TBMM Başkanı Kurtulmuş: ”İsrail’in saldırganlığına destek verenler birebir bu katliamın paydaşlarıdır”

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş “Netenyahu ve hükümeti değil aynı zamanda başından itibaren İsrail'in saldırganlığına kayıtsız, şartsız destek verenler, hiç şüphesiz İsrail hükümetinin birebir ortağı, birebir bu katliamın paydaşlarıdır” dedi.

1. resim

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş “Netenyahu ve hükümeti değil aynı zamanda başından itibaren İsrail'in saldırganlığına kayıtsız, şartsız destek verenler, hiç şüphesiz İsrail hükümetinin birebir ortağı, birebir bu katliamın paydaşlarıdır” dedi.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, basın kuruluşlarının Ankara temsilcileri ve parlamento muhabirleri ile iftarda bir araya geldi. Kurtulmuş, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:

"Yedi Dünya'ya karşı savaşarak, Ya Allah diyerek ayağa kalkan, bağımsızlığının, istiklalini ve istikbalini kazanan milletimizin, ruh halini, milli hassasiyetlerimizin, özgürlük anlayışımızın, milli egemenliğe sahip çıkma irademizin, somutlaşmış, metne dökülmüş bir ifadesi. İstiklal Marşımızın her bir kelimesi, her bir mısranın arkasında asırlarca birikmiş olan, büyük bir milli birikiminin olduğunu da biliyoruz. Mehmet Akif'in ifadesiyle, 'Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazmak nasip etmesin' duasını tekrar ediyoruz. Mehmet Akif merhumun ruhunda, onun dizelerinde ete kemiğe bürünmüş ve milletimizin ortak milli hafızasına nakşedilmiş olan cesareti, kararlılığı, özgürlüğü, dayanışmayı, milli hassasiyetleri bünyesinde barındıran İstiklal Marşı'mızın kıyamete kadar aziz milletimize rehberlik etmesini temenni ediyorum. İnşallah İstiklal Marşı'nın vermiş olduğu milli hassasiyetlerimize sahip çıkma erdemine, her zaman sahip çıkarak yolumuza devam edeceğiz ve özellikle günümüzün türbülanslı bu uluslararası ilişkilerinin ortaya koyduğu özellikle bölgemizdeki sıkıntıların giderek yoğunlaştığı dönemde İstiklal Marşı'nın bize sağladığı bu ruh hali içerisinde dimdik ayakta duracağız. Ortak hedeflerimize doğru, Türkiye'yi cumhuriyetimizin ikinci asrında, Türkiye'nin yüzyılında hedefleriyle buluşturacak çalışmaları gerçekleştireceğiz. Onun için  103. yılında olduğumuz İstiklal Marşı'mızı her gün belki defalarca duyuyoruz, dinliyoruz ama her dinlediğimizde, bütün ruhumuzla hissederek ve oradaki 'korkma' diye başlayan, cesaret veren, ilham veren o cümleleri hayatımıza rehber etmek, herhalde bizim milli hassasiyetlerimizi çoğaltmak ve sürdürmek bakımından en önemli gücümüzdür. En kuvvetli milli ortak değerimizdir.”

"12 Mart darbesi, milli iradeye darbedir"

TBMM Başkanı Kurtulmuş, 12 Mart'ta Türkiye'nin yakın döneminde bir başka tarihin daha bulunduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:

“ Onu da bir başka şekilde kötü hatıralarla hatırlıyoruz. 12 Mart 1971 darbesinin gerçekten Türkiye'de milli iradeye ne kadar büyük bir darbe vurduğunu, o darbenin adı belki muhtıraydı. Belki dönemin Genel Kurmay Başkanı Memduh Tahmaç ve arkadaşlarının, dönemin Cumhurbaşkanına '32. hükümet düşsün, istifa etsin' talebini dile getirdiği bir muhtıraydı ama maalesef Türkiye'nin siyaset yapısına yapmış olduğu o müdahaleyle, uzun yıllar boyunca Türkiye siyasetinin denkleminin yerli yerine oturmasını da engellemiş olan bir anti demokratik darbeydi. Bu özelliğiyle, 1971'in 12 Mart'ını da öncesi ve sonrasında ortaya koyduklarıyla hiç unutmamamız gerektiğinin altını çizmek istedim.

Nasıl İstiklal Marşı bize özgürlüğümüzü, milli hassasiyetlerimizi, milli hasletlerimizi bir ve beraber olmamızı ifade eden manifesto mahiyetinde bir bildiri ise, bu anlamda ortak milli hassasiyetlerimizi yansıtan bir milli deklarasyon ise aynı şekilde 12 Mart da demokrasiye, milli iradeye sahip çıkmamızı bize hatırlatan fevkalade değerli ortak bir uyarı mesajıdır. Bunun için nasıl İstiklal Marşı bize özgürlüğü ve milli hastasiyetleri hatırlatıyorsa, 12 Mart Muhtırası da milli egemenliğin ancak ve ancak hakimiyet bila kaydı şart milletindir ifadesinde tecelli eden, tam manasıyla milli hakimiyetin sağlanmasından geçtiğini gösteriyor.

Hiç kimsenin halkın oyuyla  gelmiş iktidara, elinde ne güç olursa olsun bir şekilde bu iktidarı değiştirip, bu hükümeti istifaya zorlayın diye talimat vermeye ya da anti demokratik oyunlar, ayak oyunları oynamaya hakkı yoktur. Türkiye demokrasisi 12 Mart tarihli bu iki önemli olay üzerinden inşallah kendi demokrasisini, kendi özgürlüklerini ve bunların üstünde yükselmiş milli hakimiyet  fikrini kıyamete kadar sürdürecektir.”

"Filistin davasında yeni bir süreç başlıyor”

İsrail'in saldırgan hükümetine karşı dünyanın hiçbir şey yapamadığını kaydeden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Zaten çoktan 35.000'i aşmış olan Filistinli masumların şehadeti dünyayı arşı alaya tutuyor. Bu çerçevede özellikle Güney Afrika'nın uluslararası adalet divanındaki davasıyla birlikte esasında Filistin davasında da yeni bir sürecin başladığını söylememiz gerekir. Ben bir kere daha buradan Ankara'da Türkiye'mizin başkentinden birinci apartheid rejimini yıkan Güney Afrika halkına ve Güney Afrika'nın hükümetine, ikinci apartheid rejimini yıkmak üzere başlattıkları, Uluslararası Adalet Divanındaki bu başlangıç, bu mahkeme için şükranlarımızı ifade ediyorum. Bu süreç içerisinde ilk günden bugüne kadar ve bundan sonra belki 10 yıllar boyunca sürecek Filistin davası içerisinde sadece Netenyahu ve hükümeti değil aynı zamanda başından itibaren İsrail'in saldırganlığına kayıtsız, şartsız destek verenler. Hiç şüphesiz İsrail hükümetinin birebir ortağı, birebir bu katliamın paydaşlarıdır.

"Şuurlu şekilde hareket etmemiz lazım”

Bu Ramazan'da daha önceki Ramazanlarda olduğundan biliyorsunuz her sene Ramazan ayı gelince Filistin'de acı diz boyu hale gelir. Her sene Ramazan'da yeni bir takım baskılama ortaya konulur. Şu anda Filistin topraklarının tamamında Filistin halkına karşı büyük bir zulüm işlenmeye devam ediyor. İslam'ın üç büyük kutsal mekanından birisi olan Mescid-i Aksa'nın bu Ramazan ayında da oraya girişler, insanlar tarafından rahatça, serbestçe girilmesi engelleniyor. Bütün bunların ortadan kaldırılabilmesi için kararlı ve şuurlu bir şekilde hareket etmemiz lazım. Bundan sonra yeni bir dönem başlamıştır. İsrail ve Netanyahu hükümeti giderek uluslararası alanda daha yalnız hale gelecektir. Buna karşı az evvel de ifade edildiği gibi başta İslam ülkeleri olmak üzere bölge ülkeleri şuurlu bir şekilde bunu önleyecek adımları atmak mecburiyetindedir. Artık dünyanın hiçbir yerinde, bütün dünyanın Latin Amerika'dan Avrupa'ya kadar dünyanın dört bir tarafında insanlar da bu zulmün durdurulması için seslerini daha fazla çıkaracaklardır. Bu Ramazan'ın dünyadaki bütün masum milletlerin kurtuluşuna vesile olmasını temenni ediyorum. Gazze'deki soykırım boyutlarına çoktan varmış olan bu katliamın bir an evvel durdurulabilmesini ümit ediyorum. Dünyanın dört bir yanında, yardım bekleyen, bize bir yardım eli yok mu uzanan diye çığlık çığlık insanlık adına insanlığın gözüne bakarak yardım dileyen Müslüman halklara ve mazlum milletlere de buradan Ramazan soframızdan yardım edeceklerimizi onlara da Cenab-ı Allah'ın nusretini diliyoruz."

Tartışma