The Economist: Weimar Üçgeni, Avrupa'nın Rusya'ya karşı ihtiyacı olan birlik mi olacak?
Rusya'nın sahadaki ilerleyişi ve ABD'nin Avrupa'yı yalnız bırakma ihtimali, Avrupa'daki güvenlik kaygılarını artırıyor. Weimar Üçgeni, Avrupa'nın Rusya'ya karşı ihtiyacı olan adımları atabilecek mi?
İngiltere'nin önde gelen yayın organlarından The Economist'de, NATO ve ABD arasındaki belirsizliklerin ortasında, Avrupa'nın güvenlik kaygılarını gidermek amacı ile attığı adımların değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Weimar Üçgeni olarak bilinen üç önemli Avrupa ülkesi olan Fransa, Almanya ve Polonya'nın son dönemlerde yakınlaşmasının, Avrupa'nın Rusya'ya karşı ihtiyacı olan birliğe dönüşebileceği belirtilen analizde, ancak üç ülke arasında çeşitli başlıklarda anlaşmazlıklar yaşandığı belirtildi.
Analizde ayrıca, Rusya'nın sahadaki ilerleyişinin ve Amerika tarafından NATO müttefiklerinin yalnız bırakma ihtimali gibi gelişmelerin Avrupa'ya olası etkileri değerlendirildi.
İşte The Economist'de yayınlanan analiz:
Gayri resmi olarak Weimar Üçgeni olarak bilinen üç önemli Avrupa gücünün liderleri, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşı karşısında birlik oldukları mesajını vermek üzere ortak hareket ediyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ve Polonya Başbakanı Donald Tusk ortak bir politika yürütme konusunda ısrarcı davransa da üç ülke arasında çeşitli başlıklarda anlaşmazlıklar yaşanıyor.
Bunlar arasında, Fransa'nın geçmişte yaptığı gibi sadece Avrupa kaynaklarında ısrar etmek yerine, hayati derecede ihtiyaç duyulan mühimmatı dünya pazarlarından tedarik etme taahhüdü de yer alıyor.
Almanya ve Fransa ayrıca Ukrayna'yı desteklemek amacıyla Avrupa'daki dondurulmuş Rus mevduatlarının 327 milyar dolarlık kısmının en azından faizinin kullanılmasına yönelik daha önceki itirazlarının bir kısmını azaltmış görünüyor.
Ukrayna'nın en önemli Avrupalı müttefikleri arasında yer alan üç ülke arasında son dönemde kamuoyu önünde keskin anlaşmazlıklar yaşanmıştı. Özellikle Almanya ve Fransa arasındaki bu kırılmalar henüz tehlikeli bir kutuplaşma yaratmadı. Ancak çatlakların giderilememesi Rusya'yı sevindirirken, giderek daha da zor duruma düşen Ukrayna'yı dehşete düşürdü.
Üstelik bu gelişmeler, Rusya'nın sahadaki ilerleyişinin ve Amerika'nın yalnızlaşma tehdidinin NATO müttefiklerini safları sıklaştırmaya itmesi gereken bir dönemde yaşanıyor.
Weimar Üçgeni Avrupa için neler yapabilir?
Üç ülkede Ukrayna'yı destekleme konusunda kararlı. Almanya sık sık ayak sürüyormuş gibi görünse de gerçek şu ki savaşın harap ettiği bu ülke için Almanya şimdiye kadar çok şey yaptı.
Bir milyondan fazla mülteciye cömertçe ev sahipliği yaptı. Mali yardımlarda bulundu ve 20 milyar dolarlık bir askeri yardım sözü verdi. Bu arada Fransa ise Ukrayna'ya, Caesar uzun menzilli obüsler ve Scalp seyir füzeleri gibi prestijli askeri teçhizat tedarik etti. Ancak Fransa'nın yaptığı yardım Almanya'nınkinin yanında çok küçük kalıyor.
Her ne kadar eylemleri sözleriyle henüz örtüşmese de Macron son dönemde Ukrayna'ya destek çabalarını bir araya getirme ihtiyacı konusunda giderek daha cesur ve tutkulu hale geldi.
Scholz ise gittikçe daha da isteksiz görünen bir ortağa dönüştü. Şansölye özellikle Ukrayna'ya Alman yapımı Taurus seyir füzeleri verilmesi yönündeki yoğun baskılara direndi ki bu tavır, savaştan çekinen Almanlar arasında siyasi olarak zayıflayan Sosyal Demokratlara destek kazandırdı. Ancak bu tutum müttefikleri ve birçok Alman politika uzmanı ile muhalefetteki Hıristiyan Demokratları hayal kırıklığına uğrattı.
Macron'un son açıklamaları da aynı şekilde şaşkınlık yarattı ve sadece Scholz'u değil diğer temkinli Avrupalı liderlerini de çileden çıkardı. Fransa Cumhurbaşkanı'nın en kışkırtıcı hamlesi NATO güçlerinin Ukrayna'da çatışmasız roller üstlenebileceği ihtimalini ortaya atması oldu.
İlk kez, geçen ay Paris'te düzenlenen bir zirvede ortaya atılan bu öneriye Scholz'dan soğuk bir yanıt geldi. Scholz kesin bir dille Alman askerlerinin Ukrayna'ya gitmesinin mümkün olmadığını söyledi. Taurus meselesinde olduğu gibi, Almanya'nın "savaşın bir tarafı" olmayacağında ısrar etti.
Ancak Macron yorumlarını yumuşatmak yerine NATO'nun niyetlerinin "stratejik belirsizlik" içinde olduğuna yönelik açıklamalarını yineledi.
Fransa Cumhurbaşkanı'nın Rusya'ya karşı daha sert bir tutum takınmaya başlaması uzun zaman alsa da samimi görünüyor ve dev komşuları tarafından tehdit edildiklerini düşünen Doğu Avrupalılar tarafından takdir ediliyor.
Macron’un imalarına göre, Scholz'un ihtiyatlı davranışları ve "kırmızı çizgileri", inisiyatifi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e bırakıyor. Macron'un haklı olabileceğini düşünen Alman strateji uzmanları da kendisini desteklemeye başladı.
Polonya'nın müttefikleriyle olan anlaşmazlıkları bugünkü liderinden öte uzun bir geçmişe dayanıyor. Tusk'ın partisi bu konuda tansiyonu düşürdü. Ancak Tusk hükümeti, çiftçilerin Ukrayna ürünlerine damping uygulandığı iddiasıyla başlattıkları protestoları bastırma konusunda ağır hareket edince, Polonya'nın NATO'daki müttefikleri rahatsız oldu.
Nihayetinde Weimar Üçgeni, Soğuk Savaşın hemen ardından kurulan ve Avrupa'nın merkezinde istikrarı sağlayacak üçüncü büyük halka olarak Polonya'nın dahil edildiği bir gruplaşma olarak varliğinı sürdürmeye çalışıyor.
Bu grup, bugüne dek sönük kaldı. Ancak Macron, Scholz ve Tusk gerçekten bazı konularda aynı fikirde olmaya başlarlarsa, Avrupa'nın en güçlü stratejik gücü Fransa, en büyük ekonomisi Almanya ve en dinamik ülkesi Polonya, Rusya'ya karşı Avrupa'nın ihtiyacı olan önemli bir birliğe dönüşebilir.