BRACS Institute: Türkiye, Suriye'de kritik bir rol üstlenmeye hazırlanıyor
Esad rejiminin düşüşü, sadece Suriye'nin değil bölgenin geleceği için de kritik sonuçlar ortaya çıkarabilir. NATO müttefiki ve bölgesel bir süper güç olan Türkiye, Suriye'de kritik bir rol oynayabilir.
Avustralya merkezli yayın yapan BRACS Institute'de, Esad rejiminin çöküşünün ardından Suriye'nin geleceğine dair olası gelişmelerin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Suriye'deki iç savaşta, Türkiye'nin barış arayışını desteklemek için en uygun konumdaki ülke olduğu belirtilen analizde, Türkiye'nin tarihi, coğrafi ve bölgedeki uzun soluklu ilişkileri nedeniyle Suriye'nin yeniden toparlanma sürecini şekillendirme potansiyeline sahip olduğuna dikkat çekildi.
Analizde ayrıca; Türkiye'nin bur süreçte 3 milyon Suriyeli mülteciye geri gönderme ve terör örgütü YPG'nin güvenlik sorun yaratmamasını sağlama gibi motivasyonları olduğu belirtildi.
İşte BRACS Institute'de yayınlanan analiz:
Yüz yıl öncesine kadar Suriye, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçasıydı. Bu imparatorluğun halefi olan Türkiye Cumhuriyeti, laik Batı'nın yanında yer aldı ve NATO ile Avrupa Konseyi'nin kurucu üyesi oldu.
Ancak Türkiye her zaman bu alanlarla yakından ilgilenmiştir ve şimdi de ilgilenmektedir.
Özellikle yaşanan son gelişmelerin ardından, Suriye'deki iç savaştan etkilenen tüm ülkeler arasında Türkiye barış arayışını desteklemek için en uygun konumda. Bunun nedenleri Türkiye'nin tarihi, coğrafyası ve bölgedeki uzun soluklu ilişkisinde yatıyor.
Türkiye'nin çoğunlukla güneydoğusunda yaşayan Kürt nüfusun içerisinden ayrılıkçı olanlar, sınırın ötesinde İran, Irak ve Suriye'de çeşitli yapılar kurarark bir Kürt devleti refleksi ile hareket etmeye başladılar.
2000'li yılların başında dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Kürtlere yönelik politikaları yeniden şekillendirdi ve okullarda dillerinin öğretilmesine ve bazı Tv kanallarında Kürtçe yayınlara izin verdi.
Ancak bu olumlu süreç, 2011 yılında Suriye iç savaşının başlamasıyla, ABD ve diğer aktörlerin Beşar Esad'a karşı “Kürt grup” YPG'yi desteklemesiyle değişti.
Türkiye ilerleyen süreçlerde YPG'nin (PKK) Suriye'nin kuzeybatısındaki etkisini azaltmak için Özgür Suriye Ordusu adı altında bir yapıya destek verdi ve Esad karşıtı bloğu destekledi.
Diğer yandan aynı bölgede Heyet Tahrir el-Şarm'ın (HTŞ) öncüsü olan Nusra Cephesi de etkin olmaya başladı. HTŞ daha sonra El Kaide'den ayrıldı. Grubun DEAŞ ile hiçbir zaman tam bir bağı olmadığı görüldü.
HTŞ'nin kökeni ve dünya görüşü DEAŞ gibi İslamcılık olsa da, grup DEAŞ'ın benimsediği anlayışı yansıtmıyor. Nitekim, son yıllarda İdlib vilayetinde kapsayıcı ve yetkin bir yönetim sağlama becerisi göstermeyi başardılar.
Suriye'nin sorunlarına siyasi bir çözüm bulma çabalarına Esad'ın karşılık vermemesiyle birlikte hayal kırıklığına uğrayan Erdoğan'ın, taarruza başladığında HTŞ'yi durdurmaya çalışmak için bir nedeni yoktu.
Bölgenin başka yerlerindeki çatışmalar nedeniyle dikkatleri dağılan Rusya ve İran, Esad'dan vazgeçti. İsrail ise fırsatçı bir şekilde saldırıyor ve Golan Tepeleri'ndeki toprak parçalarını garanti almaya çalışıyor.
Bu da NATO müttefiki ve bölgesel bir süper güç olan Türk hükümetini, yeni Suriye devriminin Suriye halkı için daha iyi bir geleceğe doğru yönlendirilmesinde ve Esad rejiminin geride bıraktığı ganimetlerden pay almak isteyen çeşitli gruplar arasındaki iç savaş riskinden uzak tutulmasında kritik bir rol oynayabilecek bir konuma getiriyor.
Türkiye, bu fırsatı değerlendirmek için her türlü nedene sahip.
Türkiye'nin güney sınırında istikrara ihtiyacı var ve Türkiye 3 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor. Türkiye ayrıca, YPG'nin kendi ülkesini etkileyecek bir şekilde sorun yaratma potansiyelini azaltmak istiyor.
Türk şirketleri Suriye'nin altyapısını yeniden inşa etmek için iş sözleşmeleri kazanma konusunda iyi bir konumda ve Türkiye, yabancı turistlere Türkiye'nin güneydoğusunda onları bekleyen olağanüstü ilginç ve önemli arkeolojik alanlardan kaçınmalarını söyleyen seyahat tavsiyelerinin sona erdiğini görmek istiyor.
Devrimlerin işleri daha da kötüleştirmek gibi kötü bir huyu vardır ve dış müdahaleler nadiren yardımcı olur. İran, Afganistan, Irak, Libya ya da Mısır'ı düşünün.
Suriye'de bu eğilimi kırmak mümkün olabilir ve Türkiye etki bir şekilde öncü bir rol oynayabilir.