The Hill: Erdoğan'ın bağımsız politikaları, Türkiye'nin ABD, NATO ve AB ile olan ilişkilerini baltalıyor
Erdoğan ülkesi için bağımsız bir pozisyon oluşturmak istiyor gibi görünüyor. Erdoğan'ın bağımsız politikaları, Türkiye'nin ABD, NATO ve AB ile olan ilişkilerini baltalıyor.
Türkiye, Avrupa Birliği'ne ve ABD liderliğindeki Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'ne aşılmaz gibi görünen sorunlar çıkarıyor.
Şimdi soru, Avrupa ile Orta Doğu ve Asya arasındaki ayrım çizgisinde stratejik olarak konumlanmış bir ülkenin, NATO ittifakında kalıp kalmayacağı veya AB'ye katılıp katılamayacağıdır.
6 Şubat'ta Türkiye ve Suriye'nin bazı bölgelerini yerle bir eden depremin ardından hem AB hem de ABD, yüz milyonlarca dolarlık acil yardım için harekete geçti. Ancak bu insani yardım gösterisi Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üzerinde etki uyandırmamış gibi görünüyor.
Erdoğan'ın politikaları, Ukrayna'yı Ruslara karşı silahlandıran NATO politika yapıcılarını rahatsız ediyor. Erdoğan ülkesi için, artık bir NATO üyesi ve Amerikan müttefiki olarak işbirliği yapmayan, bağımsız bir pozisyon oluşturmak istiyor gibi görünüyor.
ABD'nin Türkiye'de bulunan ve yalnızca Avrupa'nın savunması için değil, aynı zamanda Orta Doğu'daki krizlere karşı siper olarak da gerekli gördüğü iki askeri üssü, sorunu daha da karmaşık hale getiriyor.
ABD ve Türkiye tarafından ortaklaşa işletilen ve Körfez savaşları sırasında Irak'taki Amerikan güçlerini desteklemek için F-16 savaş uçaklarının konuşlandırıldığı üste, yaklaşık 5.000 Amerikan askeri bulunuyor.
Ayrıca ABD'nin Türkiye'de; Akdeniz'in doğu ucundaki İzmir'de bulunan ve ABD Savunma Bakanlığı tarafından “gizli bir mücevher” olarak tanımlanan küçük bir Amerikan üssü bulunuyor.
Türkiye'nin Ruslarla yaptığı füze anlaşmasına kızan ABD, Türkiye'nin F-35 savaş uçağı programına katılmasını engelledi ve Türkiye'nin talep ettiği F-16'ları satma konusunda ikinci kez düşünüyor.
Diğer yandan Türkiye'nin AB ile ilişkileri de, en az ABD ile sorunları kadar kötü. Hatta belki de daha da kötü.
German Institute for International and Security Affairs'de Türkiye uzmanı olarak görev yapan İlke Toygur yaptığı değerlendirmede; “AB'nin Türkiye ile ilişkisi çıkmaza girdi. Politika yapıcılar artık Türkiye ile etkili bir diplomasi yürütemez veya Türkiye'nin birliğe katılmasını temel alan daha geniş bir jeopolitik stratejiyi formüle edemez. Türkiye'nin demokratik geri gidişi üzerinde yenilikçi olmaları gerekiyor.” ifadelerini kullanıyor.
Bu zorluklara ek olarak Türkiye, Viktor Orban'ın yönetimindeki Macaristan ile birlikte, İsveç ve Finlandiya'nın 30 üyeli bir blok olan NATO'ya katılmasını da engelliyor.
Bir zamanlar NATO'dan uzak durmayı tercih eden bu iki İskandinav ülkesi, şimdi Rusya'nın saldırganlığı nedeni ile NATO ülkelerinin savunma güvencesine ihtiyaç duyuyor. Taleplerinin kabul edilmesi için gereken şey ise tüm NATO ülkelerinin oybirliği. Ancak Türkiye, ittifaka üyelik için başvuran bu ülkelerden birini veya her ikisini de veto edebilir.
Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'nın üyeliğine karşı çıkmak için bir nedeni var. Erdoğan bu ülkeleri, özellikle de İsveç'i, Suriye'nin kuzeyi, Irak ve İran'da bulunan topraklarda faaliyet gösteren PKK ile ilişkiler içinde olmakla suçluyor. ABD ve AB, PKK'nın terörist olduğu konusunda Türkiye ile aynı fikirde .
Türkiye, bu teröristlerin İsveç'ten sınır dışı edilmesi çağrısında bulunuyor. Orban ise bu gruplardan dolayı endişelenmiyor. Ancak kendisi hakkında İsveç medyasında yer alan son derece eleştirel yazılara itiraz ediyor ve Erdoğan'ın fikrini paylaşıyor.
Yani bir anlamda Türkiye, Rusya'nın gazabına uğramama arzusu ile NATO ve ABD ile tarihi bağlarını sürdürme ihtiyacı arasında sıkışmış durumda.
Washington'daki Council on Foreign Relations tarafından hazırlanan bir rapora göre Türkiye, yakın ticaret ve enerji bağları bulunan Rusya'ya yönelik yaptırımlara, muhtemelen ulusal güvenliği ve ekonomisi üzerindeki etkileri en aza indirmeyi umduğu için katılmadı.
Council on Foreign Relations uzmanlarından Steven Cook, ABD'nin beklentilerini ayarlamasını, Türkiye'den daha az şey istemesini ve sonuç olarak, İncirlik hava üssünün kullanımının artık garanti olmadığını belirtiyor.
Steven Cook; "Amerika, bir daha asla ABD'nin güvenlik çıkarlarını Türk siyasetçilerin değişen çıkarlarına karşı savunmasız bırakacak bir konuma zorlanmamalı" ifadelerini kullanıyor.
Bu sözler, Türkiye'nin NATO için yararlı olup olmadığı konusunda rahatsız edici soruları da gündeme getiriyor. İncirlik üssü, Avrupa'nın savunmasının ayrılmaz bir parçasıdır ve Ukrayna'daki savaş yayılırsa, Amerikan savaş uçakları bu noktadan kalkabilir.
Böyle bir durumda NATO üyesi olarak Türkiye'nin, diğer üye devletlerle tam bir işbirliği yapması beklenecektir. Ancak bugünün ortamında, Türkiye'nin bir dost ve müttefik olarak geleceği belirsiz olarak görülmelidir.