The Economist: Liberal uluslararası düzen parçalanıyor mu?

Pek çok endişe verici dinamik, büyük güçlerin savaşı bir çözüm olarak gördüğü anarşi ortamını tetikliyor! BM Güvenlik Konseyi gibi yapılar ve liberal uluslararası düzen çöküyor mu?

1. resim

İngiltere merkezli yayın organlarından The Economist'de, son dönemde dünyada yaşanan köklü değişimlerin ardından, dünyadada yüzyıldır devam eden ekonomik düzenin de sarsıldığına dair değerlendirmelerin yapıldığı bir analiz yayınlandı.

İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana küresel ekonomiyi yöneten düzenin sürekli aşındığı belirtilen analizde, son dönemde ortaya çıkan dinamiklerin ise büyük güçlerin savaşı bir çözüm olarak gördüğü anarşi ortamına doğru gidişatı tetiklediği tespiti yapıladı.

Analizde ayrıca, tarihteki gelişmelerin benzer şekilde daha derin, daha kaotik çöküşlerin mümkün olduğunu gösterdiğine ve düşüş başladığında sistemin aniden çökebileceğini gösterdiğine dikkat çekildi.

İşte The Economist'de yayınlanan analiz:

Dünya ekonomisi, ilk bakışta son derecede dirençli görünüyor. Nitekim Amerika ve Çin arasında ticaret savaşı tırmanırken bile büyümeye devam etti.

Ortadoğu'daki yüksek gerilim, herhangi bir petrol şoku getirmedi. Husi isyancılarının füze atışları, küresel mal akışına ciddi bir engel oluşturmadı. Küresel GSYİH'nin bir parçası olan ticaret, pandemiden sonra toparlanma kaydetti ve önümüzdeki dönemde de istikrarlı bir şekilde büyümesi bekleniyor.

Ancak daha derinlere bakıldığında kırılganlık göze çarpıyor.

İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana küresel ekonomiyi yöneten düzen sürekli olarak aşınıyor. Ve çok sayıda uzmana göre bu düzen, bugün çöküşün eşiğinde.

Pek çok endişe verici dinamik, gücün haklı olduğu ve büyük güçlerin savaşı bir çözüm olarak gördüğü anarşi ortamına doğru gidişatı tetikliyor.

Bu anarşik ortak, hiçbir zaman çatışmaya dönüşmese bile, normlar düzeyinde yaşanacak bir çöküş, ekonomi üzerinde hızlı ve acımasız bir etki üretebilir.

Örnek olarak dünyadaki yaptırımlar bugün 1990'lı yıllardan dört kat daha fazla kullanılıyor.

Amerika yakın zamanda Rusya ordusunu destekleyen kuruluşlara “ikincil” cezalar uyguladı. Ülkeler, Çin ve Amerika'nın yeşil üretime verdiği geniş devlet desteğini kopyalamaya çalışırken, bir sübvansiyon savaşı sürüyor.

Her ne kadar doların hakimiyeti devam etse ve gelişmekte olan ekonomiler son derece dirençli olsa da küresel sermaye akışları parçalanmaya başlıyor.

Eski sistemi koruyan kurumlar ya çoktan çökmüş durumda ya da hızla güvenilirliğini kaybediyor.

Dünya Ticaret Örgütü gelecek yıl 30 yaşına girecek. Ancak Amerika'nın ihmalleri nedeniyle beş yıldan fazla bir süredir operasyonel işlevini yitiriyor. IMF, bir kimlik krizinin pençesinde, yeşil gündem ile mali istikrarın sağlanması arasında sıkışmış durumda.

BM Güvenlik Konseyi felç olmuş vaziyette

Uluslararası Adalet Divanı gibi uluslarüstü mahkemeler, savaşan taraflarca giderek daha fazla silah haline getiriliyor.

Geçtiğimiz ay, aralarında Cumhuriyetçilerin Senato'daki lideri Mitch McConnell'in de bulunduğu Amerikalı politikacılar, Uluslararası Adalet Divanı'nda Güney Afrika tarafından soykırım yapmakla suçlanan İsrail liderleri için tutuklama kararı çıkarılması halinde Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne yaptırım uygulamakla tehdit etti.

Parçalanma ve çürüme, şimdiye kadar küresel ekonomiye bir gizlilik külfeti yükledi. Tarih, daha derin, daha kaotik çöküşlerin mümkün olduğunu ve düşüş başladığında sistemin aniden çökebileceğini gösteriyor.

Birinci Dünya Savaşı, o zamanlar pek çok insanın sonsuza dek süreceğini düşündüğü küreselleşmenin altın çağına son verdi.

1930'ların başlarında, Büyük Buhran'ın ve Smoot-Hawley tarifelerinin başlamasının ardından, Amerika'nın ithalatı sadece iki yıl içinde %40 oranında çöktü. Ağustos 1971'de Richard Nixon beklenmedik bir şekilde doların altına çevrilebilirliğini askıya aldı. Bu karardan yalnızca 19 ay sonra Bretton Woods sabit döviz kuru sistemi çöktü.

Bugün de benzer bir kırılma fazlasıyla hayal edilebilir gibi görünüyor.

Donald Trump'ın sıfır toplamlı dünya görüşüyle Beyaz Saray'a dönüşü, kurumların ve normların aşınmasını sürdürecektir. İkinci bir ucuz Çin ithalatı dalgası korkusu bunu hızlandırabilir.

Tayvan konusunda Amerika ile Çin arasında veya Batı ile Rusya arasında açık bir savaş büyük bir çöküşe neden olabilir.

Bu senaryoların çoğunda kayıp, birçok insanın düşündüğünden daha derin olacaktır.

Bugün eşitsizliğin, küresel mali krizin ve iklimin ihmal edilmesinin nedeni olarak dizginsiz küreselleşmeyi eleştirmek moda oldu. Ancak liberal kapitalizmin en yüksek noktası olan 1990'lı ve 2000'li yılların başarılarının tarihte eşi benzeri yoktur.

Sistemin çöküşü bu ilerlemeyi yavaşlatma, hatta tersine çevirme tehlikesi taşıyor ve bir kez bozulduğunda yerine yeni düzenin ve kuralların konması pek olası değil.

Bunun yerine dünya işleri, eşkıyalık ve şiddeti destekleyen doğal anarşi durumuna sürüklenecektir. İşbirliği için güven ve kurumsal bir çerçeve olmadan, ülkelerin yapay zekâda silahlanma yarışını kontrol altına almaktan uzayda işbirliğine kadar 21. yüzyılın zorluklarıyla başa çıkmaları zorlaşacaktır.

Sorunlar, benzer düşünen ülkelerden oluşan kulüpler tarafından ele alınacaktır. Bu işe yarayabilir, ancak Avrupa'nın karbon sınır tarifeleri ya da Çin'in IMF ile kavgasında olduğu gibi, daha çok baskı ve husumet üretecektir. İşbirliği yerini silahlanma ve zorbalığa bıraktığında ülkelerin barışı korumak için daha az nedeni olur.

Çin Komünist Partisi ve Vladimir Putin'in çıkışı gibi, gücün haklı olduğu bir sistem anlayışı , yeni bir şey değil.

Bu güçler, liberal düzeni büyük ideallerin hayata geçirilmesi olarak değil, ham Amerikan gücünün uygulanması olarak görüyorlar.

II. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan sistemin Amerika'nın enternasyonalist ilkeleri ile stratejik çıkarları arasında bir uyum sağladığı doğru.

Dünyadaki yoksul ülkelerin çoğu, zaten IMF'nin COVID-19 salgınının ardından gelen devlet borcu krizini çözememesinden muzdarip.

Amerika'daki güçlü büyümeyle desteklenen dünya ekonomisi, önüne çıkan her şeye dayanabilecekmiş gibi görünebilir. Ama dayanamaz!

Kaynaklar

Tartışma