The Hill: Avrupa, “stratejik özerklik” kavramını hayata geçirmeye çalışıyor

Suriye, Batı ve özellikle de Avrupa için genel olarak bir yenilgiyi temsil ediyor. Avrupa, ABD'den "bağımsız" olarak “stratejik özerklik” kavramını hayata geçirmeye çalışıyor.

1. resim

AB içerisinde son dönemde ortaya çıkan birlik anlayışı, Rus saldırganlığına açık bir yanıt olsa da, Brüksel'in kullandığı bu birlik araçları bir gecede geliştirilmedi.

Aslında, çok az gözlemcinin fark edebileceği bir şekilde, Ukrayna savaşının üzerinde başka bir çatışmanın gölgesi dolaşıyor. Suriye'de yıllardır devam eden çatışmalar AB'nin güvenlik anlayışını kökten etkileyen ana neden olabilir. Nitekim AB ülkelerinin Ukrayna savaşında daha temkinli bir politika izlemesinin nedeni de bu tecrübenin etkisi altındadır.

Tabii ki Ukrayna'daki savaş, Avrupa için Suriye çatışmasından daha büyük bir boyuta sahip. Uzmanlar Ukrayna Savaşı'nın 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa topraklarındaki en şiddetli savaş olduğunu düşünüyor.

Fakat etkileri farklı olsa bile her iki çatışma da; Avrupa'nın kararlılığını, demokratik ve sosyal modelini test etme biçimleri nedeniyle bazı benzerlikler paylaşıyor. Ve gerek Ukrayna gerekse Suriye, Avrupa için biçimlendirici bir deneyim oluşturuyor.

Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri, Fransa'nın eski Şam büyükelçisi Michel Duclos'un ifadesiyle “Uzun Suriye Gecesi”ni engelleyememiş olsa da, Avrupa o zamandan beri güven kazanmış ve benzeri görülmemiş bir şekilde karşılık veriyor gibi görünüyor.

Gelinen noktada ise Avrupa; ilk olarak Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından dile getirilen ve çokça kınanan “stratejik özerklik” kavramını, yani Avrupa'nın kendini savunma ve ABD'ye olan bağımlılığını azaltma becerisini ikinci plana atmış görünüyor.

2011'de Suriye'de Beşar Esad'a karşı halk ayaklanmasının başlamasından aylar sonra, AB bireysel ve sektörel yaptırımları kabul etti ve sürgünde ve sahada Suriye muhalefetini desteklemek için diplomatik çabalar başlattı.

Blok, 2012'den başlayarak bugüne kadar Suriye'ye 24 milyar Euro'ya ulaşan insani yardım sağladı. Ancak 2013 sonbaharı bir dönüm noktası oldu. ABD daha sonra belirlediği “kırmızı çizgiyi” yani rejim tarafından herhangi bir kimyasal silah kullanımının askeri harekatla karşılanacağı taahhüdünde başarısız oldu.

Bu arada Rusya, Suriye ihtilafındaki rolünü ikiye katlayarak ve IŞİD'i görmezden gelerek zıt bir strateji uyguladı. Daha sonra ise Avrupa'daki mülteci krizi, Avrupa'nın mücadele ettiği bir dayanışma sınavı oluşturdu. Ancak Suriye meselesi, Batı ve özellikle de Avrupa için genel olarak bir yenilgiyi temsil ediyordu.

Daha iyi daha hızlı daha güçlü

Şimdiye kadar, Ukrayna birçok açıdan Suriye iç savaşının tam tersi durumdadenilebilir. Brüksel ilk yaptırım paketini, Moskova'nın hükümetin kontrolündeki Donetsk ve Luhansk'ı tanımasından saatler sonra kabul etti. Bir yıl sonra ise AB onuncu yaptırım paketi konusunda uzlaştı ve beraber hareket etti.

Yaptırımların ötesinde AB, askeri bir danışma misyonu konuşlandırmak, askeri yardım ve eğitim, hava sahası kısıtlamaları uygulamak, makroekonomik destek ve insani yardım sağlamak gibi elindeki tüm araçları kullandı. AB kurumlarına ek olarak, bireysel olarak hükümetler de Kiev'e askeri teçhizat sağladı. Bugüne kadar, AB kurumları ve Avrupa hükümetleri tarafından Ukrayna'ya sağlanan toplam mali, askeri ve insani yardım 73 milyar doları buldu.

Bazı durumlarda Avrupa'nın tepkisi ABD'ninkinden daha ileri gitti. Brüksel, Rus petrol ticareti yapan enerji şirketlerinin Avrupa'da nakliye ve sigorta hizmetlerini kullanmasını engellemek için harekete geçti ve bu önlemler Washington'da petrol fiyatları üzerindeki etki konusunda korku uyandırdı. Biden yönetimi, bir fiyat sınırı kabul ederek hareketi yumuşatmaya çalıştı.

Özetle; Brüksel ve Avrupalı hükümetler geçmişte kullanmakta bazen isteksiz oldukları veya yavaş davrandıkları birçok aracı kullandılar ve sonuç olarak, Ukrayna işgalinin sonucu belirsizliğini korusa da Avrupalılar, Rusya'ya karşı birlik içindeler.

Stratejik özerkliğin pratik uygulaması

Ukrayna ve Avrupa, Ukrayna'daki savaşta ve diğer alanlarda temel olarak Amerikan desteğine bağımlı olmaya devam ediyor. Ancak Brüksel ve diğer Avrupa başkentlerinden gelen bu yeni atılganlık, Macron'un 2017'de Sorbonne Üniversitesi'nde yaptığı bir konuşmada formüle ettiği “stratejik özerklik” kavramını büyük ölçüde yansıtıyor.

Avrupa'nın savunma ve kilit stratejik alanlar açısından kendi başına uçabileceği fikri, geçmişten bu yana çok tartışılmıştı. Bu fikre karşı çıkan başlıca muhalifler, kekeleyen AB savunma politikasıyla alay ettiler ve böyle bir politikanın NATO ile örtüşebileceğine dair endişelerini dile getirdiler. Belki de bu kavramın sorunu, teorik bir boşlukta ve barış zamanında ortaya atılmış olmasıdır. Ancak bugün kıtadaki savaşla birlikte AB “stratejik özerkliği” fikrini uygulamaya koyuyor.

Bu çabalar önümüzdeki aylarda yoğunlaşacak. Brüksel, Ukrayna için ortaklaşa mühimmat tedarik etme olasılığını araştırıyor. Ayrıca, NATO ile rekabet etmekten çok uzak olan AB'nin bu eylemi, Kuzey Atlantik İttifakı'nınkini tamamlayıcı niteliktedir. Aslında NATO, gelişmiş bir askeri duruş ve devriye dışında Ukrayna krizinde lider bir rol oynamadı. Bunun nedeni kısmen, İttifak'ın Rusya'nın bunun NATO ile Moskova arasında bir çatışma olduğu şeklindeki anlatısını sonradan doğrulamak istememesidir.

Dahası, AB'nin fiili embriyo halindeki “stratejik özerkliği” Ukrayna'nın ötesindeki meselelere de önem taşıyor. 20 Şubat'ta AB, beş aydan kısa bir süre içinde İran'a karşı insan haklarıyla ilgili beşinci yaptırım paketini kabul etti. Varlıkların dondurulması ve seyahat yasaklarının yanı sıra, bu yaptırımlar İran'daki rejim karşıtı gösterilere desteği göstermenin bir yolu oldu.

Fark edilmeyen bir diğer unsur da, Brüksel'in eyleminin hızı ve kapsamıdır. Bu yaptırımlarla AB, İran'a karşı son 11 yılın toplamından daha fazla insan hakları tanımı benimsedi. Blok ayrıca önceki olaylara kıyasla hızlı hareket etti. İran'da 2000'lerin sonundaki baskıların ardından Brüksel, protesto hareketinden yıllar sonra, Nisan 2011'de yaptırımları kabul etti.

Tabii ki, Avrupa'nın kasıtsız olarak stratejik özerklik arayışı zorluklarla birlikte geliyor ve Avrupa'nın ekonomik ve kültürel bir güçten Batı kampında “büyük bir güce” dönüşmesi için kat etmesi gereken uzun bir yol var. Üye devletler arasındaki birlik, birlik içinde ilerlemenin anahtarı olmaya devam ediyor. Örnek olarka işbirliğinin pekiştirilmesi için çoğunlukla savunma alanında olan projelerin tamamlanması gerekiyor.

Avrupa devletlerinin bu birlik ve beraberlik anlayışı Washington tarafından memnuniyetle karşılanmalı ve teşvik edilmelidir. Bu eğilim engellenmeden devam ederse Avrupa, Ukrayna savaşından yani 24 Şubat 2022 öncesine göre daha güçlü çıkabilir.

Eğer ABD tarafından desteklenirse, Avrupa tarafından geliştirilen bu yapılanma ve askeri araçlar daha güçlü bir Avrupa savunmasıyla birleştiğinde, Çin'in ortaya koyduğu sistemik zorlukları etkili bir şekilde ele almaya yardımcı olabilir.

Kaynaklar

Tartışma