrol edilemez seviyelere çıkmasına yol açıyor.
2. Rusya ile Suudi Arabistan arasındaki enerji işbirliğinin Rusya-Ukrayna Savaşı'na ve Batı'nın Kiev'e olan desteğine yansımaları neler olur?
Cephede Rusya’ya karşı kesin askeri bir zafer kazanmak zor olduğu için uzun zamandır Batı ülkeleri, bazı yaptırımlarla Rusya’yı enerji ve gıda piyasalarından tecrit etmeye ve Rusya’yı yalnızlaştırmaya çalışıyordu Bu yüzden de ekonomik yaptırımlarla Moskova’yı dize getirme amacı güdüldü. Ancak Suudilerin petrol piyasasının oluşumunda ABD’nin “arz artsın fiyat düşsün” şeklindeki taleplerine rağmen Rusya ile birlikte hareket etmesi, Rusya’ya yönelik önemli bir ekonomik destek. Çünkü arzın kısılması, petrol fiyatının artmasına ve önemli bir petrol ihracatçısı olan Rusya’nın ekonomik kazançlarını artmasına yol açacaktır.
3. Riyad’ın tutumunun Moskova’ya katkısı nedir?
Savaş sürecinde zayıflayan Rus hazinesinin petrol fiyatlarıyla orantılı olarak artan gelirleri, Rusya’nın cephedeki pozisyonunu güçlendirecek. Bu aynı zamanda Rusya’yı yalnızlaştırma politikasının da işe yaramadığını gösteriyor. Moskova yönetimi, ABD’nin Avrupa’da oluşturmaya çalıştığı Rusya karşıtı bloğa Orta Doğu bölgesinde ABD karşıtı bir blok oluşturmaya çalışarak bir cevap üretiyor.
4. Suudi Arabistan ne yapmak istiyor?
Suudiler, açıkça başta ABD olmak üzere Batı’ya “güvenlik yoksa petrol de yok” mesajı veriyorlar. Mart ayında Çin’in arabuluculuğunda İran ile varılan uzlaşı, Suudilerin BIRICS üyeliğine davet edilmesi ve Çin ile ekonomi, ticaret ve güvenlik alanında genişleyen işbirliği gibi gelişmeler, Riyad’ın kendisine ABD dışında yeni küresel hamiler bulma arayışının bir sonucu.
Son dönemde İsrail-Suudi yakınlaşması için ABD’den nükleer program için destek bekleyen Riyad’ın bu tavrı da ABD güvenlik garantilerinin artık Riyad nezdinde ciddiye alınmadığını göstermekte. Çünkü eğer Riyad yönetimi, rejim güvenliği ve toprak bütünlüğü için ABD’ye güvenebilseydi nükleer silah edinme gibi bir çabanın içine girmesine gerek yoktu.