The American Prospect: Çin'in ekonomik çıkmazı
Çin, büyümenin yavaşlayacağı bir döneme giriyor ama tam bir çökme yaşanmıyor. Çin’in ihracatı düşse de küresel ekonomideki etksi hala büyük.
Çin ekonomik olarak büyüme oranları zayıflayan bir ülke. Bu da Pekin’in küresel sistemin liderliğini üstlenme konusundaki iddialarını tartışmaya açıyor. Bununla birlikte Çin’in ekonomik sarsıntılar yaşamasının küresel ortamdaki kırılganlığı arttırılmayacağı öngörülüyor.
Robbert Kuttner tarafından kaleme alınan ve ABD merkezli The American Prospect’te yayınlanan “Çin çıkmazı” başlıklı analiz de bu konuya odaklanıyor. Söz konusu analizde “Çin’in ihracatı biraz düştü ama etksi hala büyük” tespiti yer alıyor.
İşte The American Prospect’te yayınlanan o analiz:
Çin ekonomisi iniş trendinde görünüyor. Piyasalar, Çin Devlet Başkanı Şi Jinping’in otokratik liderliğinin düşünce sonuçlarından etkileniyor. Uzun süre yüzde 10 civarında seyreden Çin’in büyüme oranı, artık yüzde 5’e bandında ve daha da düşme eğiliminde.
Yakın geçmişte açıklanan ticaret verilerine göre, Çin’in Temmuz 2023’te ABD’ye olan ihracatı, Temmuz 2022’ye kıyasla %23,1 azaldı; AB ülkelerine yönelik ihracatı ise %20,6 düştü. Güneydoğu Asya Uluslar Birliği’ne olan ihracatı da %21,4 azaldı. Aynı zamanda Çin’in genç işsizlik krizi de bulunuyor. İş bulamayan üniversite mezunları ve gidiş ücretlerini ve çalışma koşullarını reddeden potansiyel fabrika işçileri sıradanlaşmış vaziyette. Temmuz ayına ait imalat verileri, yavaşlama eğilimindeki dördüncü ardışık ayı gösterdi.
Çin’in durumu birkaç soruyu gündeme getiriyor. Ne kadar düşük olacak? Küresel ekonomiye ve ABD’nin ekonomik toparlanmasına etkisi ne olacak? Düşüş, Çin’in otoriter siyasi sistemini ve Şi’nin otoriter yönetim anlayışını değişime zorlayacak mı? ABD’nn uyguladığı tarifeler ve ihracat kontrolleri, Çin’in yavaşlamasında ne kadar etkili? ABD’nin bu sıkı tutma stratejisini hafifletme ve uzlaşma için bir fırsat olarak mı görüyor yoksa Pekin’in üzerine daha fazla gitmek içiz doğru zaman mı?
Çin’in durumu birkaç kuvvetin etkileşiminin sonucudur. Başkalarının sermaye ve üretim teknolojisi ithal etme, ücretleri ve tüketimi bastırma, devlet finansmanlı borca ve sübvanse edilmiş ihracata dayalı modeli, Çin’in olgun bir ekonomi olmadığı zamanlarda iyiydi. Ancak artık iyi çalışmıyor. Çin’in devlet destekli yatırımlarının büyük bir kısmı verimsiz kullanımlara gitmiş ve büyümeyi arttırmıyor; fakat borcu arttırıyor.
Daha fazla iç tüketim ve biraz daha yavaş büyümeye doğru kaçınılmaz geçiş, diğer rasgele faktörler tarafından daha da karmaşık hale getirildi. COVID pandemisi, Çin’in iç üretim makinesini harap etti ve COVID durgunluğu, Çin’in ihracat pazarlarını azalttı. Rejimin ara sıra uyguladığı COVID karantinaları ve yeniden açılmaları ise hem üretimi hem de tüketimi azalttı ve şirketler plan yapmaktan çekindikleri için yatırımları azalttı. Son derece kaotik olan COVID politikası bir zorlamaydı. Ancak diğer bölümleri kasıtlı, mantıklı ve zamanı gelmiş değişikliklerdi.
Çin’in borçla desteklenen büyümesi büyük ölçüde mülk patlamasına dayanıyordu. Çin’in GSMH’sinin yaklaşık %30’u konut sektörüne dayanıyor ve bu sektör, aynı zamanda ağırlıklı olarak özel ve büyük ölçüde spekülatif bir şekilde işliyor. Büyük geliştiriciler hem potansiyel ev alıcılarından hem de devletten ve sermaye piyasalarından borç alıyor. Ardından bu parayı daha fazla spekülatif konut inşa etmek için kullanıyorlar.
2020’de o dönemde bugünküne göre daha kolektif olan Çin liderliği, gerçek bir emlak balonunun oluştuğunu gördü. Sektöre geri adım atmasını söylediler. Sektörün bileşenleri ise devletin onları her zaman kurtardığını bildikleri için uyarıları ciddiye almadılar ve borç almaya ve yeni inşaatlar inşa etmeye devam ettiler. Bu nedenle hükümet, kredileri sıkılaştırarak balondan biraz havasını çıkarmak gerektiğine karar verdi.
Çin, daha yavaş büyümenin geçerli olduğu bir döneme giriyor ama çökme yaşanmıyor. Günümüzde Çin’in en büyük iki konut geliştiricisi ciddi sorunlarla karşı karşıya. 8 Ağustos’ta ülkenin en büyük özel inşaat firması olan Country Garden, 3.000’den fazla konut projesi inşa etmiş ve dolar cinsinden olan tahvillerinin faiz ödemelerini yapamadı. Şirketin resmi bir iflası önlemek için 30 günlük bir süresi bulunuyor.
Çin’in ikinci büyük konut üreticisi (700 projede) ve en fazla borcu olan şitketi olan Evergrande Group da son iki yılda 81 milyar dolar kaybetti. Elbette fazla inşaat ve bu borcun çözülmesi, deflasyona yol açıyor. Emlak değerleri düştükçe, ev sahipleri öz sermayelerini kaybediyor, alım gücü azalıyor ve diğer olası ev alıcılarını alımlardan kaçınan isteksiz alıcılar haline getiriyor. Temmuz 2023’te Çin’in en büyük 100 inşaat tarafından gerçekleştirilen ev satışları, bir önceki yılın aynı dönemine göre %33 düşmüş durumda.
Eğer ülkede gerçek anlamda bir piyasa ekonomisi olsaydı, sonuç birinci sınıf bir depresyon olurdu. Ancak bu Çin olduğu için bazı girişimciler, hissedarları ve alacaklıları kaybedecek ve sonunda birçok konutu devlet sahiplenecek, bu da sarsıntı sona erdiğinde alıcılara düşük fiyatlarla satılacak.
Kuşkusuz bu durum, ileriye yönelik olarak ne bekleyebileceğimiz sorusunu yanıtlamak için kötü bir metafor. Çin, daha yavaş büyümenin yaşanacağı bir döneme giriyor; fakat çökme yaşanmıyor. Çin’in ihracatı düştü ama etksi hala büyük. Ekonomik oyuncu olarak devletin gücü, söz konusu düşüşün bir kısmını hafifletebilir.
Aynı zamanda diğer zorlamalar da oldu. Şi, Washington’dan gelen baskıya biraz daha sert bir duruş geliştirerek, bazı Batılı şirketlere karşı casusluk suçlamalarında bulundu. Bunun ne kadarının misilleme ne kadarının paranoya olduğu net değil. Ancak sonuç, Batılı yatırımcıları korkuttu.
The Wall Street Journal’ın raporuna göre, Şi’nin liderliğindeki bir kampanya, Batılı yönetim danışmanlarına, denetçilere ve firmalara cidd soruşturmalar başlatılmasını beraberinde getirdi. Aynı zamanda genişletilmiş bir casusluk yasası, yabancı yöneticilerin Çin’de pazar araştırması gibi rutin iş faaliyetlerini casusluk olarak yorumlanabileceği endişesini artırdı.
Çin’de iş yapmanın çok daha riskli hale geldiği algısı, zaten zayıf yatırım ve tüketimle mücadele eden bir ekonomiye daha az Batı sermayesinin akmasına neden oluyor. Çin’e olan doğrudan yabancı yatırım, 2023’ün ilk çeyreğinde 20 milyar dolar seviyesine düştü. Oysa 2022’nin ilk çeyreğinde 100 milyar dolar düzeyindeydi. Çin’e olan risk sermayesi yatırımı, 2021’in son çeyreğindeki 43,8 milyar dolar olan zirveden 2023’ün ikinci çeyreğindeki 10,5 milyar dolara gerliedi.
Çin ekonomisindeki bu yavaşlama, küresel ekonomiyi ne kadar etkileyecek? Düşündüğünüz kadar değil. Bu konuyu bazı Çinli bilim insanlarıyla tartıştığımda, ABD’nin bu tür bir daralmadan geçmesi halinde, küresel etkilerin ciddi olacağını belirtiyorlar. Ancak ABD’nin kronik ticaret açığı var; Çin ise sürekli fazla veren bir ülkedir. Bu nedenle dünya ekonomisine etkisi, salgın gibi durumlar dışında, daha az daraltıcı.
Bazı sektörler ve Brezilya ve Avustralya gibi ülkeler, hammadde ihracatçıları nedeniyle etkilenecektir. Benzer bir şekilde lüks ürünleri Çin’in varlıklı sınıflarına ihraç eden şirketler de etklenecek. Lakin Çin ekonomisindeki yavaşlama dünyayı resesyona sürüklemeyecek.
Bu düşüş Şi’nin tek kişilik yönetimini sarsar mı? En saygı duyduğum bilim adamlarının söylediğine göre, kesinlikle hayır. Johns Hopkins Üniversitesi’nin İleri Uluslararası Çalışmalar Okulu’ndan James Mann, Politbüro ve güvenlik aygıtı üzerindeki Xi’nin kontrolünün daha da sıkı olduğunu dile getiriyor. Eski ABD ticaret temsilcisi ve Çin uzmanı Robert Lighthizer de böyle düşünüyor. Lifghtizer, Çin Bej Kitabı editörleri de aynı fikirde.
Trump tarafından başlatılan ve daha sonra Biden tarafından geliştirilen sert politikanın Çin’in mevcut ekonomik durumundan ne kadar sorumlu tartışmalı Doğrudan etkisi büyük değil. Tarifeler, Çin’e bazı karlar kaybettirdi ama ihracatı fazla veya hiç düşürmedi. Çin’in yavaşlamasının çoğu, modelin uzun süredir gecikmiş bir revizyonunun sonucu olması ve tek kişilik yönetimin yansıttığı politika hatalar.
Bununla birlikte dolaylı etkiler daha geniş olabilir. Zira daha sert politikalar, Batılı yatırımcıları iki kez düşünmeye itti ve Şi’nin rasyonel olmayan tepkisi de onları bir kez daha düşünmeye sevk etti.
Ayrıca ABD’nin sert olduğu düşünülen politik çizgilerinijn çoğu, o kadar da sert değil. Biden’ın uzun süre ertelediği ihracat kontrol emri zayıf. Kontrol ettiği ihracat son derece dar. Yalnızca yorum yapılması amacıyla sunulan bir taslak emir. Son emir önümüzdeki yıl yürürlüğe girecek ve işletmelerin emri zayıflatmak için altı ayı olacak. En kötüsü de son emrin uygulanmasından sorumlu kurumun en “serbest ticaretçi” kabul edilen Hazine Bakanlığı olması. Bakan Yellen, Çin tarifelerine karşı çıktığını açıkladı.
Şimdi ne olacak? Çin’in sıkı kontrol politikalarını hiç beğenmeyen ve Çin’e karşı tutma politikasından hoşlanmayan kişiler, örneğin Peterson Enstitüsü’nden Adam Posen gibi, mevcut durumun bir yakınlaşma için iyi bir zaman olduğunu söylüyorlar. Posen en son Foreign Affairs dergisinde yazdığı makalesinde şunları dile getirmişti:
Çinli yetenek ve sermayeye karşı koyma engellerinin çoğunu kaldırmak, ABD’nin refahını veya ulusal güvenliğini zayıflatmaz. Ancak bu, Pekin’in istikrarlı, kendi kendine yeten ve sıkı parti kontrolü altında olan büyüyen bir ekonomiyi sürdürmesini daha zor hale getiririr.
Her şeye rağmen böyle bir durumun kanıtı yok. Çin’in büyük merkantilist stratejisinin çekirdek, itiraz edilemez unsurları hala var, Şi büyüme modelinin ayrıntılarını gözden geçirse de hala piyasayı kontrol altında tutmak zorunda.