The Manohar Parrikar Institute: İsrail-Lübnan sınırı yeni bir savaş arenasına dönüşebilir!

Gazze'de savaş beşinci ayına girerken, çatışmanın geleceğine ilişkin belirsizliklerle birlikte riskler de artıyor. İsrail'e karşı tepkiler artarken, İsrail-Lübnan sınırı yeni bir savaş arenasına dönüşebilir.

1. resim

Pakistan merkezli düşünce kuruluşlarından The Manohar Parrikar Institute'de, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının beşinci ayının geride kalması ve bu süreçte yaşananlara dair değerlendirmeler yapılan bir analiz yayınlandı.

7 Ekim'deki Aksa Tufanı'nın İsrail'in yenilmezlik algısını yıktığı belirtilen analizde, bu durumun ayrıca İsrail'in tartışmasız ve itiraz edilemez bir askeri üstünlüğe sahip olmadığı sürece, bölgede hayatta kalamayacağını ortaya çıkardığı belirtildi.

Analizde ayrıca, uzayan savaşın riskleri de beraberinde getirdiği ve özellikle İsrail-Lübnan sınırının yeni bir savaş arenasına dönüşebileceği belirtildi.

İşte The Manohar Parrikar Institute'de yayınlanan analiz:

Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) Gazze'deki olası soykırıma ilişkin son ara kararı, beşinci ayına giren ve giderek Batı Asya'nın diğer bölgelerine de yayılan bir savaşta hala yoğun bir şekilde çatışan her iki taraf için daha da karmaşık bir durum oluşturdu.

İsrail, UAD'nin ateşkes çağrısında bulunmamasından dolayı rahatlamış olsa da, mahkemenin soykırım davası açılması için yeterli zemin olduğu yönündeki kararının hukuki ve ahlaki sonuçları nedeniyle tepki gösterdi.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ise davayı "çirkin", İsrail'in kendini savunma hakkını inkar etmeye yönelik "aşağılık bir girişim" ve "Yahudi devletine karşı ayrımcılık" olarak nitelendirerek reddetti.

İsrail tarafından 7 Ekim saldırıları, 'Holokost'tan bu yana Yahudilere yönelik en korkunç saldırı' olarak nitelendiriliyor ve mevcut çatışma neredeyse beş aydır devam ediyor.

Şimdiden modern İsrail tarihinin "en kanlı tek günü" olarak kabul edilen 7 Ekim'de binlerce silahlı Hamas mensubu, Gazze'den İsrail'e havadan planörler kullanarak, karadan ve denizden çeşitli saldırılar düzenlemeye başladı ve traktörler, RPG'ler ve patlayıcılar kullanarak Gazze güvenlik hattının büyük bölümünü geçti.

Hamas mensupları, İsrail'in robot makineli tüfeklerini bile etkisiz hale getirdiler ve İsrail'in 25 km kadar derinine girerek İsrail'in bazı askeri noktalarını kontrol altına aldılar.

Tuhaf olan ise; Hamas mensupları sabahın erken saatlerindeki bu saldırı boyunca, İsrail sınır kuvvetleri tarafından neredeyse hiç direnişle karşılaşmamış olmasıdır.

New York Times'ın bir raporuna göre, Hamas'ın 7 Ekim saldırıları sırasında İsrail Ordusu "yetersiz" ve "hazırlıksız" durumdaydı.

Bu saldırının hemen ardından İsrail geniş çaplı bir karşı saldırı başlatırken, ABD Başkanı Joe Biden bile Hamas tarafından “çocukların kafalarının kesilmesinden” duyduğu dehşeti dile getirdi. Ancak daha sonra bir Beyaz Saray sözcüsü, ABD yetkililerinin ve Biden'ın bu tür haberleri bağımsız olarak doğrulayamayacağını açıkladı.

Özetle İsrail, Hamas'ın 'El Aksa Tufanı' olarak adlandırdığı 7 Ekim 2023 saldırılarında “gafil avlanmıştır”.

Her ne kadar Hamas 1988 tarihli tüzüğünde "Filistin sorunu için cihat dışında bir çözüm olmadığını” ilan etmiş olsa da, geçen 16 yıl boyunca Hamas hiçbir zaman Hizbullah gibi tam teşekküllü, iyi eğitimli ve donanımlı bir güçü haline gelmemişti. Bu nedenle İsrail tarafından hiçbir zaman varoluşsal bir tehdit olarak görülmemişti.

Batı Şeria ve Kudüs'te son iki yılda artan yerleşimci şiddeti saldırılar için bir tetikleyici oldu. Batı Şeria'da 2022 yılında İsrailliler tarafından yaklaşık 247 Filistinlinin öldürüldüğü, 7 Ekim 2023'ten bu yana ise yaklaşık 320 Filistinlinin hayatını kaybettiği bildirilmektedir.

El-Aksa Camii yerleşkesindeki kısıtlamalar ve Arap liderlerin İsrail ile ticari ve hatta siyasi bağlar kurmak için sıraya girermesi de bu saldırıyı tetikleyen diğer unsurlar oldu.

İsrail ve ABD'ye göre bu gelişmelerin ardından, İsrail'in hasımlarına karşı her zaman tartışmasız ve itiraz edilemez bir askeri üstünlük sağlamadığı sürece, bölgede hayatta kalamayacağı anlaşılmıştır.

Diğer yandan İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları ve kullandığı yöntemler de tepki çekmeye devam ediyor.

Uluslararası Af Örgütü, İsrail'in ağır mühimmat kullanmasını eleştirerek, on yıl önce Irak'ın Musul kenti için yapılan savaşta “müttefik güçler” tarafından kullanılan en büyük mühimmat olan 500 lb'lik bombalardan dört kat daha büyük olan 2,000 lb'lik GBU-31 bombaları kullandığını iddia etti.

Bütün bu gelişmelerin ve geride kalan beş aya rağmen, İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, ülkesinin birkaç ay sürecek çok cepheli bir savaşta olduğunu iddia etti. Hatta bu yedi cepheyi Gazze, Lübnan, Suriye, Batı Şeria, Irak, Yemen ve İran olarak sıraladı.

Bunlardan Hizbullah cephesi, Hamas'ın ardından en hareketli noktalardan birisi haline geldi. İsrail-Lübnan sınırının çeşitli bölgelerinde, Suriye'de ve işgal altındaki Golan Tepeleri'nde çatışmalar yaşanıyor ve özellikle Lübnan sınırı yeni bir savaşa gebe olabilir.

Savaş beşinci ayına girerken, devam etmekte olan çatışmanın gidişatına ve geleceğine ilişkin belirsizliklerle birlikte riskler de artıyor.

Tartışma