The Arab Weekly: ABD'nin hamleleri Erdoğan'ı bir kara operasyonu emri vermekten alıkoymaz
ABD'nin Suriye yaklaşımı iflas etmiş bir politika haline geldi. Tavizler işe yaramadı ve Erdoğan'ın ABD'ye meydan okumasına izin verdi. Türkiye bu defa yapacağı harekatı, Suriye'deki gruplara ölümcül bir darbe indirmek için tasarladı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Amerika'nın Suriye'deki ortaklarına" karşı bir kara operasyonu düzenleme niyetinde ısrar ediyor.
Türkiye bir süredir ABD'nin Suriye'deki müttefiki olan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) üyelerine karşı operasyonlar yapıyor olsa da bu defa düşünülen operasyon çok farklı. Türkiye bu defa yapacağı harekatı, Suriye'deki bu gruplara ölümcül bir darbe indirmek için tasarladı.
Durumu anlamak için, IŞİD'in Suriye'nin kuzeyi ve Irak'ın kuzeyini kasıp kavurarak Irak ordusu da dahil olmak üzere çeşitli bölgedeki çeşitli güçleri yendiği 2014 yılına geri dönmemiz gerekiyor.
Başkan Barack Obama Erdoğan'dan, IŞİD tarafından istila edilme riski taşıyan Suriye kasabası Kobani'yi savunmak için yardım istedi. Ancak bu yardım talebi orada bulunan ve Türkiye'nin PKK ile ilişkilendirdiği gruplar olması nedeniyle tam anlamı ile destek görmedi.
Obama da IŞİD'e karşı savaşmak için SDG ile işbirliğine yöneldi. Bu gruplara yardım etmek için ABD birlikleri ve askeri malzeme gönderildi ve "Amerikan-Kürt ittifakı" IŞİD'e karşı etkili olmaya çalıştı. Gelinen noktada ise IŞİD'ın çok küçültülmüş bir formatta da olsa geri dönüşü mümkün olabilir. Bu nedenle ABD güçleri, SDG'nin bölgeyi kontrol altında tutmasına yardımcı olmak için bugüne kadar orada kaldı ve desteğini sürdürdü.
Türkiye, filizlenmekte olan ABD-SDG ittifakını en başından beri stratejik bir tehdit olarak gördü. Çünkü Türkiye, Suriye'deki iç savaş sonrası bu grupların sınırında bir tür özerklik kazanmasıyla sonuçlanacağından korkuyor.
Erdoğan'ın Suriye operasyonunu gerekçelendirmesi, SDG'nin Türkiye ve ABD tarafından terörist kabul edilen ve bir örgüt olan PKK'nın bir kolu olduğunu düşünmesidir. SDG ideolojik olarak PKK'ya yakın ama Türkiye'ye karşı hiçbir zaman terör eylemlerine karışmadı ve Suriye'nin kuzeyindeki yerini korumaya odaklandı. Erdoğan, İstanbul'da yakın zamanda İstanbul'da altı kişinin ölümüne yol açan bombalı saldırının da SDG tarafından gerçekleştirildiğini belirtti.
Türkiye olaydan bir saat sonra failleri bulduğunu açıkladı. Türkiye İçişleri Bakanı Süleyman Soylu daha da ileri giderek ABD'yi bombalamanın arkasında olmakla suçladı.
ABD, birkaç uysal açıklama yapmak dışında çoğunlukla sessiz kaldı. Beyaz Saray'ın Erdoğan'ı karşısına alarak bunu engelleme gücü vardı ancak bunu yapmadı. Nadir istisnalar dışında bir NATO üyesi olarak Türkiye'nin çok önemli olduğu ve ABD'nin orada çok fazla başka çıkarı olduğu gerçeği gözardı edilemez.
Son olarak, Biden yönetim, Türkiye'nin günlerce bu bölgeye hava operasyonlarına izin verdikten sonra, Savunma Bakanı Lloyd Austin, Türk mevkidaşını arayarak kara harekatını şimdilik yapmamaya ikna etti. Ardından Amerikan güçleri, bir mesaj göndermek için SDG ile ortak devriyeler düzenledi.
Ancak bu hamleler için çok geç kalınmış olabilir ve Erdoğan'ı bir kara operasyonu emri vermekten alıkoymaz.
ABD'nin yaklaşımı iki düzeyde iflas etmiş bir politikadır.
Birincisi, tavizler işe yaramadı ve Erdoğan'ın ABD'ye meydan okumasına izin verdi. Türk hükümeti kaynaklarından gelen günlük eleştiriler genellikle şiddetle Amerikan karşıtı ve Washington buna sessiz kaldı.
Geçen yıl Erdoğan, Brett McGurk'u terörü desteklemekle suçlayarak Biden'ın en kıdemli yardımcılarından birine bizzat saldırdı. 2020'de yapılan bir anket Türkiye'deki halkın yüzde 70'inin ABD'yi Türkiye için en büyük tehdit olarak adlandırdığını gösterdi. Washington, hiçbir zaman kendine ait bir karşı anlatı geliştirmediği için bunun için yalnızca kendisini suçlayabilir.
İkincisi, SDG gibi müttefiklerinizin saldırıya uğramasına izin vermek ahlaki açıdan yanlıştır. Üstelik tıpkı Ukrayna'daki Ruslar gibi Türkler de Suriye'deki bir kısmı ABD vergi mükelleflerinin parasıyla inşa edilen temel altyapıyı hedef alıyor.
Özellikle Afganistan bozgunundan sonra Washington, bölgedeki ve ötesindeki müttefik ve düşmanlarına güvenilirliği konusunda ne tür mesajlar verdiği konusunda dikkatli olmalıdır.
Türkiye ile yaşanan bu krizin çağrıştırdığı imaj; bir süper güç olan ABD askerlerinin ve sivil personelinin, müttefiki Türkiye'nin harekatından korkup saklanmak zorunda kalmasıdır.